Kastamonu'ya lezzet yolculuğu(1)
Ayfer T. Ünsal'ın kaleminden yine keyifli bir lezzet yolculuğuna çıkıyoruz… Zengin tarihi dokusu ve bitki örtüsü çeşitliliğinin de etkisiyle son derece geniş bir mutfak kültürüne sahip olan Kastamonu’dayız bu ay…
Bu sene nereye gitsem yağmur yağdı… Kastamonu'yu da yağmurlu ve soğuk bir bahar gününde Mustafa Afacan‘la gezdik…
Kastamonu'da ilk durağım “Kent Tarihi Müzesi”… 29 Ekim 2002'de açılan müzenin müdürü Fahri Özbek. Müzenin içerisinde yer aldığı vilayet binasının yapılışının 100’üncü yılında böyle bir müze açılması Fahri Bey’i çok heyecanlandırmış. Fahri Bey ülkemizdeki zengin kültürün korunabilmesi ve dışarı anlatılması için çok gerekli bir insan. Yani anlayacağınız bu ülkede il sayısı kadar Fahri Beyler olmalı… Müzeyi gezdirirken mest oldum. Kendimi milli mücadelede Karadeniz'e getirilen cephaneyi Ankara'ya taşıyan Halime Çavuş ve Şerife Bacı'nın yanında hissederken, bir de baktım ki, ülkemizin gelmiş geçmiş ilk ve tek piyano yapımcısı Taşköprülüoğlu Mehmet Usta’nın yanındayım.
Kadınların Kastamonu yaşamında ne kadar önemli bir rol oynadığını ve Atatürk'ün kıyafet devrimini neden Kastamonu'da başlattığını anlamak için buraya gelmek şart… Bir tarafta milli mücadelede çok önemli rol oynamış, Karadeniz'e yani İnebolu'ya getirilen cephaneyi o zamanki şartlarda kağnı arabalarıyla Ankara'ya taşıyan Halime Çavuş ve Şerife Bağcı’lar, ki Halime Çavuş ölünceye kadar kolunda iki pırpır bulunan çavuş kıyafetini hiç üzerinden çıkarmamış… Diğer taraftan İzmir işgal edildiğinde bu olayı protesto eden ve yabancı misyon şeflerinin eşlerine telgraf çekerek işgalin sona erdirilmesi için baskı kurulmasını isteyen 3000 kadın… Fahri Bey’in ifadesine göre Atatürk Kastamonululara şükran duyduğu için devrimlerinden birini belki de ilk kez bu ilden: Kastamonu'dan açıklamış. Nitekim, 1925'te Cumhurbaşkanı olduğu halde Kastamonu'da mareşal kıyafeti giymiş daha sonra kıyafet devrimini açıklarken sivil kıyafetle ve başında şapkayla yapmış…. İnebolular ise Atatürk'e bir jest yapmak için alelacele, çuval kumaşını kolalayarak ürettikleri şapkalarıyla İnebolu'da karşılaşmışlar onu…
1885 yılında ülkemizdeki ilk yatılı devlet lisesi: Abdurrahman Paşa Lisesi Kastamonu'da açılmış. Öğrencilere 1930'lu yıllara kadar porselen servis takımları ile sofra hizmeti verilmiş ki görgüleri, bilgileri artsın. Bugün bu porselenler Kent Tarihi Müzesi'nde sergileniyor.
Bazen bir yönetici, örneğin bir vali, bir kentin yaşamında çok önemli rol oynayabilir. Kastamonu'da da öyle olmuş. Enis Yeter, ihya etmiş bu kenti. Fahri Bey’in önerisi ile bir bilgi dokümantasyon merkezi kurmuşlar. Daha sonraki gelişmede ise kent tarihi müzesi açma fikri benimsenmiş ve hayata geçirilmiş.
Kastamonu evleri
Fahri Bey'in dediğine göre Kastamonu evlerinde belli bir tipoloji yok. Evler kendine özgü yapıda, 440 civarında ev, cephe özellikleri bakımından farklılıklar gösteriyormuş. Tüm evler kendim coğrafyasına saygılı ve komşusunu taciz etmeyen şekilde inşa edilmiş. Genellikle üç katlı olan bu konutlarda birinci kat tamamen yaşam içinde ve evin hanımının yazlık/kışlık hazırlıklarını yapabileceği, günlük aktivitelerini sürdürebileceği şekilde tefriş edilmiş. Günlük samimi komşular da burada misafir edilebiliyor. Her üç kat birbirinden bağımsız olarak hizmet verebiliyor. Kastamonu'da kapıların üzerinde üç çeşit zil var… Çocuklar için, kadınlar için ve erkekler için… Kimse kimsenin zilini çalmaz ki gelenin kimliği belli olsun…
İlk ulusal mimarlar
Ulusal mimari akımının öncülerinden Vedat Tek ve Kemalettin Bey’lerin Kastamonu'da yaptıkları binalar var. Vedat Tek, babası Sırrı Paşa’nın Kastamonu'da görev yapması nedeniyle 1902'de hükümet binasını, Kemalettin Bey ise bugün Arkeoloji Müzesi olan “Halk Fırkası” binasını yapmış. Fahri Bey'in verdiği bilgiye göre kurdukları restorasyon merkezine Vedat Tek’in ismini vermişler. Bu merkez sayesinde restorasyonu 200 milyara mal olabilecek bir konağı 25 milyara mal etmişler. Restorasyon sırasında devletin ambarında, hurdalıklarda atıl olarak bulunan her türlü malzemeyi kullanmışlar. Kent Müzesi'nde bulunan bilgi dokümantasyon merkezinde tam 10 kitap hazırlanabilecek eski fotoğraf var. Ayrıca değeri 50 bin Avro’yu bulan, el yazmalarını ekrana aktarabilen bir makine da mevcut.
Ülkemizde piyano yapıldığını biliyor musunuz?
Dedim ya, Kastamonu gerçekten de çok ilginç bir yer. Cumhuriyet öncesi ismi; Sanayii Nefise Mektebi olan Endüstri Meslek Lisesi burada 1869'da açılmış örneğin… Atatürk Kastamonu'ya geldiğinde serilen 40 metrekare halı da ahşap işleri öğretmeninin yaptığı piyanolar da bu okulda imal edilmiş. Taşköprülüoğlu Mehmet Usta tam 5 adet piyano yapmış. Birisi Kent Müzesi'nde, birisi Abdülhamit'e armağan edilmiş. Bir diğeri sarayda yapılıp II. Wilhelm’e hediye edilmiş. Birisi ailesinde kalırken bir diğeri yine Kastamonu'da bulunan 75. Yıl Cumhuriyet Evi’nde bulunuyormuş.
Dibekte kuru kahve
Zeki Dilekçi, en son sayfada fotoğrafını gördüğünüz kahve dibeğinin mucidi… Tam kıvamında makinada kavrulan kahve, bir gün boyunca soğutuluyor. Makinada çekiliyor, sonra Zeki Bey'in icat ettiği incecik eleklerde eleniyor. Elekten geçmeyen iri kahve parçaları dibeğe konuyor ve elektrikli tokmakla incelinceye kadar dövülüyor. Sonra tekrar eleniyor ve satışa sunuluyor. Zeki Bey'in en hoş özelliklerinden birisi dükkanda kahve ikram etmesi… O nefis kahve kokusu içerisinde bir de şahane kahve içmek çok hoş oluyor.
Zeki Bey, aynı zamanda salep ticareti de yapıyor. Kastamonu’da her yerde salep yetişiyor. Özellikle Taşköprü salebi çok meşhur. O kadar meşhur ki antik çağda Roma’ya bile ihraç edilirmiş. Salebin 29-30 çeşidi var. Salep bitkisi, yani orkidenin bir sene sonra verim verebilmesi için eski kökünün toprakta bırakılması gerek… Zeki Bey, köylüyü üretime teşvik etmek ve orkidelerin kökünü kurutmamak için, ebe denilen eski kökü satın almıyor ve veya çok düşük fiyat veriyor. Köylüyü böylece eğittiği için artık gelen talepler ebesiz… Salep eskiden o kadar çok çıkarmış ki ihraç edilmiş. Bugün, eskiye göre çok daha az çıkıyor.
Sürecek