Gözlerin görme sisteminde sadece kamera görevi gördüğünü belirten Op. Dr. Fatma Altınsoy, “Baktığımız cisimlerin algılanması yani gözün gönderdiği görüntülerin işlenmesi aslında beynimizde gerçekleşir. Kısacası, aslında beynimizle görürüz. Beyindeki görme merkezinin gelişmesi, olgunlaşıp tam kapasiteyle çalışabilmesi için, her iki gözün de aynı cismin, aynı ya da çok yakın kalitedeki görüntülerini beyne göndermesi gerekir. Görme merkezine gelen görüntüler değerlendirilir, eşit ise, iki gözün görüntüsünü beynimiz tek görüntü olarak birleştirilir ve derinlik algısı, üç boyutlu görme oluşur. Gözlerden gelen görüntü eşit kalitede değilse ya da şaşılık nedeniyle her iki göz farklı görüntüyü beyne yolluyorsa, görme merkezi bu karışıklığı yok etmek için iyi görüntü sağlayan gözden gelen uyarıları tercih eder, diğer gözden gelen uyarıları yeterince işlemez, o gözden gelen görüntüler iptal edilir ve bu o gözün tembelleşmesine neden olur” ifadelerini kullandı.
Şaşılık, tek ya da iki taraflı yüksek göz bozuklukları, gözbebeğinin çoğunu kapatan kapak düşüklükleri, doğumsal kataraktlar, doğumsal glokom ve korneadaki kesiflikler başlıca tembellik sebepleri olduğunu söyleyen Altınsoy, “Özellikle tek gözdeki içe kaymalarda göz tembelliği (ambliopi) daha sıktır, dışa kaymalar bu konuda biraz daha şanslıdır. Göz bozuklukları diğer temel tembellik sebebidir. İki gözde de yüksek bozukluk ya da bir gözde diğerinden 2 numara ve daha fazla fark oluşu tembelliği tetikleyebilir. Özellikle hipermetroplarda görme tembelliği daha kolay oluşur. Tembellik gelişiminde ilk birkaç yıl çok önemlidir. Ambliop ne kadar erken yaşta başladı ise o kadar ağır seyreder, ne kadar erken saptanırsa tedavi şansı o kadar yüksektir. Bu bilgi bize erken yaşta göz muayenesinin önemini birkez daha hatırlatmalıdır. Toplumdaki görme tembelliği oranını düşündüğümüzde, 25 kişilik bir ana sınıfında 1 çocuğun göz tembelliği olma olasılığı ve onun bizim çocuğumuz olma olasılığını hatırlamalı ve çocuklardaki göz muayenelerini tıpkı aşı takvimi gibi hiçbir şikayet olmasa da yapılması gereken rutin muayene olarak düşünmeliyiz” diye konuştu.
Bu nedenle ailesinde göz bozukluğu/ tembellik öyküsü olsun olmasın her çocuğun ilk 1 yaşta, o dönem kaçırıldıysa ilk 2 yaşta, sonrasında 4. ve ilkokul öncesi 6. yaşta rutin göz muayenelerinin yapılması gerektiğini belirten Op. Dr. Fatma Altınsoy, “Muayene sırasında damla damlatılarak ölçümler yapılmalıdır. Böylece kataraktlar ve bebeklik çağı göz içi tümörleri gibi nadir ancak ciddi durumlar saptanabilir, hatta yüksek göz bozuklukları erken dönemde saptanabilirse tembellik önlenebilir ya da tedavisine başlanabilir. Tedavi ne kadar erken başlanırsa başarı şansı o kadar yüksek olacaktır. Görme tembelliğinde ailelerin yaptığı en temel hata çocuğun şikayet söylemediği için muayeneye getirilmemesidir. Bebek ve küçük çocukların göz bozukluğunu saptamak için çocukların konuşabilmesi gerekmez. Damla sonrası farklı yöntemlerle göz bozukluğu dereceleri saptanabilir. Çocuğun konuşup görüp görmediğini ifade edecek yaşa gelişinin beklenmesi geri dönülemez bir gecikme yaratabilir. Ayrıca, tembellik çoğunlukla tek taraflı olduğundan, çocuk sağlam gözüyle gördüğünden, gözü kapatıp kontrol etmediyse tek gözünün az gördü ğünü farketmemiş olabilir. Görme tembelliğine bağlı olarak tek gözünün görmediğini ehliyet ya da askerlik muayenesi sırasında fark eden hastalar ne yazık ki azımsanmayacak kadar çoktur” şeklinde konuştu.
Bebeğin her bir gözünü ayrı ayrı kapatıp, tek gözün kapatılmasına tepki verip vermediğinin gözlenmesi gerektiğini söyleyen Altınsoy sözlerine şöyle devam etti:
“(Tembel gözle göremediği için sağlam gözün kapatılmasını engellemeye çalışabilir). Çocuğun takibinin izlenmesi, oyuncaklara ilgisinin olup olmadığı, sık göz kırpma, gözlerini çok fazla oğuşturma, başını bir yöne doğru eğik tutma, televizyona ilgisizlik, tam göremediği için el göz koordinasyonun yeterli gelişememesine bağlı emeklemede gerilik göz bozuklukları ile ilgili uyarıcı bulgular olabilir. Büyük çocuklarda sinemedaki üç boyutlu görüntüleri algılayamama da binoküler görme bozukluğunu gösterir. Gözlerde titreme, gözbebeğinde beyazlık, gözlerde yoğun kızarıklık ve ışıktan rahatsızlık, fotoğrafalar bir gözbebeğinin kırmızı ama diğerinin beyaz çıkması da ciddi göz hastalıklarının bulguları olabilir.”
Görme tembelliği tedavisinde başarıyı etkileyen en önemli faktör hastanın yaşı ve başlangıç görme düzeyi olduğunu belirten Altınsoy, “Hasta çok küçük yaşta tedaviye başlatılabilirse, cevap hem daha hızlı hem de daha iyi olmaktadır. Teşhis sırasındaki görme ne kadar düşükse sonuç o kadar başarısız olur ya da daha uzun süreli tedavi gerekir. Kritik süre geçtiğinde yani 8-10 yaştan sonra ne yazık ki başarı pek mümkün değildir. Bu çocuklar, hayat boyu az görmeye mahkûm olurlar, tek taraflı olgularda üç boyutlu görme gerektiren pek çok mesleği yapamazlar ve daha önemlisi görme tembelliği olan kişilerin sağlam gözlerinin travmadan etkilenme riskleri iki gözü de iyi görenlerden çok daha yüksektir. Tedavide ilk yapılması gereken, hastanın var olan refraksiyon kusurunun tam olarak düzeltilmesi yani gözlük ihtiyacının giderilmesidir. Sadece gözlük takmak bile görmede kısmi artış sağlar” dedi.
Ambliopinin esas tedavisi, sağlam gözün kapatılması olduğunu belirten Fatma Altınsoy sözlerini şöyle sürdürdü,
“Kapama tedavisi, ilk kez 1100 yıl önce, ülkemiz sınırları içindeki Harran da doğan arap bilgin İbni Kurra tarafından önerilmiştir. Bugün de farklı yöntemler denenmekle birlikte en etkili tedavi kapamadır. Tedavide amaç, iyi gören gözün belirli bir süre kapatılıp, beyne tek gözün var mesajı vermek ve görme merkezini tembel gözle görmeye zorlamaktır. Kapamanın süresi çocuğun yaşına ve tembelliğin düzeyine uygun olarak ayarlanmalı ve düzenli aralıklarla görme takibi yapılmalıdır. Kapama pamuk ya da peçeteyle değil, cilde yapışan göz kapama bandları ile, düzenli olarak yapılmalı, varsa gözlük mutlaka takılı olmalıdır. Özellikle yakın görmenin çalıştırılacağı egzersizlerin tercih edilmesi daha uygun olur. Tedavide doktor tecrübesi, doktor- aile uyumu ve ailenin iyi bilgilendirilmesi çok önemlidir. Ailenin, kapamanın cevabına göre aylar hatta yıllar boyu istikrarla devam edebileceğini anlaması gerekir. Görme eşitlenene, ya da gözün kapamaya cevap vermediğinden emin olunana dek kapamaya devam edilmelidir. Orta dereceli tembelliği olanlarda tedavi ile başarı oranı yüzde 30-90 arasında değişmektedir. Kapama tedavisinin gereğinden uzun ya da yanlış göze yapılmasının, çok üzücü olarak kapatılan sağlam gözde tembellik oluşturabileceği unutulmamalıdır. Geriye dönüş olmaması için kapamanın birden kesilmemesi, kademeli olarak az azaltılarak kesilmesi önemlidir.”
Her çocuğun ilk 2 yaşta mutlaka göz muayenesi yaptırması erken teşhis ve yüzgüldürücü sonuçlara ulaşmak için çok önemli bir avantaj sağladığını söyleyen Altınsoy sözlerini şöyle noktaladı:
“Görme tembelliği tedavisinde süreç uzun ve zaman zaman yıpratıcı olabilse de doğru tedavi, sıkı izlem, doğru yönlendirme, disiplin ve gayretle, olabilecek en iyi görme seviyesine ulaşmak mümkündür.”