Yıldızı parlayanlar; Hande Direkçi Polattaş…
Bugün size güzel arkadaşım, komşum Hande Direkçi Polattaş’ı anlatıyor olacağım.
Bir yıldızın yıldız olması için onu büyük kitlelerin tanıyor olması gerekmiyor. Kendini gerçekleştirmek için konfor alanından çıkmayı göze alan insanlardır yıldızlar…
Hande’yi şu an çalışıyor olduğu Simya Koleji’nde ziyaret ettim. Zaten tanıyor olduğum biri hakkında yazacak olmanın heyecanı içindeydim. Ve onun neler anlatacağını… Çünkü insan öyle derindir ki o derinlerde neler vardır kendisi bile farkında olmaz çoğu zaman. Ve hayat bir şekilde her birimizi o derinlere daldıracak bir tutku empoze ediyor diye düşünüyorum.
Hande söze çocukken hayranı olduğu Şule hanımdan söz ederek başladı. Şule hanım bir çoğumuzun tanıdığı ortodontist Şule Başsimitçi. Annesinin kuzeni olduğu için onu yakından tanıma şansı bulmuş. Ve Şule hanım henüz Ankara’da diş hekimliği öğrencisi iken ona büyük hayranlık içindeymiş çocuk Hande. Büyüdüğünde tek bir isteği varmış.. Şule olmak.. :)
Bu istek onun ortaokul ve lise yıllarındaki akademik başarısında itici güç olmuş bir nevi. Lisedeyken kadının toplumdaki yeri dikkatimi çekiyordu diyor. Bu nedenle üniversite sınavı sonrası tercih yaparken şehir olarak Ankara ve bölüm olarak psikoloji ve sosyoloji alanında tercihler yapmış. Hacettepe Üniversitesi sosyoloji bölümünü kazanarak bu idealini gerçekleştirmiş.
Okul bitince alanı ile ilgili bir iş bulmakta zorlanmış. Bir ay kadar Amerikan Hastanesi’nde halkla ilişkiler alanında çalışmış ve tatmin olmayınca oradan ayrılıp o zaman henüz aktif olan Kentbank’ta işe başlamış. Bir yıl kadar çalıştıktan sonra banka kapanınca Sanko Holding bünyesinde Sanko Hastanesi’nin halkla ilişkiler departmanında çalışmaya başlamış. O zamanlar eski belediye başkanlarımızdan Dr. Asım Güzelbey yönetiminde olan hastanedeki görevinde Asım Bey ile yakaladığı sinerji onu çok mutlu ediyormuş. Uyum içinde 4 yıl kadar çalışmışlar fakat Asım bey ayrıldıktan sonra aynı frekansı yakalayamayınca hastaneden de ayrılmış.
Şimdi bir dönüm noktasındaydım ve psikoloji alanında yüksek lisansa başlamayı düşündüm diyor. Bu sırada babası Küsget’te inşaat malzemeleri ve kereste ticareti yaptıkları şirketinde çalışması için ona öneride bulunmuş. Biraz düşündükten sonra bu teklifi değerlendirmiş ve babasının şirketinde muhasebe işlerini yönetmeye başlamış. Bir süre sonra babası onu şirkete hissedar da yapmış. 12 yıl kadar orada devam etmiş Hande. Fakat bir yandan sürekli psikoloji ile ilgili kitaplar okuyordum diyor. Aklım hep orda. Yani işimde mutluydum ama aklım hep orda.
Bir taraftan da biricik kızım büyüyordu. Ona daha çok vakit ayırmak, onun eğitiminde daha çok destek olabilmek ve eğitim aldığım alanda kendimi aktifleştirmek de istiyordum diyor. Tüm bu düşüncelerin sonucunda radikal bir kararla işi bırakıyor Hande.
Benim onu tanımaya başladığım dönem tam bu sürece rastlar. Konfor alanını idealleri ve tutkusu için terk eden Handecim azim ve tutkuyla yeni bir başlangıca adım atıyordu.
Önce Gaziantep Üniversitesi’nde formasyon eğitimini tamamladı sonrasında psikolojik rehberlik ve danışmanlık bölümünde yüksek lisansa başladı. Bu süreçte özel bir etüd merkezinde rehberlik hocası olarak çalıştı. 2 yılın sonunda yüksek lisansını tamamlayıp etüdden ayrıldı. Ve son 4 yıldır psikolojik rehberlik ve danışmanlık görevine Simya Koleji’nin lisesinde devam ediyor.
Çeşitli üniversitelerden aldığı sertifika programlarıyla kendini geliştirmeye de devam ediyor Hande. Onunla gurur duyuyorum. İşiyle ilgili detayları anlatırken gözleri parlıyor. Ona gelecek hedeflerini sorduğumda tek kelime çıkıyor ağzından.. “eğitim”…
Sohbete başladığımızdan beri birkaç defa seni genel müdürümle tanıştırmak istiyorum dedi ama ben pek oralı olmadım. Protokol çok da dikkatimi çekmiyor belki de. Ben samimiyet seviyorum. Sonra odasından çıktık beni geçirirken karşıdan müdür bey geliyordu. Hande gel dedi sizi tanıştırmak istiyorum. Bir adam bize doğru yürüyor ama ben bu adamı tanıyorum ki.. 30 yıl önceden aynı siteden komşu oğlu Soner.. Müdür bey daha merhaba diyemeden o yıllar oturduğumuz sitenin adını söyledim. Sonra annesinin babasının isimlerini. Sonra dedim ki siz 6. katta asansörün sağında oturuyordunuz. Evet dedi. Siz de 7. katta asansörün solunda. Gülüştük.. 30 sene geçmiş.. ne tatlı tesadüf.. şimdi ki komşum eski komşumla beni tanıştırmaya çalışıyormuş… :)
İlkokul ortaokul yıllarımız beraber geçmiş.. Sohbete Soner’in odasında devam ediyoruz.. Geçmiş ve şimdiki zaman arasında hoş bir randevu… Hayatın tatlı sürprizleri içimizi ısıtıyor.
Hayat bizi bir yerden bir yere götürürken aslında tek bir yöne taşıyor. Kendi gerçekliğimize. Varoluş, içimizdeki çocuğu görüyor. O, bizim ideallerimizi, tutkuyla istediklerimizi duyuyor. İçimizdeki potansiyeli biliyor ve açığa çıkması için türlü türlü deneyimlerden geçiriyor. Her deneyim bir başarı ya da başarısızlıktan çok kendimizi gerçekleştirmek için bir basamak ya da puzzle parçaları gibi. Çok büyük şeyler başarmak ya da çok paralar kazanmak falan da değil… kendimizi var etmek asıl konu… yüksek benliğinizle senkronize olmak.. Ve o muazzam tamamlanma duygusu…Ruhsal tamamlanma.. Olmak istediğin yerde olmak ve yapmak istediğin şeyi yapmak…
Hande’nin çalıştığı her bir iş bugün yaptığı işle bambaşka alanlarda bile olsa başarısında büyük katkı sağlayan basamaklar diye düşünüyorum. Her deneyim puzzle’ın başka bir parçası. Bugünkü Hande’yi var den yıldız tozları gibi :)
Hande’nin yolu açık, başarıları daim olsun… Hedeflerine koşar adım yürüsün… İçindeki çocuk hep gülsün… yıldızı parlasın…
Sevgiler, selamlar