Körlük
Devekuşları çölde savaşa tutuşur. Savaşı kaybettiklerini gören ordunun komutanı olan, general deve kuşu, ordusuna emir verir: ”geri çekiliyoruz”. Emir üzerine ordu gerisin geriye dönüp kaçmaya başlar. Geniş ve düz bir araziye gelindiğinde, komutan yeni emrini verir: “saklanın!” . Bütün devekuşları, kafalarını kumlara gömerler. Bir süre sonra diğer ordu yetişir. Komutanları şaşkın bir şekilde, “allah allah, daha şimdi buradaydılar, koca ordu nereye kayboldu yahu!” der.
Halimiz tam da bu şekilde. Hepimiz kafalarımızı kuma gömdük, gerçekleri görmemek için! Milyonlarca göz, görmez oldu. Milyonlarca yürek, titremez oldu. Milyonlarca kol, kalkmaz oldu!
Sihirbazlar, bir illüzyon gösterisi yaparken, en önemli konu, seyircinin dikkatini başka bir yöne çekmesidir. Hilesini tam da bu noktada yapar. Ve dikkati başka yöne kaymış seyirci, fark edemediği hileden dolayı şaşkınlık içerisinde izler gösteriyi.
Bizim dilde buna “cambaza bak” derler. Cambaza bakarken, yankesiciler cebinizi boşaltırlar.
Hepimizin gözleri önünde oynanan bir gösteri izliyoruz. İllüzyona uğramış gibiyiz hepimiz.
Bireyin başını kuma gömmesi neyse de, eğer bir devekuşu ordusu gibi, koca bir millet kafasını kuma gömmüşse işte asıl felaket budur.
Saramago’nun metaforlarla bezeli kült kitabı, “Körlük” aşağı yukarı buna benzer bir durumu anlatır.
Bulaşıcı bir hastalıktır Saramago’nun körlüğü…Ve o körler bir hapishaneye kapatılırlar. Özgürlük talepleri, iktidar tarafından en ağır ceza, yani ölümü gerektirecek bir suçtur.
Hastalık o kadar hızlı yayılır ki, bir süre sonra iktidar sahipleri ve çevresindekiler de bu hastalığa yakalanırlar. Ve işte başlayan çürüme, artık kaçınılmaz bir sona gitmektedir.
Saramago’nun körlüğü, kuşkusuz büyük bir metafor! İnsan türünün bencilliğini, kapitalist düzen içerisinde sıkışıp kalmış modern toplumun çırpınışını ve hala fark edemedikleri büyük salgını, yani körlüğü anlatır.
Milyonlar önünde olup biteni görmeyen milyonlar! Duygularını, değerlerini ve ideallerini yitirmiş milyonlar! İdraksiz milyonlar!
Onlarca şehit varken, mülteciler Ege denizinde, Meriç nehrinde can verirken “kahkaha” atabiliyorsak, bu durum acılara ne kadar yabancılaştığımızın açık bir göstergesi değil midir?
Akşam yemeğinde, ekranda şehit haberleri okunurken, karısından tuzu uzatmasını isteyecek kadar “kör olmuş” aşağılık bir insan! Evet, O benim!
Gömdüm kafamı kuma, görmüyorum hiçbir şeyi!