İNEBOLU PAZARI
Geçen Pazar günü denk geldi Kasımpaşa’da kurulan İnebolu pazarına gittik. İnebolu pazarı haftada sadece bir gün –Pazar günleri- Kasımpaşa’da bir otoparkın yanında kuruluyor. Oldukça küçük bir pazar ama çok işlevsel. Yani, alacak çok şey var, hatta orada satılan her yiyeceği gözünüz kapalı alabilirsiniz.
İnebolu ve köylerinden gelen insanlar, tüm hafta boyu topladıkları otları, sebzeleri, mantarları, ormandan topladıkları yabani meyveleri, kestaneleri, pişirdikleri ekmekleri, sonbaharda kaynattıkları pekmezleri, ünlü Taşköprü samırsağını, siyez bulgurunu ve daha bir sürü özel yiyeceği bu pazara getiriyorlar.
Köylüler, Cumartesi gecesi 23-24 saatları arasında İnebolu’dan otobüse biniyorlar. Sabahtan 6:00 civarında Kasımpaşa’da oluyorlar ve pazarlarını kuruyorlar. Özellikle yabani mantar ve diğer sebzeleri almak isteyen restoran sahipleri sabahın erken saatinde İnebolu pazarına gelip, alışverişlerini yapıyorlar. İşte o nedenle İnebolu pazarına erken gitmek gerekiyor. Yani, saat 10 gibi oraya giderseniz, mantarlar falan bitmiş olabilir. Biz de saat 7:30 gibi orada olduk ve mantarlar henüz restoran sahipleri tarafından silinip süpürülmemişti. Daha doğrusu, yabani meyveler de dahil pek çok şey yerli yerinde duruyordu.
İnebolu pazarına birkaç seneden beri gitmiyordum, özlemişim. Çeşit çeşit ekmeğin arasından hangisini alacağınızı şaşırıyorsunuz. Kastamonu, ekmek çeşitliliği bakımından önemli bir yer. Külde pişeninden tutun, altına yaprak açılarak pişirilen, sacda pişirilen, tavada pişirilen ve daha niceleri... Eşim, yarım saat harcayıp, ekmekleri tek tek inceledi, hangi çeşit undan yapıldıklarını sordu. Sonunda, içerisinde çavdar da olan bir karışımla yapılan sert kabuklu ekmeği seçti.
Tahmin edeceğiniz gibi, soğukta saklarsanız ekmek bayatlamıyor da. Dilimleyip kızartırsanız aynı "Kral yiyeceği” oluyor. Artık, sızma zeytinyağına mı batırırsınız, üzerine tereyağı mı sürersiniz, paşa gönlünüze kalmış...
İnebolu pazarında çok güzel süzme yoğurt, kaymak ve tereyağı satılıyor. Sordum, tereyağını sütten yapıyorlarmış, ben bir yerde ayrandan yapılanı buldum ve onu aldım. Taze lor da pazarın olmazsa olmazlarından birisi, gerçekten pek lezzetli. Bu sefer, birkaç teker eski kaşar gördüm: “Bu, nereden geliyor?” dedim. “Abla, Trakya kaşarı bu” dedi.
Esnaf, son derece dürüst. Kazıklamaya çalışmadıkları gibi, kendilerine ait olmayan ürünü de kendilerininmiş gibi satmıyorlar. Mevsimine göre çeşit çeşit mantarlar pazarın süsleri... Benim gibi, Güneydoğu bozkırında yetişmiş birisi için mantar çeşitliliği çok önemli. Daha önce alıp, yoğurtlu yemek de dahil olmak üzere farklı şekillerde pişirdim ve pek beğenildi. Ancak, geçtiğimiz Pazar günü mantar almadım! Zira, Jilber Barutçiyan’ın kitabını okudum.
Daha önceleri, “Aaa köylüler bu mantarı toplayıp sattıklarına göre biliyorlardır, zararlı değildir, bana birşey yapmaz” diyordum ve gönül rahatlığı ile alıyordum. Meğer kazın ayağı öyle değilmiş! Bazı mantar çeşitleri zehirli olup, insanı öldürmedikleri halde, böbrek yetmezliği veya karaciğer rahatsızlığı gibi çeşitli hastalıklara neden olabiliyorlarmış. Nitekim, nüfusunun bir kısmı yedikleri mantar nedeni ile böbrek rahatsızlığından ölen köyler varmış. Jilber Hoca, kitaba bir de zehirli olan başlıca mantarların rehberi eklemiş. Pazara giderken onu yanınızda bulundurursanız, faydalı olur. Şimdi, bu rehbere baktım ve orada zehirli olarak belirtilen mantarlardan birinin fotoğrafını çekmişim! Ve Jilber hoca bu mantar için: “bu mantarların pek çok türü sindirim sorunları yaratabilir. Değişik türler karışık şekilde halk pazarlarımızda satılabilmektedir” demiş. Bu arada yazmak zorundayım, sayfada gördüğünüz fotoğraflar benim daha önceki yıllarda çekmiş olduğum fotoğraflar. Örneğin, geçtiğimiz hafta mevsim nedeni ile pazarda bu kadar çeşit mantar yoktu!
Yabani orman meyveleri, kurutulmuş elma ve armut çeşitleri, yaban mersini ve daha nicesi benim İnebolu pazarında en sevdiğim yiyecekleri oluşturuyorlar. Bildiğiniz gibi, İnebolu Kastamonu’nun denize açıldığı ilçe... Kurtuluş savaşında da Karadeniz’de kullanılan en önemli liman. İnebolu’ya gitmek için Küre dağlarının arasından geçiyorsunuz, sayfaya çektiğim bazı fotoğraflarını ekledim, olağanüstü güzel bir yer. Sadece güzel değil, çok da mümbit topraklara sahip. Ülkemizde yetişen çoğu meyvenin yabanisi var orada...
Kaç çeşit elma var, saymaktan aciz kaldım. Ya, armut çeşitleri... Dağ taş yabani meyve dolu. Yabani oldukları için de akıllarda kalacak tatlar bırakıyorlar ağzımızda. Köylüler, elmaların bir kısmını kurutup, bir kısmını da pekmez yapıyorlar. Elma pekmezi son derece lezzetli bir yiyecek. Elma kurusu da yabana atılmayacak bir tada sahip. Armut kuruları da ağızlara layik yiyeceklerden. Kuşburnu, kızılcık ve burada sayamayacağım daha bir dolu yabani meyveden pekmez yapıyor İnebolulular. O bölgenin kestanesi de kayda değer... Ormandan topladıkları kestaneleri, kendi deyişleri ile “kirpisini soyup” getirip pazarda satıyorlar.
Bu sene favorilerim arasına giren yabani meyve, “yaban mersini” onu çok seviyorum! Şimdi de tam olgunluk mevsimi. İnebolu pazarında sadece bir pazarcı satıyordu. Malum meyve pek küçük olduğundan toplaması büyük sabır istiyor herhalde. Daha önce de yazmıştım, yaban mersininin topraksı, meyvemsi hafif tatlı bir tadı var. Neye iyi geldiği nemli değil, ben severek yiyorum... Profesyoel olarak çiçek satanlar halen yaban mersininin dallarını yolup, karanfilin veya başka çiçeğin arasına yeşillik versin diye koyuyorlar. Bu kadar faydalı bir meyvenin dalları bilinçsizce yolunmamalı diye düşünüyorum.
Siyez bulguru, buğdayın anavatanı olan Mezopotamya’dan bize gelen eski bir buğday türü. Siyez buğdayının ismi, Hititçe ziz den geliyormuş. Siyez, yerlilerin tadından bir türlü vazgeçemedikleri ve bulgur yaptıkları, verimi oldukça düşük, sağlıklı gıdalar satan dükkanlarda bulunan yerli bir buğday çeşidinin ismi.
Hititler döneminde Anadolu’da ekmek isimli bir kitap var. Bu kitapda Hitit dünyasında 150 çeşit ekmeğin bilindiğini yazıyor Güngör Karauğuz. Bu bilgiyi vermemim nedeni, Kastamonulular’ın, İnebolulular’ın Hitit geleneklerine oldukça sadık olduğunu anlatmak için.
Temizlenmiş, pişirilmeye hazır köy tavuğu da gördüm pazarda, çok memnun oldum. İstediğim zaman erken kalkıp, bir zahmet pazara gidip alabilirim demek ki... Aynı şekilde köy yumurtaları da vardı.
Nedense o bölgeden gelen pırasa pek lezzetli geliyor bana. Hodan/ıspıt dedikleri yabani otun da taze yapraklarına sarma sarılabiliyor, kökü de soğanla pek lezzetli bir yemek oluyor.
Küçücük İnebolu pazarı, uzun bir yazıya konu olabiliyor. Daha çok şey var pazarda, ama şimdilik burada noktalayalım.
Yazının fotoğraflı hali için tıklayın= http://www.gaziantepsabah.com/egazete.php?tarih=2013-03-06&sayfa=3833