Nuri Amca...

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Kilis’te üç ayda bir “Zeytindalı” isimli bir dergi çıkar. Muhlis Salihoğlu’nun tek başına çıkardığı derginin gelmesini iple çekerim. Son sayısının kapağında restore edilen ev ve sokakların fotoğrafları var, insanın içi açılıyor. Restore edilen yerler, Kilis’in havasını değiştirmişler. Derginin sayfalarını açarken bir basın kartı fotoğrafı gördüm ve “eyvah” dedim, “bu Nuri Amca’ya ait basın kartı, herhalde vefat ettiği için koydular.” Tam tahmin ettiğim gibi Nuri Amca, 96 yaşında Dörtyol’da hayata gözlerini yummuştu.
Benim çocukluğumun en önemli kahramanlarından biriydi Nuri Amca. Babamla uzun senelere dayalı bir arkadaşlıkları vardı. Kilis’te gerçek bir dost, bir amcamız olduğunu bilirdik. Antep’e gelince mutlaka matbaaya uğrar, babamla bugün kulağımda kalan çok ilginç konularda sohbet ederlerdi. Bazan da genellikle babamın matbaasında, Cumartesi öğleden sonra, mesai arkası yoğrulan çiğ köfte partilerine konuk olurdu Nuri Amca. Çiğ köftenin yanına yapılan salatalar o kadar güzel kokardı ki, kendimi kontrol edemeyip, onlardan hızla biraz atıştırırdım. Halbuki yememem gerekirdi, zira o yiyecekler misafirler için hazırlanmıştı. Salça, limon suyu, nane, kırmızıbiber, tuz katılarak hazırlanan turp salatası, olağanüstü bir şeydi...
Aslında birer kaçakçı cennetiydi Gaziantep ve Kilis... Ama dükkanlarda teşhir edilen kaçak malların satın alınması yasaktı. Hatta, benim yaşımda olanlar hafızalarını yoklarlarsa, tiyatrocu Lale Oraloğlu’nun kaçak altı kahve fincanı yüzünden hapis yattığını hatırlayacaklardır. Babam da Annemin kaçak eşyaların satıldığı pasajlardan alışveriş etmesini istemezdi. Babam, senede bir iki kere kaçak eşya almamıza izin verirdi... Bunlardan birisi mayo idi... O yıllarda Türkiye’de mayo üretilmiyordu. Tek çare kaçak mayo veya yurtdışından mayo almaktı... Bir diğeri ise kol saatı idi...
Nuri Günal, eşi Munise Günal ile çok misafirperver insanlardı... Bahar aylarında Kilisdeki evlerine giderdik... Munise Teyze’nin bizim için yaptığı yemekleri unutamıyorum. Nuri Amca, babamın titizliğini bildiği için örneğin kol saatı alınacaksa, sadece bir dükkana götürür, oradan beğenilen saat alınırdı. O saat da garantiliydi. Sanıyorum, Nuri Amca vasıtası ile aldığımız saatlardan birisi halen çalışıyor! Yani, Kilis’deki dükkanları gezmemiz, neler satılıyor görmemiz pek olağan değildi.
Şahane, şeffaf üzüm sucukları, parlak kırmızı renkte acı olmayan pul biberler, daha neler... Nuri Amca, bizim kışlık zahiremizi de karşılamamız da yardımcı olurdu... Sucuk yapmakta usta ev kadınlarını bulur, kendi evine alırken bize de sucuk alırdı... Nasıl sucuklardı onlar? Koyu bal renginde... Çift çenet ceviz saplanmış... Sadece birkaç gömlek üzüm suyuna batırılmış, yumuşak ama aynı zamanda hafif gevrek de... Galiba Kilis’de yapılan o üzüm sucuklarından sonra, aynı nefaset ve görünümde sucuk yemedim ben... O kırmızı pul biber de ayrı bir olaydı... Annem titiz... Biberin yapıldığı evin çok temiz ve güvenilir olması gerek. Nuri Amca, Annemin bütün huylarını bilir, öyle biber gönderirdi ki, annem beğenmemezlik edemezdi...
Bütün bu güzel anılardan sonra 12 Eylül gelip çattı. Herkes gibi Nuri Amca’da darbeden nasibini aldı ve gözaltına alındı. İl merkezi olması nedeniyle Gaziantep’e getirildi. Babamın, onun gözaltında kaldığı sürece çektiği sıkıntıları, endişeyi unutmama imkan yok! Nuri Amca’nın bir ayağı aksakdı ve ondan dolayı da hareket serbesti yoktu. Allah’tan babamın girişimde bulunduğu makamlar babama inandılar, hemen olmasa da bir süre sonra Nuri Amca serbest bırakıldı. Şimdi düşünüyorum da, böylesine kültürlü, temiz, dürüst, dini bütün insandan ne istediler?
Nuri Amca ve Munise Teyze, daha sonraki yıllarda harita mühendisi olan oğulları Akif Bey’in ikna etmesiyle Dörtyol’a yerleştiler.
Nuri Amca ile oldukça seyrek görüşmeme rağmen, onun hayatta oluşu bana huzur veriyordu. Çok dinamik bir hafızası vardı. Kendisiyle en son Çökek yaylasındaki yayla evinde görüşmüştük. Birkaç gün içerisinde torunları nişanlanacaktı, Munise Teyze telaş içindeydi.
Akif Bey, Nuri Amca’nın hayat hikayesinin bazı bölümlerini Zeytindalı’na yazmış. Ben rica ettim, benim için de bir yazı hazırladı. Örnek alınacak bir yaşam... Sizi sıkmadan özetlemeye çalışacağım:
Nuri Amca, doğduğu yılların yokluk ve ihmali ile sağ ayak parmaklarında oluşan bir yara nedeni ile parmaklarını kaybediyor ve o nedenle de aksak kalıyor. Bu nedenle de lakabı “Gazeteci Topal Nuri” oluyor. Büyük ağabeyi terzi olduğu için onun yanında çıraklık yaparak işe başlıyor. 15 yaşına geldiğinde Milli Eğitim Bakanlığının, okuma yazma bilmeyenler için açtığı ULUS sınıflarına iki sene boyunca gece devam ederek okuma alışkanlığı kazanıyor. Bu sırada 1936 yılları olmalı... Kilis’de o yıllarda haber alma veya dinleme çok sınırlı. Kilis’de Ragıp Yazman tarafından çıkarılan Kilis gazetesi ilçenin tek haber kaynağı belki de... Kilis’e radyoyu Zühtü Efendi isimli bir taksi şoförü getiriyor. Zühtü Efendi eşrafdan bir aileyi İstanbul’a götürüyor aracı ile. Dönerken, oradan kazandığı paranın tümünü lambalı bir radyoya yatırarak Kilis’e getiriyor. Bu radyo Cumhuriyet meydanındaki kahveye kuruluyor ve haberler bu şekilde dinleniyor.
Nuri Amca, ayağının sakatlığı nedeniyle askerlikten muaf tutuluyor. Okuma aşkı onu, terzilik mesleğinden ayırıp, evlerinin karşısındaki Kadı Camii’nin köşesinde seyyar kitapçılık yapmaya sürüklüyor. Biraz para kazanınca, kalıcı bir dükkan: “Mücadele Kitapevi” ni açıyor. İşte burada yaptığı iş çok önemli! İstanbul’dan getirttiği kitapları önce kendi okuyup sonra ciltleyip, diğerlerinin okuyabilmeleri için geceliği 5 kuruşa kiraya veriyor. Okurla sürekli ilgisi, okuduklarını tartışması neticesi işi bayağı genişliyor. Dükkanını ana caddeye taşıyor ve İstanbul’da çıkan gazetelerin Kilis dağıtımını alıyor. Bu yıllarda, günlük gazeteler ancak 2 veya 3 gün sonra okuyucularıyla buluşabiliyor. Ve bu yıllarda tek parti devri sona ermiş, Demokrat parti iktidara gelmiştir ve Nuri Amca da bu partinin taraftarıdır.
İşinde başarı kazanan, kitapla, gazeteyle okuyucu kitlesi oluşan Nuri Amca, 29 Haziran 1954’te Genç Kilis isimli bir gazete çıkarmaya başlar. Burada da ilginç bir gelişme vardır. Yukarda bahsettiğim, Ragıp Yazman’ın gazetesi 1940 yılında kapanır ve Nuri Amca’nın gazete çıkaracağı 1954 yılına kadar Kilis’te gazete yayınlanmaz. Önceleri Gaziantep’te basılan Genç Kilis 1955 yılından itibaren Kilis’te basılmaya başlar.
Herşeyi unutabiliriz, ama Ortadoğu’da yaşadığımızı unutmamalıyız... İşte Nuri Amca’nın yaşadığı klasik bir Ortadoğu senaryosu... Hala 1950’lerdeyiz...Demokrat Parti Kilis İlçe yöneticileri; okuyan, düşünen, fikirlerini açıkca söyleyen ve herşeyden önemlisi de mücadeleci bir ruha sahip olan Nuri Amca’dan rahatsız olurlar. Aşırı bir hız ve gayretle Demokrat Kilis gazetesini kurarlar. İktidarın tüm nimetlerini kullanıp, Nuri Amca’nın Genç Kilis’ini resmi ilandan ve gazete kağıdı alımından tamamen mahrum bırakırlar. Yani, ölüme terk ederler...1957’nin Mayıs ayında Nuri Amca, Genç Kilis’i kapar, matbaasını da satar. İşte bu çok zor günlerde sevgili babam, Osman Tuzcu yanındadır. Nuri Amca’yı yeniden gazete çıkarması ve mücadeleye devam etmesi yönünde ikna eder. Hatta, Nuri Amca’nın Genç Kilis’i Kilis’te basabilmesi için yeni bir matbaa almasına da yardımcı olur.
Bu arada, Demokrat Kilis kapanmıştır. Nuri Amca ile rekabete ara verilmemek için bu sefer de hızla Hududeli Gazetesi çıkarılmıştır. Genç Kilis’in üzerindeki baskı, matbaanın Belediye binasında kiracı olması nedeniyle katmerlenerek artırılmıştır. Elektriği suyu kesilen Genç Kilis matbaası zorunlu olarak, Nuri Amca’nın babasının ambar olarak kullandığı bir binaya taşınır. Maddi durumu iyice zayıflayan Nuri Amca, 1961 yılında hem gazeteyi hem de matbaayı kapamak zorunda kalır.
Nuri Amca, yorulmuş, yıpranmış, kırılmış ve ezilmiştir, ama asla eğilmemiştir. Aynı yıl içinde, Av. Şinasi Çolakoğlu ile birlikte Kent gazetesini kurarlar. Gazete bu yıllarda sanat ve tiyatro etkinliklerine öncülük etmektedir. Bu arada Nuri Amca, Sabah Gazetesinin Kilis muhabiridir. Sarı basın kartını da Sabah gazetesi vasıtası ile alır.
1968 yıllarına gelindiğinde Nuri Amca, gazetedeki ve matbaadaki hissesini satarak çalışma hayatını sonlandırır. Hicaza gider. Ve ömrünün geri kalan 26 yılını oğullarının da ikamet ettiği Dörtyol’da geçirir.
Çok kısaca özetlediğim, uzun, çetin, yorucu, yıpratıcı ama bir o kadar da onurlu, düzgün bir yaşam... İçinde bir dolu kültür öğeleri de var... Ulus mektebinde aşılanan muhteşem bir okuma, bilgi hazinesini genişletme, öğrenme ve öğretme sevgisi... Böyle hikayelere tanık olunca Cumhuriyet’i daha çok seviyorum.
Nuri Amca,babamla buluştunuz...
Artık, Kilis’deki sıcacık eviniz;
Özlediğim üzüm sucukları, tatlı kırmızıpul biberler,
Kilis’in yüzlerce ilginç eşya ile dolu kaçakçı dükkanları,
Munise Teyze’nin nefis yemekleri
Ve... burada yazmaya yerimin yetmediği bir dolu şey yok...
Ve tabii, o renkli, ahenkli ve dolu dolu geçen çocukluğum asla geri gelmeyecek...
Çok üzgünüm, çok...

Nuri Amca...