Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda'nın Ankara büyükelçileri, Osman Kavala'nın yargılandığı davayla ilgili açıklamalarından dolayı Bakanlığa çağrılmıştı.
Büyükelçiler, “Biz görevimizi yapıyoruz, yapmayı da sürdüreceğiz. AİHM kararları bağlayıcıdır. Türkiye’ye yükümlülüklerini hatırlatıyoruz. AİHM kararı gereği Kavala serbest bırakılmalı. Türkiye, Kavala’yı neden serbest bırakmadığını açıklamak zorunda. Kavala serbest bırakılmazsa Türkiye’nin ağır yaptırımlarla karşılaşması kaçınılmaz” açıklamasını yapmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise büyükelçilere tepki göstererek “Türkiye’ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin? Kimsiniz siz? Neymiş? 'Kavala’yı bırakın'. Sen kendi ülkendeki haydutları, katilleri, teröristleri bırakıyor musun? Amerika’sı, Almanya’sı, hangisi böyle bir şeyi şu ana kadar yaptı? Yapmadılar ve yapmazlar. Konuştuğu zaman sana verecekleri cevap şudur, 'yargı bağımsızdır.' Sizde yargı bağımsız da bizdeki yargı bağımlı mı? Bizdeki yargı, bağımsızlığın en güzel örneklerini veriyor" ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan, söz konusu on büyükelçi hakkında Türkiye’nin uluslararası diplomatik anlaşma ve kurallara göre persona non grata (istenmeyen adam) ilan edilme prosedürünün başlatılabileceği mesajını vermişti.
DW Türkçe'nin haberine göre, Türkiye'nin bir dönem Avrupa Birliği (AB) Daimi Temsilcisi olarak da görev yapan emekli büyükelçi Selim Kuneralp, "Erdoğan kendince büyükelçileri persona non grata (istenmeyen adam) ilan ediyor. On büyükelçinin gönderilmesini savaş dönemleri dışında bırakın Türkiye tarihinde, dünya tarihinde göremezsiniz. Ancak Erdoğan’ın ciddi olacağını düşünmüyorum. Sadece kendi kamuoyuna mesaj vermeye çalışıyor. Hem Türkiye büyükelçileri gönderirse, Batı’daki Türk büyükelçiler de Ankara’ya gönderilir. Erdoğan bunu göze alamaz" diye konuştu.
Emekli Büyükelçi Kuneralp, Ankara’daki büyükelçilerin Türkiye’ye AİHM kararlarının bağlayıcılığını hatırlattığına gönderme yaparken, "Ankara AİHM kararlarını uygulamayacağını söyleyebilir mi? Bu kararlara uyacağını kendi anayasasında taahhüt etmiş bir ülke Türkiye. Avrupa Konseyi’nden mi çekilecek yoksa Ankara? Ortada çok üzücü ve korkunç bir durum var. Erdoğan, Türkiye’yi korkunç kayıplara sürüklemeye çalışıyor. Ülkeyi, Batı’dan koparmanın eşiğine getirmenin ne anlamı var? Sadece iç kamuoyunda güç kazanmak için yapmaya çalıştığı şey, diplomatik ilişkileri altüst edecek düzeyde. Bunu görmeli." eleştirisinde bulunuyor.
Kavala davasının sürekli uzadığını ve Batı dünyasının da Türkiye’yi uzun tutukluluklardan doğan hak ihlalleri konusunda uyardığını belirten Kuneralp’e göre Erdoğan’ın bu dava üzerinden Batı’ya sert çıkmasının tek bir sebebi var:
"Erdoğan’ın Kavala ve Demirtaş konusunda demek ki bir kişisel husumeti var. Bu yüzden olsa gerek tutuklulukları uzayıp gidiyor. O husumetin üzücü ve korkunç sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. O husumet bize ülkede sadece adaletin değil her türlü değerin kaybolduğunu gösteriyor."
Diplomatik gözlemcilere göre de Erdoğan’ın çıkışları Ankara’nın 50 yıldan fazladır tarihi bağı olan Avrupa Konseyi ile ilişkilerinin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkilerini de "tarihi kırılmanın eşiğine" getirmiş durumda.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen ise, "Erdoğan’ın sözleri yalın haliyle on büyükelçinin Türkiye’de kalmasının istenmediği anlamına geliyor. Ama büyükelçiler, Türkiye’den yollanabilir mi? İşin o noktaya varacağını sanmıyorum. Çünkü bunun dünyada örneği yok. Eğer yine de yaparsa, o zaman Türkiye’nin dış dünyayla hem siyasi hem de diplomatik ilişkileri büyük zarar görür. Bu çok aşırı bir senaryo. Düşünülecek gibi değil" eleştirisini getiriyor.
Erdoğan’ın neden Kavala davası konusunda çok katı olduğunu Semih İdiz de Gezi Parkı olaylarına dayandırıyor. Kavala’nın Gezi’nin finansörü olarak da suçlandığını hatırlatan İdiz, "Kavala, Erdoğan ve onun destekçilerinin gözünde Gezi’nin baş sembolü oldu, bir anlamda ikonu oldu. Onun için Erdoğan, Kavala konusunda taviz vermeyi Gezi konusunda taviz vermek gibi görüyor ve aşırı hassas davranıyor" diyor.
Erdoğan, Mayıs 2013’te İstanbul’da başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan Gezi Parkı olaylarının hükümeti devirmeye dönük olduğunu öne sürmüştü.
Erdoğan’ın büyükelçilere çıkışının Türkiye'nin AB ve ABD ile ilişkilerini derinden sarsacağını öngören İdiz, "Bir anlamda bütün Batı’yı karşısına almış oldu. Eminim bunu en yakından izleyen başkentlerden birisi de Moskova olacaktır şimdi. Çünkü son Putin görüşmesi adeta Biden’la yapılamayan görüşmenin rövanşı olarak gerçekleşti. Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinin kötüleşmesi her zaman Moskova’nın işine gelen bir şeydir. Onun için Erdoğan’ın sözlerinin ne anlama geldiğini Moskova da görmek isteyecektir. Hepsinin şu aşamada bir bekle-gör noktasında olacaklarını tahmin ediyorum" diye konuştu.