DEĞERLER MANZUMEMİZİ UNUTTUK
"Değerler manzumesi", genellikle bir toplumu, bireyi veya grubu yönlendiren, şekillendiren ve bir arada tutan ortak değerler bütünüdür. Bu değerler, ahlaki, kültürel, sosyal ve etik prensiplerdir ve hem bireylerin hem de toplumun davranışlarını, tutumlarını ve kararlarını etkiler. Değerler manzumesi, bir toplumun ya da bireyin kimliğini ve karakterini oluşturan temel taşlardır ve genellikle uzun bir süreç içinde şekillenir.
Bir toplumun değerler manzumesi içinde dürüstlük, saygı, adalet, hoşgörü gibi unsurlar vardır. Bu değerler, bireylerin birbirleriyle ve topluluklarıyla olan ilişkilerini yönlendirir ve toplumsal düzenin sağlanmasına katkıda bulunur.
Birkaç gün önce apartmanımın merdivenlerinden inerken komşumun torunu küçük kız , elimdeki paketleri görünce “Size yardım edebilir miyim?” diye sorunca o kadar şaşırdım ki. Çok uzun süredir hiç bu içtenlikle söylenen bu cümleyi duymadığımı farkettim. Oysa bizim kuşak için bu ne kadar sıradan bir davranıştı. Toplu taşıma aracına bindiğimizde, bizden sonra gelenlere yer açmak için, kimse uyarmadan arka sıralara yürümek, herhangi bir binaya girerken bir sonraki için kapıyı açık tutmak, insanların taşıdıkları paketlere yardım etmek, toplu alanlarda sessiz konuşmak zaten yapılması gereken şeylerdi.
22 yılda bu ucube sistem bizi vasata o kadar alıştırdı ki, şimdi her türlü görgüsüzlüğü, örneğin uçakta first classta ön sırada oturan birinin arka sıradaki arkadaşına böğürürcesine bağırarak konuşması, mahalle aralarında sonuna kadar açılmış araç teyplerinden yükselen arapça ya da arabesk şarkılar, gırtlağını patlatarak telefonla konuşan insanlar bizi şaşırtmamaya başladı.
Yere tüküren, elindeki boşalan su şişesini, sigara paketini atan cahilleri anlatmıyorum bile. Komşunun evinde acı varken eğlenilmez, düğün varken, tüm varlığımızla evlerine destek olunurdu. Ortak bilinç vardı. Kimsenin müdahale etmesine gerek olmadan hep birlikte sevinir, üzülür, gururlanırdık.
Biz, ne yazık ki değerler manzumemizi unuttuk.
"Değerler manzumemizi unuttuk" ifadesi, bir toplumun veya bireylerin, geçmişte önemli gördükleri ahlaki ve etik değerleri zaman içinde ihmal etmeye başladıklarını veya bu değerlerden uzaklaştıklarını anlatan bir ifade elbette. Ortak değerlerimize sahip çıkma yeteneğimiz eridiğinde de toplumsal bağlarımız zayıfladı, ahlaki çöküntü yaşamaya başladık, sosyal adalet zedelendi.
Yerlere göklere sığdıramadığımız “Modernleşme ve küreselleşme”yi yanlış anladık. Teknolojinin ve iletişimin gelişmesiyle dünya daha küçülürken, farklı kültürlerin etkisi altında kalmak ve kendi kültürel değerlerinden uzaklaşmak daha kolaylaştı. Son derece bilinçli olduğunu düşündüğüm TV’deki yemek, gelin görümce programlarıyla aşağılama, emeği, ikramı beğenmeme, hakaret programları bizi kendi kültürümüze yabancılaştırdı.
Hızlı toplumsal değişimleri kontrol edemedik. Ekonomik, politik ve sosyal alanlarda hızlı değişimler, geleneksel değerlerimizi sorgulamamıza ve yeni değerlere yönelmemize neden oldu. Özellikle kısa yoldan “köşeyi dönme” yükselen değer ve amaç oldu.
Eğitim ve medyayı gerektiği gibi kontrol edemedik. Eğitim sisteminde ve medyada değerlerin yeterince vurgulanmaması, son derece yanlış değerlerin parlatılması, insanların ahlaki pusulalarını kaybetmelerine neden oldu.
Aile ve toplum yapımızda dramatik değişiklikler oldu. Giderek bozulan ekonomi, aile içinde saygı ve sevgiyi törpüledi. Baştakilerin görgüsüzce ve arsızca para harcamaları, israfı iyi bir şey gibi insanlara empoze etmeleri, aile yapısının zayıflamasına, geleneksel toplumsal yapının değişmesine, bireylerin değerlerini aktarmakta zorlanmalarına neden oldu. Üçüncü nesil, birinci nesle yabancılaştı, ortada kalan ikinci nesil, günü kurtarma çabasıyla başka değerleri umursamaya vakit bulamadı.
Bu felaket tablosundan kurtulmak çok zor değil. İlk koşulu ise olup bitenin farkına varmak. Sonra da bana kalırsa şunlar yapılmalı:
Bugünden tezi yok “Eğitim ve bilinçlendirme” öncelikli görevimiz olmalı. Bize dayatılan bu çağdışı ucube müfredata engel olunup, toplumsal değerlerimizin, görgü kurallarımızın, iyi vatandaş olma normlarının eğitim müfredatına dahil edilmesi ve medya aracılığıyla topluma aktarılması bu çalışmada asla vaz geçmememiz gereken ilk adımlar olmalı.
Aile ve toplum destekleri arttırılmalı. Sosyal devlet olmanın bilinciyle, vatandaştan toplanan vergiler, asla görgüsüz israfta kullanılmadan, kimseyi rencide etmeden, aile yapısının güçlendirilmesinde kullanılmalı. Toplumsal dayanışma artırılmalı. Gençleri anlamsız ve açıklanamaz bir zenginliğe özendirmek bir yana, bunun çok aşağılık bir davranış olduğu konusunda gerçek bir bilinç oluşturulmalı.
Kültürel ve geleneksel miras her pahasına korunmalı. Bunun bir vatandaşlık görevi olduğu, kültürel ve geleneksel değerlerin korunmasının ve gelecek nesillere aktarılmasının önemi minicik yüreklerden başlamak üzere tüm yaş gruplarına anlatılmalı ve bu konuda gerçek anlamda seferberlikler başlatılmalı.
Toplumda öne çıkan liderlerin ve rol modellerin her türlü görgüsüzlükten ve çalıp çırpma eğilimlerinden vaz geçip, gerçek değerlere dört elle sarılmalarını sağlamak için toplumsal bilinci ve baskıyı yaratmamız şart.
Bu ülke, bu vatan, bu sevda bizim. Değerlerimize sahip çıkıp, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda ülkeyi yeniden inşa etmek birincil görevimiz olmalı.