Bir gazeteci (!)…
Geçen hafta onca işin arasında en çok konuşulan bir konu da Hürriyet gazetesi magazin yazarı Cengiz Semercioğlu’nun yazdıklarıydı.
Ünlü sinemacı, belgeselci ve asıl önemli işi reklam filmi yapımcısı Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin’in yaptığı akıllardan silinmeyen ölümlü trafik kazasıydı.
Kaza Çırağan Caddesinde olmuştu. 4 kulvarlı caddede, en sağdan giden polis arabasına, aksi istikamette seyreden Rüzgar Çetin’in lüks spor arabası sollama yaparken ters yola girerek bodoslama çarpıp bir polisi şehit edip, diğerini ağır yaralamıştı. Alkol testine girmeyi reddeden Rüzgar Çetin daha sonra tutuklanmıştı. Davası sürüyor.
Genç adamın sicili bir trafik magandası gibi kabarık.
Son kazayı yaptığı tarihe kadar 28 trafik cezası kesilmiş, 2 kez akollü araç kullanmaktan 2 yıl 8 ay ehliyetine el konulmuş.
Rüzgar’ın trafik suçları arasında ‘tehlikeli şerit değiştirmek’, ‘ehliyetine el konulmuşken araç kullanmak’, ‘aşırı hızla araba kullanmak’ gibi bir sürü cezası var.
Rüzgar Çetin, B sınıfı ehliyetini de 2004 yılında Hakkari Yüksekova’dan almış.
“Ne var bunda? Orası Türkiye değil mi?” diye sorarsanız, ben de İstanbul varken neden oradan alındı, biraz garip değil mi, diye yanıt veririm!
Yani, nereden bakarsanız bakın, rezil bir durum!
“Ölüm” geliyorum demiş ve gelmiş…
İki çocuk babasız, bir kadın dul kaldı. Arkadaşın alkollü ve hızlı araba kullanma merakı yüzünden.
Buraya kadar olayı hatırlattım.
Şimdi, trafik magandası tarafı suçlu olduklarını kabul ediyorlar. Ancak, oğulları Rüzgar’ın tutuksuz yargılanmasını istiyorlar. Ancak, mahkeme de bırakmıyor, çünkü magandanın geçmişte yaptığı gibi yasaları hiçe sayarak alkollü araba kullanmayı sürdüreceğinden endişe ediyorlar…
Bir de ileri sürdükleri abuk bir gereçleri var! Neymiş, eğer Rüzgar, Sinan Çetin’in oğlu olmasaymış, şimdiye çoktaaan tahliye olurmuş!
işte, aile bunu kamuoyuna güzel anlatsın diye bir gazeteciyle anlaşmışlar.
Bakın gazeteci (!) Cengiz Semercioğlu, Hürriyet’te bu konuda neler yazdı.
Adalet herkese eşit şekilde işlediği zaman adalettir:
Zengine de, fakire de, ünlüye de, ünsüze de...
Zengin çocuğunun trafik kazasında adam öldürüp elini kolunu sallayarak çıkmasına nasıl itiraz ediyorsak...
Haksız yere hapis yattığında da itiraz etmeliyiz.
Şimdi soruyorum, Rüzgar Çetin eğer Sinan Çetin’in oğlu olmasaydı hâlâ hapiste olur muydu?
Çoktan unutup gitmiştik bu kazayı.
Ama sadece Sinan Çetin’in oğlu olduğu için herkesin gözü bu davanın üzerinde, herkes “Aman Rüzgar tutuksuz yargılansın” derdinde...
Bu dava giderek Sinan Çetin’den 40 yılın intikamını alma davasına dönüşüyor sanki.
Çünkü Sinan Çetin bildiğini her zaman bodoslama söylediği için, çıkıntı olduğu için 40 yıldır bu ülkede antipatik bulunur, sevmeyeni seveninden çoktur...
Davayla ilgili yapılan haberlere ve yorumlara bakıyorum, hep şehit polis ve ailesinin penceresinden...
Hadi geçtim baba Sinan Çetin’i...
Peki bu Rüzgar’ın annesi yok mu, kardeşleri yok mu?
Annesi, babası da dahil olmak üzere kimse “suçunun cezasını çekmesin” demiyor.
Ama 8 aydır çeşitli nedenlerle ertelenen davada tutuksuz yargılanmanın önü açılmasın diye kampanya yapılacak neredeyse.
Rüzgar Çetin’i hayatımda görmüşlüğüm yok.
Ama sadece Sinan Çetin’in oğlu olduğu için bu muameleyi görüyor olması adalet adına beni rahatsız ediyor...
Yani, pes doğrusu!
Öksüz iki çocuk ve dul anneleri hiç önemli değil! Ama, gazeteci (!) Cengiz Bey’in arkadaşı Sinan Çetin’in oğlu hapishanede rahat değil, şartlara alışamamış, normal hayatını özlüyor!..
Semercioğlu, bu yazısına tabii ki tepki bekliyordu. Ama öyle zannediyorum ki, bu kadarını hiç tahmin etmemişti!
Eleştiriler o kadar ağır ki, internette bulup okumanızı doğrusu çok isterim. Sağduyulu, vicdanlı insanlar o kadar ağırbaşlı laflar etmişler ki, bunları okuyunca, artık bu gazetecinin (!) kalemini kırması gerekir diye düşündüm.
Ayrıca, Hürriyet gazetesinin yönetimi ne düşünür, onu da merak ediyorum. Çünkü bu olay, bir gazeteci vicdanı ve dürüstlüğü ile kaleme alınmış bir yorum asla değil, buram buram başka şey kokuyor.
Gözler ve bakışlar çok şey anlatır…
Daha önce de yazmıştım. ‘Bakışlar’, ‘Göz teması’ çok şey ifade eder.
Bayramlaşma sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ‘bakışını’ ifade etmek için eminim koca bir kitap yazabilecek çok sayıda gazeteci vardır.
Siz de dikkatli bakarsanız, biraz da geçmişi hatırlarsanız, belki kitap olmasa da uzun bir makale yazabilirsiniz, diye düşünüyorum.