Büyük düşman ego
Kral hayatında yaşanması gereken her şeyi yaşamıştı. Artık yaptığı şeyler ona lezzet vermiyordu. Gördüğü bir dervişten çok etkilendi. Kendisi de derviş gibi münzevi bir hayat yaşamayı arzuladı. Bunun için ülkesindeki bir dergaha gitti. Dergahın başındaki üstada “Ben derviş olmak istiyorum. Ben gerçek dindarlığı tatmak istiyorum” dedi.
Üstad “Sahip olduğun her şeyden vazgeçersen gerçek dindarlığı yaşaman, derviş olman kolaydır” dedi.
Kral sarayına geri döndü. Kardeşini yerine kral yaptı. Bütün haklarından vazgeçti. Şahsi servetini fakirlere dağıttı. Neredeyse dilenciden farksızdı. Bütün bunlardan sonra dergaha geri geldi. Üstad onu görünce “Dostum sen her şeyini beraberinde getirmişsin” dedi.
Eski kral üstada boş gözlerle baktı. Çünkü ustanın ne demek istediğini anlamamıştı. Krala dergahın temizliği ve biriken çöplerin atılması görevi verildi.
Bazı dervişler bu görevin çok ağır olduğunu söyleseler de Üstad “Henüz gerçeği deneyimlemeye hazır değil, hazır olması çok önemli” dedi. Birkaç gün sonra dervişler kralın bu ağır görevden azat edilmesi için üstada ricada bulundular. “İzin verin onu deneyelim” dediler.
Üstad, kralı denemeleri için onlara izin verdi. Ertesi gün kral çöpleri bir kovaya doldurmuş ve kovayı başının üzerine koyarak dereye boşaltmak üzere gidiyordu. Dervişlerden birisi bilinçli olarak krala çarptı. Kral çarpan dervişe “Beyefendi, eğer 15 gün önce bana bu şekilde çarpsaydınız bu kadar kör olmak istemezdiniz” dedi.
Üstad bu konuşmayı duyunca “Size henüz erken olduğunu söylememiş miydim? O hala aynı kişi…” dedi. Birkaç gün sonra krala başka bir derviş çarptı. Kral, kendisine çarpan dervişe baktı, ama bir şey demedi. Ama öylesine kızgın ve öfkeli bakıyordu ki bakışları çok şey anlatmıştı. Üstad bunu duyunca “Zenginliği, malı, mülkü, şöhreti bırakmak kolaydır ama egoyu bırakmak çok zordur” dedi.
Üçüncü kez bir başka derviş ona çarptı. Bu sefer kral hiç sesini çıkarmadı. Dökülen çöpleri kovasına tekrar doldurdu ve kasabanın dışına dökmek için yoluna devam etti. Bunu öğrenen Üstad: “Artık hazır” dedi. “Egosunu silen kişi gerçek dindarlığı yaşayabilir.”
Gerçeği arayan kişi önce egosundan, nefsinden kurtulmalıdır. Egodan kurtulmadığı müddetçe gerçeği bulamaz. Egodan daha büyük bir yalancı yoktur.
Çevrenizde bir çok münzevi kılıklı, ermiş elbiseli insan vardır. Çok büyük bir tevazu sahibi gibi görünürler. Ama derinlerde onları biraz eşelerseniz adamın içinde pusuda bekleyen kocaman bir ego olduğunu görürsünüz.
Bir insan kendini tevazu sahibi olarak gösteriyorsa, bu daha çok egosunun güçlü olmasından kaynaklanıyordur.
Egoyu bırak dünya ayaklarının altına serilsin. Ama egoya yapışırsan sen dünyanın ayaklarının altında ezilirsin. Evde çocuğunuza kızan bağıran egonuzdur. Evde eşinize hakaret eden egonuzdur.
İşyerinde arkadaşlarınızla tartışan, kavga eden, bağıran egonuzdur. Haksızlığın, hukuksuzluğun, zulmün göbeğindeki kişi egonuzdur.
“Neden bana yan baktın” diye adam öldüren egonuzdur.
“Her şeyin en iyisini, en güzelini ben hak ediyorum” diyen egonuzdur.
Savaşların kaynağı egonuzdur.
Eğer egonuz sizi eşek edip üzerinize binmişse vay halinize!
Eğer siz egonuzu eşek edip üzerine bindiyseniz, dünyanın en mutlu insanlarından birisi olursunuz.