Dr. Öğr. Üyesi Yayla, skolyozun röntgende görülen omurga düzlemindeki 10 derecenin üzerindeki şekil bozukluğu olduğunu söyledi.
Skolyozun görülme sıklığının yüzde 2-4 dolayında olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Yayla, erkek çocuklara oranla kız çocuklarda yaklaşık 8-10 kat daha sık karşılaşıldığını ifade etti.
Dr. Öğr. Üyesi Yayla, skolyozun belirtilerinin; yana doğru eğri omurga, öne-yana eğri omurga, sol ya da sağ omuzun öne çıkıklığı, kalça ve omuzdaki asimetri, birinci yanında ikinci bir eğriliğin mevcudiyeti, bel ve sırtta ağrı (birlikte ya da ayrı), yorgunluk hissi ve nefeste darlık olduğunu kaydetti.
Skolyozun doğumsal, tümör ya da enfeksiyon kökenli, spastik çocuk, nedeni bilinmeyen (idiopatik) vb. pek çok farklı sebebi olduğunu anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Yayla, skolyoz tiplerini ise şöyle özetledi:
“• İdiopatik (Nedeni bilinmeyen) Skolyoz: Skolyozun en sık karşılaşılan tipidir.
- Nöromusküler Skolyoz: İkinci en sık görülen skolyoz tipidir.
- Konjenital Skolyoz: Üçüncü sıklıktaki skolyoz tipidir, doğuştan gelmektedir.”
İDİOPATİK SKOLYOZUN DOĞAL SEYRİ
Skolyoz takibinde düzenli aralıklarla hastanın kontrole çağrılarak, röntgenlerle eğriliğin derecesinin ölçüldüğünü anlatan Dr. Öğr. Üyesi Yayla, eğriliğin düzenli olarak artış gösterdiği ve başka nörolojik problemlerin çıktığı durumlarda cerrahi işlemin planlanması gerektiğini bildirdi.
Skolyoz tedavisinde hastaların çok az bir kısmının cerrahiye ihtiyaç duymakla birlikte çoğunluğunun takip, fizik tedavi ve korse tedavisi ile düzelebildiğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Yayla, “Korseler günde ortalama 18-23 saat kullanılmalıdır. 35 derece ve üstü eğriliği olan hastalar tam zamanlı korse kullanmalıdır. Çocuklarda korse kullanımı büyüme tamamlanıncaya kadar devam etmelidir” diye konuştu.
Eğriliklerin ancak yüzde 10’unun tedaviye ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Yayla, “Skolyoz tedavisinde planlama yaş, eğriliğin derecesi ve yeri, yetişkinlerde ağrının şiddeti gibi faktörlere göre hastaya özgü yapılır. Özellikle eğrilik derecesi ile ne kadar ilerlemiş olduğu dikkate alınır” ifadelerini kullandı.
“Eğrilikler, 45 ve 50 derecenin üzerindeyse cerrahi yöntemle tedavi edilmelidir” diyen Dr. Öğr. Üyesi Yayla, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İleri derecedeki eğrilikler cerrahi yöntemle tedavi edilecekse, olumsuz etkileri artıracağından ve operasyon sırasında kan kaybının daha fazla olacağından eğriliğin fazla ilerlemesi beklenmeden harekete geçilmelidir.
Cerrahi yöntem olarak, gelişen teknoloji yardımıyla pedikül vidaları ya da hibrit sistemlerle omurga ve rodlar birbirine tutturularak omurga düzeltilmektedir.
Skolyozun takip ve tedavi sürecinde her aşamada düzenli yapılan egzersizler, sırt kaslarının güçlü tutulması, fiziksel direnci yükseltme ve formda olma çok önemli faktörlerdir.”
SANKO Üniversitesi Hastanesi Skolyoz Polikliniği’nin Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Kliniği ile Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nin multidisipliner bir yaklaşımla kurulduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Yayla, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bölgemizde skolyoz gibi büyük bir sağlık sorununun tedavisindeki eksiklik polikliniğimizin hizmete girmesiyle giderilmiş oldu. Tanı ve özellikle cerrahi tedavisi için zorlu bir süreç gerektiren skolyozda, donanımlı ve alt yapısı güçlü olan hastanemizde, aldığımız eğitimler ve başarılı ekibimizle hastalarımıza şifa olmaya devam edeceğiz.”