BBC’nin Suriyeli çocukları
Bugün birinci sayfamızda okuduğunuz BBC’nin Gaziantep’te yaptığı röportajın dün yayınlaması bir hayli ses getirdi.
Dünyanın dört bir tarafından yapılan yorumlara baktım da, içim karardı. Çünkü, nerede olursa olsun çocukların tacizi, çalıştırılması, okula gönderilmemesi insanların büyük tepkilerine yol açıyor ve acımasızca eleştiriliyor. Haklılar da!..
Ancak, dünyanın da bizim şartlarımızı bilmesi gerekir.
Dürüst gazeteciler, yaptıkları haberle birlikte bu konuya da değinmeli ve net açıklamalar yapmalı.
Örneğin şunları da habere eklemeliydi:
Nüfusu 1.5 milyon olan Gaziantep’te 700 bin mülteci var. Bunların bir kısmı kamplarda, bir kısmı da şehrin içinde yaşıyor. Aç ve açıkta kalan yok.
Kamplarda yaşayanların bütün ihtiyaçları bedelsiz karşılanıyor. Çalışmaları zorunlu değil ancak isteyenler kamptan izin alarak sabah gidip, akşam dönecek işlerde çalışabiliyorlar.
Kent merkezinde yaşayanların az bir kısmı kendi kurdukları işleri vergisiz sürdürebiliyorlar. İş bulanlar da makul ücretlere çalışıyorlar.
Bütün Suriyeliler için sağlık hizmeti karşılıksız veriliyor.
Ayakkabı atölyesinde sağlıksız ortamda çalışan çocukların durumuna gelince…
Yasalarımız zaten bu çocukların bu şekilde çalışmalarını yasaklıyor. Kaçak çalıştırılıyor! Ama ayrı gayrı yok, bizim çocuklar da aynı paralara çalıştırılıyor.
Çocukların eğitimi de başlı başına kanayan büyük bir yara. Bu kadar çok Suriyeli çocuğa nasıl eğitim verebilirsiniz ki! Ne fiziki şartlar müsait, ne de yeterli öğretmen var. Bizim kendi çocuklarımızın da durumu ortada değil mi?
Suriyeli misafirler rahat mı?
Bu sorunun yanıtı olumsuzsa, bizim de pek rahat olmadığımızı söylemek zorundayız.
Şehir darmadağın! Bir yandan gettolar oluşurken bir hayli de Suriyeli gelimiz oldu!
Şimdi gelelim bizi eleştirenlere…
Siz ne yaptınız?
Sırça köşkte oturup eleştirmek kolay!
İtalyanlar kaç göçmen kabul ettiler?
Sürekli insan haklarından sözeden İsviçre, Danimarka, Avusturya, İspanya acaba ülkelerine kaç göçmen aldı?
Hadi göçmenleri o veya bu nedenle alamıyorsun, bari masrafları karşılayacak maddi yardımda bulun. O da nanay!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’deki konuşmasında net açıklamalarda bulundu. “Şimdiye kadar cebimizden 25 milyar dolar harcadık, karşılığında yarım milyar dolar verdiniz, hepsi o kadar” dedi.
Küçücük yaşlarda okula gitmesi gereken çocukların kötü şartlarda, sağlıksız ortamlarda çalışmalarına gönlüm el vermiyor. Ama kendime de soruyorum, hiç olmazsa çalışacak iş var bu şehirde.
Ya o da olmasaydı?
Arda-Terim polemiği…
Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, Fransa’daki EURO 2016’dan dönüşte epey esip yağmıştı!
Başta Arda ve diğer bazı star oyuncuların Hırvatistan maçı kadrosuna alınmamaları üzerine Terim şunları söylemişti:
Kadroya alınmayan futbolcular ile ilgili kişisel problemim yok. Zaten hata bana da yapılmadı. Benim üzerimden, benim nezdimden Türk halkına yapılmıştır. Dolayısıyla özür makamı ben değilim. Birileri özür dileyecekse bu makam ben değilim. Şunu rahatlıkla ifade edeyim ki; milli takımın kapısı kendini bu formaya taşıma şerefine hazır ve istekli olan saha içinde ve saha dışında milli takım oyuncusuna yakışır davranmayı yol edinmiş takımın parçası olmaya hazır olan her oyuncuya açıktır.
Terim’in asıl eleştirisi, pes eden, bırakan, vazgeçen milli takımaydı!
İspanya önünde tanınmaz haldeydi. Nitekim seyirci Arda’yı fena şekilde protesto etmişti.
Ortalık yatışınca eleştirilen, milli takıma çağrılmayan starların adına Arda (O öyle demedi ama öyle!) Barcelona’daki muhteşem villasının havuz başında Türkiye’den davet ettiği yorumcu ve gazetecilere açıklamalarda bulundu, daha doğrusu kibarca, şık bir ambalaj içinde Terim’in hakkını avucunun içine koydu!
Türk futbol tarihinde belki de ilk kez bir futbolcu hocasını açıkça eleştirdi.
Eh, yılda 10 milyon Euro kazanırsan, bu işleri daha rahat yaparsın!..
Nasıl mı?
Akıl vererek!..
Bakın Arda, Terim’e nasıl bir nasihatta bulunup yol göstermiş:
“Futbol anlık nüans oyunu. Bu kadar anlık değişen bir oyun için evlat-baba ilişkilerini, abi-kardeş ilişkilerini bozmamak lazımdı.”
Terim’in huyunu suyunu, tavrını, mimiklerini beğendiğim için değil, ama Arda’nın bu havalı tutumu, Terim’i kurtardı!
Dünyanın hiçbir yerinde bir futbolcu hocasına böyle posta koyarcasına cevap vermez. Kuyruğunu büküp, oturursun! Veya milli takımdan affını istersin!
Peki şimdi Terim, Arda’yı Ekim ayındaki Ukrayna ve İzlanda maçları için cağırır mı?
Çağırabilir.
Terim, “Ülkemin yararları her zaman önceliklidir” gibisinden bir laf edip, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da lafını yere düşürmemek için çağırabilir.
Ama şu kesin; Terim için Arda bitmiştir.