Abdullah Öcalan, "Silah bıraksınlar, yoksa bir şey olmaz" diyen Başbakan Erdoğan'a yanıt verdiMeclis veya Başbakan 'Biz bu işin silahlarla çözülmeyeceğine inanıyoruz. Meseleyi demokratik anayasal yöntemlerle çözeceğiz' derse, bir haftada hallederiz.
Abdullah Öcalan'ın 18 Temmuz pazartesi günü avukatlarıyla yaptığı görüşme notları Fırat Haber Ajansı tarafından yayınlandı. Öcalan, demokratik özerklik ilanı, Silvan çatışması, kurulmakta olan çatı partisi ve devlet heyetiyle yaptığı görüşmelere ilişkin açıklamalar yaptı.
"Sorun sürüncemede bırakılırsa, demokratik çözüme gelinmez, silahların susturulması için bize gerekli olanaklar tanınmazsa ne yazık ki bu çatışmalar devam eder" diyen Öcalan, Silvan olayına dikkat çekerek "Yarın bunun on katı gelişebilir. Bir günde çok fazla kayıplar da yaşanabilir. Eskisi gibi sadece kırsalda da olmayabilir, şehirlerde de olabilir. Halk bir günde toplanıp Paris'te nasıl Bastil zindanına yürüdüyse Diyarbakır'da da işte o tutukluların olduğu yere yürürse ne yapacaksınız? Bütün bunlar olabilir. Öfke birikmesi var" şeklinde konuştu.
'ÖNEMLİ OLAN ÖZERKLİĞİN İÇİNİ DOLDURMAK'
DTK'nın 14 Temmuz'da ilan ettiği Demokratik Özerkliği değerlendiren Öcalan, "Aslında demokratik özerklik 2005'te ilan edilmişti. Önemli olan bunun içini doldurmaktır, pratik uygulamasını yapmaktır. İlandan ziyade pratikleşmesi önemlidir. Pratikleşmedikten sonra ilan çok da anlamlı değil. Artık pratikleştirme yönünde çalışmalarını yoğunlaştırabilirler" dedi.
BDP'YE ELEŞTİRİ
BDP'nin "kendisini ifade edemediği" eleştirisinde bulunan Öcalan şöyle konuştu: "BDP'ye 'şiddetle arana mesafe koy' deniliyor. Bu konuda, BDP'liler kendilerini tam ifade edebilmelidirler. BDP'nin şiddetle ne ilişkisi var, denilebilir. Zaten şiddetle ilişkileri olsa silahlı olurlardı. BDP'nin şiddetle hiçbir ilişkisi yoktur. Zaten BDP'nin PKK'yi, KCK'yi temsil gücü de, durumu da yoktur. Temsilcisi de değildir. Aralarında öyle bir siyasi temsiliyet ilişkisi yoktur. Bunu açıkça söylemeliler. BDP'liler 'biz siyasi temsilcileri değiliz ama PKK'ye de düşmanlık yapamayız' diyebilirler."
'BAŞBAKAN YA NE SÖYLEDİĞİNİ BİLMİYOR'
Son günlerde yaşanan çatışmalara değinen Abdullah Öcalan, mevcut durumda ortamı yumuşatmak gerektiğini söyledi. "Sayın Başbakan 'silah bıraksınlar, yoksa bir şey olmaz' diyor. Ya ne söylediğini bilmiyor ya da farkında değil. Çok açık ve net söylüyorum. Biz yıllardır silah bırakmaktan söz ediyoruz" dedi.
Öcalan'ın görüşme notlarından satır başları şöyle:
'HEYETLE GÖRÜŞMENİN KESİLMEMESİ ÖNEMLİ'
-Şunu söylemekte sakınca bulmuyorum. Heyetle en son bir görüşme daha gerçekleştirdik. Kamuoyunun bilmesinde fayda var. Böyle kritik ve sıcak bir dönemde bile görüşmenin sürmesi ciddidir, önemlidir. Silahları bıraktırma irademiz var. Açık ve net söylüyorum. Benim dışımda kimse silahları bıraktıramaz. En azından şimdi durum budur. Bu rolü ben kendi kendime biçmiyorum. Bunu herkes görüyor, herkes söylüyor, devlet de söylüyor. Burada görüştüğümüz devlet yetkilileri, bilinçli, deneyimlidirler, onlar da bunu söylüyor. Ben de bu rolden kaçamam. Gereği neyse yapmak istiyorum. Bunun için çok açık Sayın Başbakana buradan sesleniyorum. Bana rolümü oynamam için gerekli pratik araçların sunulması gerekir.
'BAŞBAKAN ÇAĞRI YAPARSA 1 HAFTADA HALLEDERİZ'
-Önüm açılırsa rolümü oynarım. Ben bu pratik araçların sunulmasını İmralı'da olduğum için söylemiyorum, dışarıdayken de aynı şeyi söylüyordum. Şimdi dışarıda olsam yine aynı şeyi söylerim. Bunun kendimi kurtarmakla ilgisi yoktur. Daha önce parlamentonun bu konuda karar alması gerektiğini belirtmiştim. Ben Meclis'in tatile girmemesini bunun için istemiştim. Gerekirse Meclis acil toplanıp bu konuda görüşüp çağrı yapabilir. Veya Başbakan bir çağrı yapabilir; "biz bu işin silahlarla çözülmeyeceğine inanıyoruz. Bu meseleyi demokratik anayasal yöntemlerle çözeceğiz" derse, bir haftada hallederiz.
'GEREKLİ OLANAKLAR TANINMAZSA ÇATIŞMALAR SÜRER'
-Böyle olmazsa ne olur? Sorun sürüncemede bırakılırsa, demokratik çözüme gelinmez, silahların susturulması için bize gerekli olanaklar tanınmazsa ne yazık ki bu çatışmalar devam eder. Ben gerilla kayıplarına da asker-polis kayıplarına da üzülüyorum. Askeri yakan ateş de gerillayı yakan ateş de aynı ateştir. İşte görülüyor Silvan'daki olaylar.
'PARLAMENTO OLAĞANÜSTÜ TOPLANMALI'
-Yarın bunun on katı gelişebilir. Bir günde çok fazla kayıplar da yaşanabilir. Eskisi gibi sadece kırsalda da olmayabilir, şehirlerde de olabilir. Halk bir günde toplanıp Paris'te nasıl Bastil zindanına yürüdülerse Diyarbakır'da da işte o tutukluların olduğu yere yürürse ne yapacaksınız? Bütün bunlar olabilir. Öfke birikmesi var. İşte Muşlu kız bedenini ateşe vermiş. Bunlar küçük küçük kıvılcımlardır. Her an büyük patlamalara yol açabilir. Onun için parlamento gerekirse olağanüstü toplanmalı diyorum.
'BİZ BÖLÜCÜ DEĞİLİZ, TEKÇİ ZİHNİYETE KARŞIYIZ'
-Bunu çok net ve açık söylüyoruz. Türkiye kamuoyu bunu bilmeli. Biz bölücü değiliz. Biz tekçi zihniyete karşıyız. Kesinlikle bölücü değiliz, bütünlükten yanayız. Vatanın bütünlüğüne itirazımız yok, ortak vatandan yanayız. Ulusun da bütünlüğüne itirazımız yok ama demokratik ulus temelinde bütünlük diyoruz.
-Kürt halkı da demokratik anayasal çözümü küçümsememelidir. Bu önemlidir. Demokratik anayasal çözüm için hızla gerekli hazırlıklar yapılmalıdır. Demokratik anayasal çözüm gelişmezse halkın direnme hakkı vardır.
'HÜKÜMET KORKMAMALI'
-Hükümet ile BDP arasındaki görüşmeler devam etmeli. Hükümet kuruldu, artık hazırlıklarını yapmışlardır. Benim yazdığım ikişer sayfalık protokoller önemlidir. Bu protokoller, genelde devletle üzerinde mutabık kaldığımız metinlerdir. Bu protokoller çerçevesinde Hükümet ile görüşülebilir. Hükümet bu protokollere ilişkin yaklaşımını ortaya koyabilir. Nasıl yaklaşıyorlar, ne yapacaklar? Hükümet korkmamalıdır. Ben bu protokolleri burada devlete sundum. İşte devletin de reddetmediği önerilerdir bunlar. Hükümet hangilerini kabul ediyor, hangileri konusunda çekinceleri var, eksik varsa tamamlanır, fazla varsa çıkarılır, böylece bir uzlaşmaya varılabilir.