Kendini aç
Karanlık bir geceydi. Hırsız Sufi bir dervişin evine girdi. Evdeki değerli eşyaları şalına doldurup gidecekti. Sufi çok saf olmalıydı. Kapıyı bile kapatmamıştı. Önce şalını yere serdi. Ve hırsız değerli bir şeyler bulmak için içerde dolaşmaya başladı. Tam bu sırada sıcak havadan bunalan derviş yattığı hasırın üzerinden yuvarlandı, hırsızın şalının üzerine geldi. Hırsız evde hiçbir şey bulamamıştı. Şalını almak istediğinde dervişin onun üzerinde yattığını gördü. Tam kapıdan çıkıp gidecekti ki uyanan derviş arkadan seslendi. “Lütfen ön kapıyı kapatıver”. Hırsız “Bunu neden yapayım. Ben sana yatacak şal temin ettim, bir başkası da sana battaniye getirebilir” dedi.
Çünkü derviş açık bir insandır. Onun kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Derviş delidir, aptaldır, saftır, art niyetsizdir.
Eğer sen kendini açarsan hiç kimse senden bir şey çalamaz. Alınabilen, çalınabilen şeyler sana ait olamaz. Eğer birileri senden onu alabiliyorsa nasıl senin olsun?
Doğdun ve bir eğitim sürecinden geçtin. Sana şüphe etmek öğretildi. Şüphe seni kapatır. Marlo Morgan’ın “Bir çift yürek” adlı kitabında okumuştum. Avustralya yerlileri Aborjinler uzaktan telepatik iletişimle anlaşıyorlar. Beyazların cep telefonu kullanmalarına şaşırdıklarını söylüyordu. Telepatik iletişim kurmak için insanların açık olması gerektiğini, eğer saklayacak sırrı varsa zihnin kendini telepatik iletişime kapattığını söylüyormuş aborjinler.
Kaybedecek o kadar çok şeyimiz var ki evimize çelik kasalar aldık, kapılarımız çelikten yapıldı. Evimizi, işyerimizi ve zihnimizi her şeye ve herkese kapattık. Tao ve Zen inancı der ki; aptal ol. Etrafına bilgiden bir duvar örmeye çalışma. Başına hangi olay gelirse gelsin onu sadece deneyimle, yaşa. Zihnini sürekli temizle. Geçmişi orada bırak. Sadece bu ana odaklan.