Aynı suç
Moğol İmparatoru Ekber Şah’ın üç tane danışmanı varmış. Bir gün bu danışmanlar yanlış bir iş yapmışlar. Yaptıkları iş, imparatorun nezdinde büyük suçmuş. Ekber Şah bu danışmanlardan birisini yanına çağırmış. “Şimdi söyle bana” demiş. “Sana ne yapayım?” Danışman “Efendim, bunu bana sormanız bile yeterli” demiş ve evine gidip intihar etmiş. İkinci danışmana 2 yıllık bir hapis cezası verilmiş. Üçüncü kişi ise idam edilmiş.
Durumu takip eden vezirler bu duruma çok şaşırmışlar. Çünkü üçünün de suçu aynıymış. Aynı suçu işlemişler. Ekber Şah’a “Efendim bu nasıl adalet?” demişler. “Birincisine daha bir şey yapmadan evine gitti. İkincisine 2 yıl hapis cezası verdiniz. Diğeri idama mahkûm edildi.” Ekber Şah, tebaasının bu merakını şöyle gidermiş: “Onların üçü de farklı türdeki atlara benziyordu. İlkine kamçının gölgesi bile yeterliydi. Ona ne tür bir ceza istediğini sordum ve o bunun yeterli olduğunu söyledi. Evine gitti ve intihar etti. Bu çok fazlaydı. Ama kendini çok suçlu hissediyordu. Suçluluk ona ağır geldi. Yeterli ceza verilmiş oldu. İkincisine 2 yıl hapis cezası verildi. Bundan azı olamazdı. Bu suçluluk hissetmiyordu sadece dengesini kaybettiğini düşünüyordu. Yaptığını bir suç olarak değil de hata olarak görüyordu. Şimdi hapiste ‘Yaptığım hatayı düzeltmek için çıkınca iyilik yapacağım. Hayır, hasenat işleri ile uğraşacağım’ diye düşünüyor. Çıkınca dengeyi yeniden kuracağını hayal ediyor. Buna da yeterli ceza verilmiş oldu. Üçüncüsüne ömür boyu hapis bile yeterli değildi. Çünkü o yaptığı şeyin suç, hata olduğunu kesinlikle kabullenmiyordu. Hatta zeki olmadığı için yakalandığını düşünüyordu. Bir dahaki sefer daha akıllı davranacak, işin hilelerini öğrenecek, çok daha büyük bir vurgun yapacaktı. Bu tür adamların toplumdan temizlenmesi gerekiyordu. Onun için ona idam cezası verildi. Böylelikle hak yerini bulmuş oldu.”
Niyetimiz, yaptığımız her işimizi etkiler. Hırsızlık yapan birisinin niyeti kendine göre çok iyidir. Çaldığı malları mal sahibi değil de kendisi hak ediyordur. Bundan dolayı malları kendi zimmetine geçiriyordur. Hiçbir suçluluk hissetmez. Bir başkası aç kaldığı, mağdur olduğu için birisinin malını çalar. Çalarken vicdanı kanar, kıvranır, zorlanır, pişmanlık duyar. Bir başkası hiçbir ihtiyacı olmadığı halde mağazadan bir şeyler çalar. Bu da hastadır. İhtiyacı yoktur ama çalmaktan müthiş bir haz duyar. Aslında yapılan eylem aynıdır ama kişilerin niyetleri ve durumları farklıdır.
Çevrende yaşadığın olaylara kişilerin niyeti açısından bakarsan çok farklı sonuçlara ulaşabilirsin. Çocuğun bir hata yapsa onun niyetine bakarsın değil mi? Hangi niyetle yapmış? Çocuğun bardağı alıp yere çalıp kırdığında ona kızarsın ama masa üstünde duran bardağa çarparak kaza ile kırdığında “Canın sağ olsun” dersin.