Eski Washington Büyükelçisi Namık Tan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 4 yıldır cezaevinde tutuklu bulunan Osman Kavala’nın serbest bırakılmasına ilişkin çağrıda bulunan 10 büyükelçinin “istenmeyen adam” ilan edilmesi yönündeki talimatını, “Çok ağır bir yaptırım. İstisnaidir. Savaş zamanlarında çıkar. Ya da görevi olmayan alana giren diplomatlar için uygulanır. Son derece duygusal bir tepki” diye değerlendirdi.
Gazeteci İsmail Saymaz'ın Halk TV'de yayımlanan köşesinde soruların yanıtlayan Tan'ın yanıtları şöyle:
'İstenmeyen adam' çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok ağır bir yaptırım. İstisnaidir. Savaş zamanlarında çıkar. Ya da görevi olmayan alana giren diplomatlar için uygulanır. Son derece duygusal bir tepki.
Büyükelçilerin açıklamasını nasıl yorumluyorsunuz?
Niçin yaptılar? Farkındalık yaratmak, dört yıldır hapiste olduğunu söylemek, hukuksuzluk yaşandığını ortaya koymak için. Bunun yolu bu değil. Büyükelçilerin söyledikleri değil, girişim şekli yanlış. Yersiz ve zamansız.
Tamam yanlış bir yöntem, tepki gösterildi. Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldılar. Biraz daha fazla tepki gösteriyorsanız, büyükelçilerinizi istişare için çağırırsınız. Bu çok rahatsız olduğunuz anlamına gelir. Ancak tepki verirken en üstten başlamazsınız. Kendinize manevra alanı bırakırsınız.
Bu en üstten bir tepki mi?
Tabi canım, cumhurbaşkanı bizzat açıklıyor. Halbuki şöyle olur: Açıklamayı Dışişleri Bakanınıza yaptırırsınız ki tepkilere göre manevra alanı kalsın.
İstenmeyen adam ilan edilirler mi?
Edilecekler. Yüzde yüz.
En kötü senaryo ne?
Onlar da büyükelçilerimize 'mukabele-i bilmisil' dediğimiz şart altında cevap verirler. Diplomasi tarihi bunu böyle yazmıştır.
Şunu unutmamak lazım: İçişlerine karışmama prensibi köklü değişikliklere uğradı. İnsan hakları, içişleri meselesi olmaktan çıktı. Ayrıca uluslararası örgütler çerçevesinde bazı yükümlülükleri kabul etmişsiniz. İnsan hakları düzenlemelerini iç hukukun parçası yapmışsınız.
İçişlerine karışmama konusunda güya ders veriyoruz. Biz bir sürü yerde müdahalede bulunduk. Avrupa'da neler neler söyledik. 10 büyükelçinin müdahalesi ne ölçüde isabetli, bu tartışılır. Ama içişlerine müdahale diye sınır dışı etmenin isabeti de çok ciddi tartışılır. Ok yaydan çıktı. Muhtemelen büyükelçiler sınırdışı edilecek. İnşallah AB kararı çıkmaz. Toplu bir karar da alabilirler. Bu kadar yatırıma ihtiyaç duyduğumuz dönemde ölçüsüz bir tepki diye düşünüyorum.
Karar alınırken sonuçlar öngörülmüyor mu?
Şaka yaptığınızı zannediyorum. Dışişleri Bakanlığı fonksiyonlarını yitirmiş. Bakanın politika oluşturulmasında rolü yok. Bakanlık bir nevi haberleşme ajansı haline gelmiş. Başka yerde alınıyor kararlar. Bir adım atılmadan önce nasıl geri dönüleceğini hesap edersiniz. Burada öyle birşey var mı?