Şekerci baba
Kasabanın birisinde Şekerci Baba diye bilinen bir sufi yaşarmış. O kasabadaki en güzel şekerleri kendisi yaparmış. Şeker yemeyi seven küçük bir çocuk bu dükkanın müdavimlerinden birisiymiş. Çocuk her gün gidip Şekerci Baba’yı çalışırken izliyormuş. Çocuk şekerden çok Şekerci Baba ile ilgileniyormuş. Çünkü bu yaşlı adam çok şeker bir insanmış. Gelen her müşterisine “Bu şekerlerin maliyeti bir akçe… Eğer istersen emeğim karşılığında, benim ve ailemin geçinebilmesi için 2 akçe verebilirsin. Benim karım budur” dermiş.
Her zaman önce şekerin maliyetini söyler, karı müşterinin vicdanına bırakırmış. “Eğer bana bir akçe kar bırakmak istemiyorsan maliyeti olan bir akçeye şekerimi alabilirsin. Yoksul bir adam olduğum için maliyetinin altına veremem” dermiş. Diğer şekerciler benzer şekerleri 3-4 akçeye satıyorlarmış ama tadı ve kalitesi aynı değilmiş. Küçük çocuk her gün gelip Şekerci Baba’yı seyretmeye devam ediyormuş. Bir gün Şekerci Baba: “Evlat, neden gelip hep burada oturuyorsun? Senden başka gelen yok” demiş. Çocuk “Seni çalışırken seyretmeyi seviyorum” demiş.
“Sevgiyle çalışıyorsun. Belki çok sevdiğin bir dostuna, sevgiline, kardeşine hediye edecekmiş gibi şeker yapıyorsun. Halbuki müşterinin kim olduğunu bile bilmiyorsun. Bu şekerleri kimler alacak belli değil”. Şekerci Baba gülmüş. “Bana sorarsan gelen hep aynı müşteridir” demiş. “Yüzler farklı farklıdır, değişir ama gelen hep aynı müşteridir. Sadece müşterinin yüzü değişir. Ben onu her zaman tanırım. Bu yüzden kimseyi kandıramam, aldatamam. Yüzü değişen ama her gün dükkanıma gelen müşterimi ben nasıl aldatabilirim?”
Şimdi esnafımız “Gelen müşterilerimin yüzü değişse de gelen hep aynı müşterimdir” diye düşünse, işini güzel yapsa hayat daha huzurlu olmaz mı? Farkında yaşamak ne güzel! Yemek yerken bile farkında yemek sizin hayattan aldığınız lezzeti artırır. Marifet şeker yapmak değil şeker gibi olabilmektir. Hayatı şeker gibi yaşayabilmektir. Sadece kara odaklanan tüccar belki çok para kazanır ama hayatın bu güzelliklerini es geçer. Birisiyle tanışmıştım. Adamın hazır yemek firması vardı. Ama adam kendi yemeğini evinden getiriyordu. Kendi fabrikasında pişirdiği yemeklerden yemiyordu. Çünkü kalitesiz malzeme kullanıyor, çalıyor, çırpıyor, insan sağlığı ile oynuyordu. Tek amacı var o da çok para kazanmak…
Çok para kazandığı zaman neler olacağının farkında değil. Dünya senin olsa da bu düşünce ile rezil bir hayat yaşamaktan kendini alıkoyamazsın. Şeker gibi yada zakkum gibi olmak sizin elinizde… Artık hangisini tercih ederseniz ona göre yaşarsınız.