ALİYE TEYZE (2)

YAYINLAMA: 18 Aralık 2022 / 16.59 | GÜNCELLEME: 19 Aralık 2022 / 13.14

Atatürk’ün Gaziantep’e gelişi

 Geçen hafta yazdığım Aliye Teyze’nin anılarına bu hafta da devam etmek istedim. Atatürk’ün Gaziantep’e gelişinin hikâyesini bu kadar net ve detaylı dinlememiştim. Geçen haftaki yazıyı okuyanlar sağ olsunlar bilgi verdiler, Aliye Teyze 2021 senesinin Ağustos ayında vefat etmiş. Saygıyla, sevgiyle, hayranlıkla anıyorum, huzur içerisinde uyusun.

“İlkokul üçüncü sınıftım. -O zaman, Mustafa Kemal derdik- gelecek diye duyunca çok sevindik. Bütün öğrenciler evlerine varır varmaz annelerine söylediler gelişini. Antep’i süslediler zafer takları kurup. O zaman beş ilkokul vardı şehirde. Bütün öğrenciler karşılamak üzere Gaziantep Lisesi’nin kuzeyinde toplandık. Orada büyük bir dut ağacı vardı, onun altında bekledik de bekledik. Biz alana sabahtan gitmiştik, ikindi okundu, halen gelmedi. Neden geciktiğini de bilmiyorduk. Çok geç kalınca, öğretmenler bizleri evlerimize göndermek istediler. İtiraz ettik, “Ne zaman gelirse gelsin, biz görmeden gitmeyeceğiz” dedik. Bir ara hareketlenme oldu, “Maanoğlu köprüsünde arabasından indi, yürüyerek geliyor” dediler. Maanoğlu köprüsünden Halkevi’ne (Kendirli Kilisesi) kadar yola kırmızı halı döşenmişti. Tam Gaziantep Lisesi’nin önünde -benim durduğum yerin yakınında- çarşaflı bir kadın, elindeki mektubu Gazi’ye vermek istedi. Etrafında bulunan adamlar engel olmak istediler. Gazi, “karışmayın gelsin” dedi. Kadın ona bir şeyler söyledi ve mektubu verdi. Gazi, mektubu yaverine havale etti. Yanında kocaman da beyaz bir köpeği vardı. Köpek, kimseye karışmıyor, ama Atamızın yanından da ayrılmıyordu. Hayranlıkla seyrediyorduk. Halk alkışlıyor, kendisi de selâm veriyordu. O zaman Gaziantep Lisesi’nin önünde kocaman bir bina vardı. Sonradan yıktılar o binayı. Halk orada, alkışlıyor. Lisenin hemen yanında Zerdalılık Mevkii’nde ise öğrenciler vardı. Yani ahali bir düzen içerisinde duruyordu, karışık değildi. Halk, Atamızın arkasından Halkevi’ne kadar yürüdü. Ramazan’dı, biz öğrencileri evlerimize gönderdiler, o nedenle konuşmasını dinleyemedik.

Nasıl güzeldi… Beyaz bir kıyafet giymiş, bastonu elinde. Bakışları çok kuvvetli, gözlerinden zeka fışkırıyordu.

Vefat ettiğini radyodan duyduk. Herkes ağladı. Hatırlıyorum, evimizden birisi ölmüş gibiydik. Günlerce o şekilde üzüldük. Ben o sırada ortaokul 3. sınıf öğrencisiydim.

Hatırlıyorum, Annem her gün takvimden bir yaprak koparır, Atatürk’e dua eder, “Sen kadınların insan olduğunu herkese anlattın, bildirdin” derdi. Her gün, ama her gün bunu yapardı. Bazen de, “Paşam, Allah sana uzun ömür versin, biz kadınları insan olarak herkese kabul ettirdin” dediği bu duayı hiç ihmal etmezdi.”

Aliye Teyze’nin Atatürk’ün Gaziantep’e gelişi konusunda anlattıkları böyle.

“Ayıntab’tan Gaziantep’e yeme içme” kitabım için araştırma yaparken kuzenim, Diş Hekimi Dr. Necdet Karslıgil ile çok sayıda görüşme yapmıştım. O görüşmelerden bir kısmı, babası Diş Hekimi Dr. Cemil Karslıgil’in anılarını da kapsıyordu. Atatürk’ün Gaziantep’e gelişinin büyük yükünü rahmetli Cemil Amca yüklenmişti desem yanlış olmaz herhalde. Şimdi Aliye Teyze’yi dinleyince, Cemil Amca’nın tanıdıkları vasıtasıyla ev ev dolaşıp, kırmızı renkli kilim veya halı temin ettiğini hatırladım.

O yıllarda Gaziantep’te beyaz örtülü lokanta falan da yok tabii. Yine Cemil Amca, tanıdık ve ahbaplarından çok sayıda porselen tabak, kaşık, çatal, bıçak da toplamış. Bahsettiğim yıllarda aklı başında en büyük salon, Kendirli Kilisesi salonudur. Ziyafet masası oraya kuruluyor. Evlerden toplanan sofra gereçleriyle masa düzenleniyor. Mönü bellidir, kış aylarında ekşili taraklık tavası ve pirinç pilavı pişirilir bu tür ziyafetlerde. Yaz aylarında ise Kilis Kebabı ile pilav ikram edilir konuklara.

Devlet büyükleri geldiğinde her seferinde dost ahbaptan tabak, çatal, kaşık toplamaktan yorulan yetkililerin kâbusunu Belediye Reis muavini rahmetli Mustafa Bilgin sona erdirir. Belediye Meclisi kararı ile Gaziantep Belediyesi’ne porselen sofra takımı, çatal, bıçak, kaşık alır. Ancak, bu alımı Atatürk’ün Gaziantep’e gelişini takip eden yıllar sonra gerçekleştirebilir. Mustafa Bilgin, yazdığım ziyafet yemeklerini aşçı, Maaş’ın oğlunun -Baklavacı Zeki İnal’ın babası- pişirdiğini de sözlerine eklemişti bana bilgi verirken.

Mustafa Kemal’in Gaziantep’e geldiği yıllarda şehrin bir kısmı İtalyan malı, odunla çalışan bir jeneratör ile aydınlatılmaktadır. Zaman zaman arıza yaptığında şehir karanlığa gömülmektedir. Çok ses çıkarıp gürültü yaptığı için halk oraya elektrik fabrikası ismini takmıştır. Atatürk’ün ziyafeti sırasında saat 20:00’de elektrik fabrikası arıza yapar. Şehir karanlığa gömülmüştür. Atatürk ve mahiyeti elektrik kesilince Kendirli Kilisesi salonundan ayrılırlar. Elektrik fabrikasındaki arıza bir saat içerisinde giderilir, kente yeniden elektrik verilir. Saat 21:00 olmuştur. Elektrik gelince Kılıç Ali kapıda belirir, “Gazi’nin hepinize selamları var. Dinlenmeye çekildi, gözlerinizden öpüyor, sizlere afiyet olsun” der.

Aliye Teyze’nin anlattıklarını zaman zaman yazıya dökmeye devam edeceğim.

alıyeteyze11111

ALİYE TEYZE (2)