İzzeti nefsini satmak

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Hindistan'ın İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda bir İngiliz subayı hiçbir neden olmaksızın halktan bir Hintliye sertçe bir tokat atar. Hintli adam da hemen subayın yüzüne bir yumruk atar, subay yere serilir. Bu karşılığı beklemeyen subay hem korkar ve hem de sinirlenir. Tek başına bir şey yapamayacağını bildiğinden yardım almak için bölüğe gider.

 

Nasıl olur da sıradan bir Hintli İngiliz Kraliyet subayına vurmaya cesaret eder? Subay, General’in yanına gidip kendisinden asker talep eder. General onu dinledikten sonra onu bir odaya götürür ve bir kasadan 50.000 rupiyi çıkarıp subaya verir. “Bu parayı bugün sana tokat atan Hintliye ver ve ondan da özür dile” der. Bunu duyan subay bozulur. “Zavallı bir Hintli, İngiltere Kraliyet Subayı’na vurup hakaret edecek ve karşılığında ondan özür mü dileyeceğim?” der.

 

General emrivaki yapar. “Bu bir emirdir. Soru sormaksızın itaat edeceksin”. Subay, çaresizce parayı alıp Hintli adama götürür ve ondan da özür diler. Hintli adam bu kadar çok para karşısında bayağı sevinir. O zamanın parasıyla yarı servet gibi bir şeydir. Onunla ev, araba, makine, hayvan, arazi alınabilir. Bir müddet sonra bu Hintli tanınan tüccarlar arasına girer. Bir gün general tokat yiyen subayı çağırır. “Zamanında sana tokat atan Hintliyi hatırlıyor musun?” Subay, “Unutmam mümkün mü, efendim?” der.

 

General, “Şimdi gidip intikamını alma vaktidir” der. “Ona kalabalık içinde öyle bir vuracaksın ki, yere kapaklanacak. İnsanların hepsi görsün

Subay şaşırarak, “Bu Hintli kimsesiz iken ona vurmama izin vermezken şu an şehrin tanınan kişilerinden olmuşken mi vurmamı istiyorsunuz? Ona vurur vurmaz etrafındakiler bana saldırırlar, efendim” der.

General kendinden emin bir şekilde, “Endişelenecek bir şey yok. Sana dediğimi yap. Git ona vur, gel”.

 

Subay, Hintli adamın mağazasına gider. Hintlinin adamları da orada bulunmaktadır. Subay bir şey söylemeksizin öyle bir vurur ki, Hintli adam yere kapaklanıp düşer. Hintli adam, hiçbir karşılık vermediği gibi düştüğü yerden de kalkmaz. İşin garip tarafı Hintli adam subayın yüzüne dahi bakmaya cesaret edemez. Karşılık görmeyen subay hayretler içerisinde kalır. İntikam almanın verdiği sevinçle oradan ayrılıp generalin yanına gelir. General “Seni hem sevinçli ve hem de hayretler içerisinde görüyorum” der. Subay “Evet, efendim” der. “O Hintli ilk seferinde kimsesiz iken ona vurduğumda sessiz kalmayıp daha sert bir şekilde bana vurdu. Ama bugün mal, mevki, makam sahibi iken ona vurduğumda bana bir söz dahi söylemedi”.

General “İlk sefer ona vurduğunda izzet-i nefsi, onuru vardı. Ve bunu en büyük sermayesi biliyordu. Onu korumak için sana karşılık verdi. Ama ikinci seferinde onurunu, izzet-i nefsini paraya sattı. Menfaati, serveti, zenginliği tehlikeye girer diye sana karşılık vermeye korktu. Onun için kendini savunamadı”.

Bir insanın onurunu, izzet-i nefsini satın aldığınızda onun her şeyini satın almış olursunuz. Onurunuzu satarsanız da her şeyinizi satmış olursunuz. Bir insanın izzeti, onuru her şeyden önemlidir.

 

Eşini, kızını pazarlayan birisi izzetini, onurunu satmış birisidir. Yalan söyleyen, hırsızlık, haksızlık yapan izzetini kaybetmiş birisidir. Yani artık en önemli insani değerini kaybetmiştir. Onuru ve izzeti olan insan, değerli ve kıymetlidir. Güvenilir birisidir. Onurunu ve izzetini kaybeden toplumlar yıkılmaya mahkumdur.

İzzeti nefsini satmak