Mutsuzluğun formülü
Genç bir sufi konuştuğu mutsuz adama nasihat ediyordu. “Mutluluğun sırrı her zaman mutsuz insanlara bakmaktır. Bedensel engelliye bak ve bedensel engelli olmadığın için mutlu ol, köre bak ve kör olmadığın için mutlu ol, fakire bak ve fakir olmadığın için mutlu ol” diyordu.
Onları dinleyen üstat: “Basit bir gerçeği anlamıyorsunuz” dedi. “İnsan kıyaslamaya bir başladığında kendini sadece talihsiz, şanssız olanlarla kıyaslamaz. Kıyaslama kişiyi başka yerlere de götürür. O zaman insan kendinden daha zengin, daha güzel, daha bilgili, daha saygın insanlarla da kıyaslar. Sen bu insana mutluluğun sırrını vermiyorsun, sefaletin ve mutsuzluğun formülünü veriyorsun” dedi.
Bir çok inanç sisteminde hep bir kıyaslama anlatılır. “Eğer ayakkabın yoksa üzülme ayağı olmayan insanlara bak ve sabret” denilir.
Yanlış olan şudur: Bir insanın iyi ya da kötü olsun kendini başkası ile kıyaslaması yanlıştır. Mutlu olmak istiyorsan kendini olduğun gibi kabul et. Sen sensin ve dünyada kendini kıyaslayabileceğin başka bir insan yok. Eğer körsen gören insanlarla kendini kıyaslayıp mutsuz olacağına “Ben kör birisi olarak nasıl mutlu olabilirim?” diye kendine sor.
Sana verilmeyen şey seni mutsuz etmemeli.
Topal ayağınla, fakirliğinle, çirkinliğinle mutlu olmanın yollarını araştır.
Aslında mutluluk güzellikle, zenginlikle, asaletle uzaktan yakından ilişkili değildir.
Mutluluk senin içinden gelen özel bir duygudur. O her zaman içinde bulunur, ama sen hep onun üstünü bahanelerle kapatırsın. “Sınavı kazanamadım, çocuğum olmuyor, arabam yok, sevgilim beni terk etti” gibi bahaneler zihninde dolaşıp durur.
Şu bahaneleri atıversen için mutlulukla dolup taşacak.
Kıyaslama rekabeti doğurur, rekabet hırsı ortaya çıkarır.
Aşırı hırs senin bütün mutluluğunu alıp götürür.