Kendini yakala
Mistik Swami Ramatee, fakir bir köylünün evinde misafir olarak kalıyordu. Bir gün bu köylünün küçük çocuğu tahta kulübenin önünde oynuyordu. Güneş etrafı ısıtırken yavaş yavaş yükseliyordu. Küçük çocuk kollarını hareket ettirince gölgesinin farkına vardı ve gölgesini yakalamak için hamleler yapmaya başladı. Çocuk hareket ettikçe gölgede o kadar hızlı hareket ediyordu. Çocuk gölgesini yakalayamayınca ağlamaya başladı. Mistik Swami Ramartee, çocuğun bu komik davranışlarına gülüyordu, ama çocuk da avazı çıktığı kadar ağlıyordu. Çocuğun annesi çaresizce ne yapacağını düşünüyordu. En sonunda kadın Mistik Swami’ye “Efendim, bana yardım eder misin?” dedi. Mistik Swami, gülümseyerek çocuğun yanına gitti ve çocuğun elini yakaladığı gibi başına koydu. Böylelikle gölge yakalandı. Çocuk gülüyordu, çünkü elinin gölgeyi yakaladığını görebiliyordu.
Bir gölgeyi yakalayamazsın çünkü gölge maddesel değildir. Ama kendini yakalayabilirsin.Kendini yakaladığın an gölgen de yakalanmış olur.
İşte senin egon, gölgesini yakalamaya çalışan çocuk gibidir. Acı, ıstırap, endişe, korku egonun gölgesi gibidir.
Ego yıllarca bunları yakalamak için savaşır, çaba gösterir, ama hiçbir zaman bu savaşı kazanamaz. Korkunu yakalayamazsın, ama korkuna yüreğinde bir yer verirsen, korku kendiliğinden yok olur.
Acını yok edemezsin, onu yok etmeye çalışmak egonun bir oyunudur. Acına yüreğinde bir yer verirsen, acı artık sana zarar vermez, bilakis senin kendini geliştirmene yol açar.
Zihin sınır çizer, kural koyar, ama yürek hiçbir zaman sınır çizmez, kural koymaz. Eğer aşıksan sadece aşıksındır. Aşkın sınırı yoktur. Sevginin sınırı yoktur. Ego, zihin sana kimleri sevmen gerektiğini fısıldar, ama yürek sadece sever. Yüreğin, insan olan herkesi sever ama zihin hemen sınırları çizer. “Bu Türk bunu sev, bu Arap onu sevme, bu İngiliz ondan nefret et” der durur.
Zihin her zaman egonun hizmetkarıdır. Gönüle, yüreğe indiğin vakit, ego kendiliğinden kaybolur. Onun için ermişin, dervişin yüreği konuşur, zihni susar. Ona “Allah var mıdır?” diye sorarsın, ama sana zihinsel cevap vermez. Hemen Mevlana gibi ayağa kalkar ve dönmeye başlar. Aşkı, sevgiyi, korkuyu, endişeyi yok etmeye çalışmak sadece sana acı verir, enerjini tüketir. Ama onları saygıyla bağrına basarsan özgürleşirsin.