Bank Asya’ya, 17-25 Aralık’tan sonra destek için para yatıranlar…
Putin-Erdoğan zirvesinin ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Rusya ile olan ilişkilerimiz eskisinden daha iyi hale gelecek” dedi.
Bunları tahmin ediyorduk. Ama asıl merak ettiğimiz konularda henüz bir açıklama yapılmadı.
Bizim haber kaynaklarından öğrenemesek de nasıl olsa yabancı kaynaklar zirveyi ayrıntıları ile açıklayacaktır.
Ben de, Rusya ile olan ilişkilerimizin eskisinden daha iyi olacağını düşünüyorum.
İki liderin başbaşa konuşmalarında, Rusların düşen uçağı eminim ilk konu başlığı olmuştur.
Biz deli miyiz ki, karşılıklı çok yararlı ticaret yaptığımız ülkenin uçağını 17 saniye ihlal yaptı diye düşürelim. Kesinlikle mantık dışı bir olay.
Uçağın nasıl düşürüldüğünü her iki lider de biliyor. Böylece güven ortamının daha da pekiştiğini iddia edebiliriz.
Onun için deniyor ki, bundan sonra ilişkilerimiz eskisinden daha iyi olacak.
Putin, gerçeği bilmese, düşen uçağın intikamını almadan durur muydu?
Türkiye’nin ilişkileri çok yönlü olmalı.
Yalnız ABD ve AB ile olur mu?
Bakın, İngilizler AB’yi bırakmadılar mı? Üstelik başbakanları Cameron’u da kurban verdiler! Ülkenin menfaatleri her şeyin önünde gelir zihniyetiyle hareket eden İngilizler, belki de AB’nin sonunu getirecek bir girişimde bulundular.
Alman Şansölyesi Merkel’ın anadili Rusça. Sık sık Moskova’ya da gidiyor, telefonda Putin ile anadilinde konuşuyor… Kimse bir şey demiyor.
Biz Ruslarla biraz sıkı fıkı olunca, dünyanın canı sıkılıyor, endişeleniyor ve de sinirleniyor!..
Liderlerin görüşmelerinde içki ikram edilir. Yumuşamak için karşılıklı bir-iki kadeh parlatılır. Bizimkilerle böyle olamayacağına göre merak ettim acaba ileri derecede Ömer Hayyam hayranı olan Putin, havayı yumuşatmak için Ömer Hayyam’dan dörtlükler okumuş mudur?
Zirve son derece başarılı olduğuna göre…
Almanların ünlü bir sözü vadır: “Spass muss sein/Şaka, mutlaka olmalı”. En ciddi toplantıda bile espri, şaka mutlaka yapılmalıdır anlamında…
Yenikapı’daki miting son derece etkileyici idi. 5 milyon insan, ellerinde bayrağımız, gururla dalgalandırarak birlik ve beraberlik umudumuzu canlandırdılar.
Şu soruyu sormama izin verir misiniz?
Mazallah, darbe başarılı olsaydı, Fetullah Gülen de dönüşünü o meydanda kutlasaydı, sizce dinlemeye kaç kişi gelirdi?
Yanıtını hepimiz biliyoruz, neyin ne olduğunu bildiğimiz gibi…
İşte bunun içindir ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, sık sık tehlikenin geçmediğini söylüyor. Dün, Beştepe Külliyesi’nde işadamlarına hitabederken söylediklerini de çok önemsiyorum. Haberi AA şöyle verdi:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş adamlarından, yurtdışındaki tüm muhataplarına darbe girişiminin gerçek yüzünü, Fetullahçı Terör Örgütü'nün sadece Türkiye için değil tüm dünya için bir tehdit olduğunu anlatmalarını isteyerek, ‘Hatta o camiadan dostlarınız, arkadaşlarınız olabilir. Ben diyorum ki bunları da ifşa etmeniz lazım. Bunları savcılıklarımıza, emniyet teşkilatımıza bildirmeniz lazım. Niye? Bu, bizim üzerimize bir vatanseverlik borcudur. Onlar bu ülkeyi değil, biz onları çökerteceğiz’ dedi.”
Ben de haftalardır bunu anlatmaya çalışıyorum.
Merhabanız olan arkadaşınız, canciğer dostunuz veya size geçmişte destek olmuş, bir derneğin başkanı olmak için sponsorluk yapmış olsa da, onları bu ülkenin altına dinamit koyan, bizi birbirimize düşman eden olarak görüp gereğini yapmalısınız.
Ama neredeeee! Nato kafa, nato mermer!.. (*)
Eğer iyi ile kötüyü birbirinden ayıramazsak, geleceğimizin çok karanlık olduğunu bazıları kavrayamıyorsa hala büyük felaketin kucağındayız, demektir.
Dün Kayseri’de 400 polisin katıldığı bir operasyonda 119 işadamı gözaltına alındı.
Antep’te de böyle bir operasyon bekleniyor.
Hatta, 120 kişilik bir listeden sözediliyor.
Merak ettim, kriter nedir, diye…
Aslında kimin ne olduğu bal gibi biliniyor da, laf olsun diye sordum.
Bank Asya’ya, 17-25 Aralık’tan sonra, destek olmak için para yatıranların listede olduğu iddia ediliyor.
Bir lafım da kaçanlara…
Nereye kaçacaksınız be! Çocuklarınız, torunlarınız var. Yarın okulda, sizin torunlarınızı işaret ederek, “Ahaa bunların dedeleri vatan hainiymiş, kaçmış ama yakalamışlar” derlerse o çocukların psikolojisi ömür boyu düzelmez. Hırsız, soyguncu, terörist ve vatan haini…
Kaçmayıp, hesap vermek en iyisi…
OSB’deki bir iplik fabrikasının ortaklarından ve GTO’da yönetimdeyken istifa eden birisinin aranıyor olduğunu duydum. Teyid edemediğim için ismini veremiyorum.
GTO’ya döneceğim. Nasıl seçildikleri, cemaatın etkisi, verilen sözlerin hemen hiçbirinin tutulmadığı, Ekonomi Üniversitesi, birbirine düştükleri falan hepsi pehlivan tefrikası gibi yazılacaktır.
(*) Yunanca bir deyim. Orjinali; "Na to kefari, na to mermari"
Na: işte demek, to: İngilizce’deki the gibi.
Kefari: kafa
Mermari: mermer
"İşte kafa, işte mermer!"