Ketum olmak!..

YAYINLAMA: 01 Kasım 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 01 Kasım 2019 / 20.00

Ketum olmak; ağzı sıkı olmak anlamında kullanılır.
Ancak, daha güzel ve anlamlı tarifini şöyle yapabiliriz:
Ketum insan erdemlidir, kararlıdır ve cesurdur. Nerede nasıl davranacağını bilen ölçülü bireydir. Kendine, iradesine ve nefsine hakimdir.*

Ketum olmayı maalesef zarar görerek öğrendim. Hele ketumiyetin erdem olduğunu öğrenince biraz şaşkınlık geçirdim ama düşününce de ne kadar gerçekçi olduğunu kabul ettim.
Ketumiyetin; insanın kendine, iradesine ve nefsine hakim olması şeklindeki tarifini keşke daha evvel okuyabilsem, öğrenebilseydim yaşamımdaki kayıpların bir kısmını önleyebilirdim.

İnsanın düşüncelerini, ideallerini , hedeflerini, yapmak istediklerini yakın arkadaşlarıyla paylaşmasında fayda olduğunu mülahaza ederdim hep!
Meğer bu yalnız saflık değil, aynı zamanda iradesizlik, bir anlamda da erdemsizlikmiş!

Bu toplumun ekseriyeti kıskançtır. Belli etmese de kendinden başkalarının daha iyi olmasını hazzetmez.
Yakın dostunuza veya samimi arkadaşınıza sohbet sırasında anlatacaklarınızın bir gün aleyhinizde kullanılabileceğini varsaymalısınız!
Anlattıklarınızı, arkadaşınız iyi niyetle başka birisiyle sohbet sırasında paylaştığında, başınıza neler gelebileceğini de bilemezsiniz!

Çok uzun zamandır bir konuda kitap yazmayı sürdürüyordum. Bir gün bir arkadaşıma çalışmalarımı, çektiğim resimleri gururla  anlattım. Üç-beş ay sonra bir de baktım ki, benim hala bitiremediğim kitabın basit bir versiyonu orada burada!..
Çok bozuldum tabii, ama hemen anladım taşın nereden geldiğini!

Bir seferinde de yakın bir arkadaşıma yabancı bir elçilikten alacağım önemli bir görevi büyük iştahla, övünerek anlattım.
Kısa bir süre sonra o konuda sıkıntılar başladı. Meğerse o samimi arkadaşım bunu öğrenince kıskançlık krizine giriyor, göreve kendisi talip olarak, yalan yanlış bilgilerle, hatırlı bir tanıdığını da araya koyarak ortalığı karıştırıyor!
Neticede o iş olmadı. Benden özür dilendi, ona ve araya koyduğu hatırlı kişiye de teessüf edildi.
Başka yaygın bir örnek, çocuklarınızın başarısını anlatmanın karşınızdaki insanın çocukları eğer başarılı değilse olumsuz etki yapacağını, düşman kazanacağınızı bilmelisiniz.

Neticei kelam, ünlü atasözü: İnsanın başına ne gelirse dilinden gelir!..
Siz, siz olun, dilinize sahip olun, ketum olun!

 


ABD Büyükelçisi yüz yıl önce söylemiş!..

Ortadoğu’da olup bitenleri yalnız petrole bağlarsanız, çok yanılırsınız.
Doğal gaz, madenler ve petrol tabii ki önemlidir. Ama bundan daha önemlisi dünyanın bu en stratejik bölgesine hakim olabilmektir. Bu bölgenin zenginliğine başka ülkeleri ortak ederek onların palazlanmasına imkan vermemektir.

Ülkesinde dünyanın en zengin petrol yatakları bulunan ülkeleri bir gözünüzün önüne getirin; ya halk fakirlikten kırılıyordur, terör örgütleri cirit atıyordur, ya da ülkenin başındaki diktatörden, halk bezmiştir!

Ortadoğu’yu karıştıranlar ayan beyan ortada! Hepsini biliyoruz! Ama bir şey yapamıyoruz. Neden yapamıyoruz, çünkü gücümüz yetmiyor!

1927 senesinde Ankara’da ABD Büyükelçisi olarak görev yapan Joseph Grew’un bizzat kaleme aldığı hatıralarından aldığım bir pasajı okumanızı isterim. Hiç çekinmeden dobra dobra yazmış…

Atatürk liderliğindeki genç Türkiye Cumhuriyeti bilimsel yolda almış olduğu ivme ile her alanda çok fazla gelişme göstermektedir. Bu bizim Ortadoğu'da ileriki yıllarda çok pasif kalmamızın, Türkiye Cumhuriyeti'nin de bölgede çok güçlü bir şekilde söz sahibi olacağının göstergesidir.
Türkler, üstün kabiliyette bir millet, ancak yolları İslam ile kesilebilir. Bu kanaat bende ziyadesi ile oluştu. Bu milleti ne kadar karanlığa itersek bölgedeki çıkarlarımıza o kadar hizmet etmiş oluruz. Ancak bu yolla Türklerin önü kesilebilir ve biliyorsunuz ki yakın tarih bunun numuneleri ile doludur.
Ne dersiniz, neredeyse bir asır önce yazılanlar gerçekleşti, değil mi?

 


Joseph Grew (1927-1932)
ABD Türkiye Büyükelçisi

 


Peder, piskopos, kardinal, papa... Sonra!..

Dört katolik adamla bir kadın kahve içerler.
İlki sohbeti açar:
Benim oğlum papaz. Bir mekâna girdiğinde, herkes ona 'Peder' der.

Öteki lafa karışır:
Valla benim oğlum piskopostur! Bir odaya girsin, herkes ona 'Saygıdeğer Piskopos' der.

Üçüncü katolik duramaz:
Benim oğlum Kardinal beyler! Odaya girsin, herkes ona 'Ulu Kardinalimiz' der.

Dördüncü katolik zirve yapar:
Beyler, benim oğlan Papa.. Papa! Var ya, bir girsin odaya, herkes ona 'Kutsal Papamız' diye seslenir.

Katolik kadın, masanın kıyısında sessiz sedasız kahvesini içerken, dört erkek:
Eeeeee..... derler? Eeesi.... der kadın gururla:
Benim bir kızım var. İnce, uzun, 1.80 boy, 98 göğüs, 60 bel, 90 kalça! Şööle bi odaya girsin, yürüsün, herkes ona, ‘Alllaaahh!’... der.

Ketum olmak!..