Sadece aptallar her şeyi bilir
Doko meraklı bir öğrenciydi. Hakikatı arayışı onu bir ustaya getirmişti. Bir gün Doko ustasının yanına gitti ve “Hangi zihin durumunda hakikati aramalıyım” diye sordu.
Üstad Rizai: “Zihin yoktur” dedi. “O yüzden onu herhangi bir hale sokamazsın. Hakikat yoktur, o yüzden onu da arayamazsın”.
Doko “Eğer zihin yoksa, hakikat yoksa neden bütün bu öğrenciler her gün senin karşına gelip çalışıyorlar?” diye sordu.
Üstad Rinzai etrafına bakındı ve “Ben kimseyi görmüyorum” dedi.
Doko “O zaman sen kime öğretiyorsun?”
“Benim dilim yok, nasıl öğretebilirim” dedi Üstad Rinzai.
Bu durum karşısında Doko üzgün bir şekilde, “Seni anlayamıyorum, seni izleyemiyorum” dedi.
Üstad Rinzai “Ben kendi kendimi anlayamıyorum” dedi.
Üstad Rinzai ne güzel söylüyor, değil mi? Hayat bir sırdır, gizemdir, bilinmezdir.
İnsan gizli bir hazinedir.
Her şeyiyle hayatı, insanı anlamak imkansızdır. ‘Kendimi bildim, hayatı bildim’ diyen en büyük yalancıdır.
Hayatı anladığını iddia eden kişi sadece kronik bir aptaldır.
Hayat anlaşılmaz.
İnsan anlaşılmaz.
Hayatı tüm yönleri ile anlamanın imkansız olduğunu söylersen seni anlayabilirim.
Gönül gözü açılmış her insan hiçbir şey bilmediğinin farkında olur.
‘Bildiğim bir şey var o da hiçbir şey bilmediğim’ der.
Ama aptallar öyle mi?
Onlar her şeyi bildiklerini sanan, her konuda fikirleri olan kişilerdir. İsimlerinin önünde başkan, komutan, profesör, yazar, araştırmacı yazdığına bakmayın.
Sokrates diyor ki “Ben gençliğimde her şeyi bildiğimi sanıyordum. Yaşlanınca hiçbir şey bilmediğimi anladım”.
Hayat sayısız sırlarla doludur.
İnsan gizli bir hazinedir. Bütün bunları her yönüyle bilmek imkansızdır. İşte bunu iddia etmekte aptallıktır.
Siz bahçenizdeki domatesi yersiniz ve onun tadını hissedersiniz.
Komşu bahçedeki domatesin tadı sizinkinden farklı olabilir. Türkiye de yediğiniz karpuz ile Tayland’da yediğiniz karpuz aynı değildir. İçtiğiniz suların tadı da farklı.
Her şeyin farklı olduğu bir dünyada siz nasıl her şeyi bildiğinizi iddia edebilirsiniz ki?
Büyük Sufi Üstadı Cüneyt kendi halinde bir hayat yaşardı. O sıradan birisi gibi davranırdı. Cüneyt yerine göre işçilik, amelelik yapardı. Bir gün bir işte çalışıyordu. Üstadın yanında da bir delikanlı vardı. Delikanlı da üstad ile beraber çalışıyordu. Üstad ne yaparsa yapsın delikanlı hemen itiraz ediyordu. “Yaptığın şey yanlış… O bu şekilde yapılmaz. Bu şekilde yapılır” diyordu.
Üstadın büyüklüğünün farkında değildi. Delikanlı her fırsatta bilgisini göstermek istiyordu. “O şekilde tutulmaz, bu şekilde tutacaksın” gibi ikazlar alıp başını gidince, büyük insan Cüneyt “Genç adam, bu kadar şey bilecek kadar genç değilim” dedi.
Gençler aptaldır. Ölüm bilinmezleri içinde barındırır.
Yarın ne olacağı tam olarak bir sırdır. Sırlar dünyası, gizemler dünyası, tılsımlar dünyası…
Sen bu okyanusta bir damla bile değilsin.
Sakın okyanusu biliyorum deme.
Sen hakikatin sadece minik bir parçasını bilebilirsin.
Unutmayın, sadece aptallar her şeyi bilir.
Lütfen her şeyi bildiğinizi iddia ederek, ya da her şeyi biliyormuş gibi davranarak aptallar sınıfına girmeyin.