Başarı: Henry Ford
Henry Ford, bu yüzyılın en akıllı, en başarılı, en ileri görüşlü insanlarından birisidir.
Bir gün Henry Ford’a sormuşlar: “Çok başarılı bir insansınız. Başarılı hayatınızda neler öğrendiniz?”
Bu soruya Henry Ford şöyle cevap vermiş. “Başarılı hayatım boyunca merdivenleri çıkmayı, basamakları tırmanmayı öğrendim” demiş. “Merdivenin son basamağına ulaşınca kendimi çok aptal ve çaresiz hissettim. Çünkü artık gidecek yer kalmamıştı. Bunu şu anda sizlere söylemem çok abes.
Çünkü sizler de benim gibi en son basamağa çıkmaya çalışıyorsunuz. Ne için çabalamışım ki? Olduğunuz yerde kalın. Boşa zaman harcamayın.
Çünkü burada hiçbir şey yok. Zirveye ulaştığınızda yapacak hiçbir şey yok. Aşağı inemiyorsunuz çünkü bu size düşmek gibi görünüyor. İleriye gidemiyorsunuz çünkü ilerisi yok.
Ben bütün bunları size söylüyorum ama biliyorum ki hiçbiriniz beni dinlemeyeceksiniz. Merdivenin en üst basamağına çıkmak için koşturacaksınız”. Dünyayı yöneten liderlere bakın. Hepsinin en büyük korkusu zirveden düşmektir. Bunun için de zirvede kalmak için akla hayale gelmedik yollara başvururlar.
Ülkeyi yönetiyorken, zirvedeyken, herkes sizi alkışlıyorken, aşağı inip sıradan bir vatandaş olmak kadar egoyu yıkan bir şey olamaz.
Bir sanatçı zirveden inişe geçtiğinde intihar ediyor. Ya da o boşluğu alkol ve uyuşturucu ile doldurmaya çalışıyor.
29 Mayıs 1953'te Şerpa Tenzing Norday'la birlikte Everest'in zirvesine tırmanan ilk insan olan Sir Edmund Hillary, zirvede birkaç dakika kaldıktan sonra inişe geçti.
Artık onun için çıkılacak başka bir zirve kalmamıştı. Ömrünün geri kalanını bu başarısını öğrencilere anlatarak geçirdi.
Everest’e tırmanmayı hiç merak etmiyorum. Çünkü hayatıma katacağı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Zirveye çıkmak zor ve zahmetlidir, ama oradan inmek bilinçsiz bir insan için ölümdür.
Ego her zaman alkışı, övgüyü, pohpohlanmayı sever.
Ülkemizde siyaset yapan Demirel, Ecevit, Türkeş ve Erbakan Hoca’ya da bu açıdan bakmak lazım… 40-50 yıl siyaset arenasında koşturmanın başka açıklaması olabilir mi?
Hiçbirisi emekli olmayı düşünmedi. Çocuklarıyla, torunlarıyla mutlu bir hayat yaşamayı akıllarından geçirmediler. Hepsi egonun yalanına uyup dava adamı kimliğiyle yıllarını siyasette heba ettiler. Hayatta ki en büyük dava mutlu ve huzurlu yaşayabilmektir. Hepsi iyi insandı, melekti, zekiydi ama egonun kurbanı oldular.