Aşk ve nefret…Siyasi hasımlık ve dostluk… FETÖ’cülük, ahlaklılık…
İnternette, youtube’da bir aşk şarkısı var.
Tam 50 milyon kez tıklanmış.
Sözleri çok güzel, melodi olağanüstü, şarkıyı seslendiren Ayla Çelik’in de yorumu nefes kesiyor…
Beyaz’la yaptıkları düeti de çok beğendim.
Anlayamadığım, kafamı karıştıran ise; birbirini sevmeyen, birbirinden hazzetmeyen insanların yaşadığı bu ülkede derin bir aşk şarkısı 50 milyon kez tıklanıyor. İşte bu muhteşem şarkının sözleri…
Ben dünyanın en büyük aşığı olabilirim
Ben koynunda 100 sene 1000 sene durabilirim
Ben Leyla’ı Mecnun’u Ferhat’ı Aslı’yı Kerem’i bilmem
ama
Bağdat’ı iki gözüm kapalı bulabilirim
Bu kadar güzel bir şarkıya gönül koyan halkımızın aynı kalbin içinde nefret duygularını nasıl birlikte barındırdığını doğrusu çok merak ediyorum.
Dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu taziye ziyareti için Gaziantep’e geldi. Şehr-i Emin, Kılıçdardoğlu’nu şehrin girişinde karşıladı.
Çoook uzun zamandır görmeye hasret kaldığımız bu güzellik herkesi memnun etti.
Darbe kalkışmasını nasıl yorumlayacağımı bazen şaşırıyorum.
Tenakuzlar ülkesinde yaşamanın böyle ayrıcalıkları var!
Nefret ülkesinde aşk şarkısı herkesi kırıp geçiyor…
Birbirinden hiç hazzetmeyen siyasi partililer artık şehrin girişinde dostane duygularla karşılanıyor.
Şikayetim mi var?
Asla! Sevincim sonsuz…
Ancak anlamadığım, çözemediğim bir konu var.
Eski TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi, bir Konfederasyon Başkanı zatın, başında takkesi, Fetullah Gülen ile birlikte çekilmiş resimleri var.
Bunu nasıl yorumlamak lazım?
Vatanımızı mahveden, en az 2 nesil düzelemeyecek ülkemizi başımıza yıkan bu hainleri nasıl tespit etmemiz lazım, bu konuda çelişki içindeyim.
Aşk ve nefret…
Siyasi hasımlık ve dostluk…
FETÖ’cülük, ahlaklılık…
Anlamak için…
Kavun seçer gibi bir yerini mi koklayarak…
Tartarak mı? Turnosol kağıdı ile mi?
Yoksa geçmişini tarayarak, nereden nereye nasıl geldiğini, parayı nasıl kazandığını, mevki-makamlara nasıl ulaştığını araştırarak mı?
Bunun için Kanun Gücünde Kararname yayınlansa , kriterler belirtilse, göstergeler sıralansa da, biz de gönül rahatlığı ile şereflilerle, şerefsizleri ayırabilsek…
Toplum çok rahatlayacak.
Ancak şu da hatırlatmalıyım…
Suçlular yargılanırken, suç ortakları, bir gün; ama, mutlaka bir gün, bir vakitte, sıranın kendilerine geleceğini, kapılarının çalınacağını hep bilir.
Suç ortağı gece gündüz, gün 24 saat korkar.
Korkarken de gerçekçidirler, çoook haklıdırlar.
Canlı bomba çocuk olmayabilir
Canlı bombanın çocuk olduğu konusunda henüz bir netlik yok.
MOBESE kayıtlarına göre iki IŞİD militanının 12-14 yaşlarında bir çocuğu sokağın başına getirdiği ve çocuğun elinde bir pusetle kalabalığın arasına karışıp kendisini patlattığı yazıldı. Bu resmi bir açıklama değil.
Ancak dün damadın annesinin hastanede yaptığı bir açıklama var. Ajansın haberi şöyle:
Gaziantep’te Şahinbey ilçesine bağlı Akdere Mahallesi’nde 20 Ağustos günü düğüne yapılan saldırıda ağır yaralanıp Akademi Hastanesi’ne kaldırılan damat Nurettin Akdoğan’ın annesi 43 yaşındaki Muhbet Akdoğan, açıklamalarda bulundu.
Sol bacağında şarapnel parçası ve yüz kısmında yaralanmalar olan Akdoğan, kına yaktıkları esnada, saldırıyı gerçekleştirenin üzerinde bombalı yelek gördüğünü belirterek şunları söyledi:
“Ben hemen etrafa bağırarak, canlı bombanın aramızda olduğunu haykırdım. Benim onu fark ettiğimi anlayınca soğukkanlı bir şekilde kalabalığın arasına karıştı. Birkaç saniye geçmeden büyük bir patlama oldu. Ondan sonra etraf ceset ve yaralılarla doldu. Ben de yaralanmıştım. Beni hastaneye götürdüler. Ailemizden çok sayıda kişi öldü.”
IŞİD’in kullanmayacağı kimse yoktur. Ne kadar zalim bir örgüt olduğu biliniyor. Ancak, Antep’teki eylemin nasıl gerçekleştirildiğini bilmek için resmi açıklamaya kadar beklemek lazım.
Çocuklarla ilgili çok şey yazıldı ama çocuk olmayabilir.