Dün Gazeteport'un gündeme getirdiği akaryakıt sahteciliğinin arkasındaki çarpıcı gerçek Türkiye'de denetimsizliğin ulaştığı boyutu bir kez daha gözler önüne serdi.
HATİCE NAZLI AYDOĞAN/İSTANBUL- Haberin ardından ulaştığımız sektöre yakın kaynaklar, atık lastiklerin toplanmasından sahte akaryakıt üretimine kadar olan süreç hakkında Gazeteport'a önemli ve birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İŞTE GERÇEKLER Birinci gerçek, Türkiye'de her yıl piyasa çıkan yaklaşık 180 bin ton atık lastiğin sadece üçte biri de denetim altında tutulabiliyor.Kalan üçte ikisinin nasıl ve nerede kullanıldığı ve değerlendirildiği ise bilinmiyor.Devletin hiçbir kurumu bu piyasayı denetlemiyor.
İkinci gerçek, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın lisans verdiği atık kırma tesisi sayısı bakanlık kayıtlarına göre 12. Kayıtdışı yani lisansız faaliyet gösteren tesis sayısı ise 20.
Üçüncü gerçek, yine Bakanlık kayıtlarına göre kimyasal ayrıştırma işlemi yapan lisanslı Piroliz tesisi sayısı 1. Sektör duyumlarına göre tespit edile lisanssız Piroliz tesisi sayısı 2.Merdiven altı üretim yapan atölye sayısı ise tahmin edilemiyor.
Dördüncü gerçek, kayıtlı ya da kayıt dışı Piroliz tesislerinin elde edilen yağların hangi amaçla kimlere satıldığını denetleyen bir kurum ve kuruluş yok.
İDDİALAR OLDUKÇA İLGİNÇ İddia 1: Piroliz tesislerinde elde edilen yağlar akaryakıt olarak işlenmek üzere el altından piyasa veriliyor. Kimlerin eline geçtiği bilinmeyen bu yağ fuel oil ya da motorinle karışıtırılarak alternatif akaryakıt olarak piyasaya sürülüyor.
İddia 2: Sektör kaynakları bakanlığın yetki verdiği LASDER'in atık lastik piyasasında tekel oluşturduğunu ve yetkisini kötüye kullandığını iddia ediyorlar.
İddia 3:Kaynaklar, LASDER topladığı atık lastikleri geri dönüşüm tesisleri yerine kendisine yakın işletmelere üretimi için verdiğini iddia ediyorlar.
İddia 4: Çevre ve Orman Bakanlığı ile yapılan protokol gereği LASDER piyasaya çıkan atık lastiğin yüzde 50'sini toplamak ve ücretsiz olarak işletmeler vermek zorunda. Kırma işletmeleri ise LASDER'den lastik alamadıklarını için kota doldurmak için piyasadan atık lastik toplamak zorunda kaldıklarını iddia ediyorlar.
İddia 5:LASDER kendi sorumluluğu dışındaki atık lastiklerle ilgili denetim ve takibin bakanlık tarafından yapılması gerektiğini iddia ediyor.
İddia 6: Bakanlık ise atık lastiği toplamak gibi bir sorumluluğu olmadığını iddia ediyor.
İddia 7: Sektör kaynakları lisanssız tesisler hakkında ihbar ve şikayette bulunmalarına rağmen Çevre Bakanlığı ve İl Müdürlükleri'nin konuyla ilgili bir girişimde bulunmadığını ve tesislerin kayıtdışı üretim yapmalarına göz yumduğunu iddia ediyorlar.
İddialar bunlarla bitmiyor. Sektörde faaliyet gösteren firmalar Bakanlığın lisans verme işlemlerinin masa başından ve internet üzerinden yaptığını kaydederek bazı tesislere yerinde denetim yapılmadan faaliyet izni ve lisans verildiğini de tespit ettiklerini söylüyorlar.
BAKANLIK DENETİMSİZLİĞİ KABUL ETTİ İddialara cevap almak üzere aradığımız Çevre ve Orman Bakanlığı Atık Dairesi Başkanı Mahir Erdem'in yaptığı açıklama ise konu ile ilgili ortaya çıkan gerçekleri ve iddiaların en azından bir kısmını destekliyor.
Erdem, lisans almadan kayıtdışı çalışan tesislerin varlığını kabul ederken bakanlığın denetim zaafiyetini ise bakın nasıl dile getiriyor: " Bu tesislerin denetimi çok zor. Bir ihbar ve şikayet olmadığı sürece denetim yapılamıyor. Bu tesisleri bulmak samanlıkta iğne aramak gibi. Bir atölyenin içinde kolayca atık lastik işlenebilir. Kimsenin de haberi olmaz."
Mahir Erdem'în açıklamaları kaçak ya da hileli üretimin Türkiye'de ne kadar kolay yapılabildiği gerçeğini ortaya koyarken Çevre ve Orman Bakanlığı'nın sorumluluğundaki atık ve geri dönüşüm sektöründeki denetimsizliğin ve başıboşluğun boyutu bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Devletin bakanlıklar arasında yaşanan koordinasyonsuzluk, yasal boşluklar, denetimlerin kimler tarafından ve nasıl yapılacağına yönelik mevzuatın eksikliği adeta sahteciliğe devlet eliyle davetiye çıkarılması anlamına geliyor.
HATİCE NAZLI AYDOĞAN/İSTANBUL- Haberin ardından ulaştığımız sektöre yakın kaynaklar, atık lastiklerin toplanmasından sahte akaryakıt üretimine kadar olan süreç hakkında Gazeteport'a önemli ve birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İŞTE GERÇEKLER Birinci gerçek, Türkiye'de her yıl piyasa çıkan yaklaşık 180 bin ton atık lastiğin sadece üçte biri de denetim altında tutulabiliyor.Kalan üçte ikisinin nasıl ve nerede kullanıldığı ve değerlendirildiği ise bilinmiyor.Devletin hiçbir kurumu bu piyasayı denetlemiyor.
İkinci gerçek, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın lisans verdiği atık kırma tesisi sayısı bakanlık kayıtlarına göre 12. Kayıtdışı yani lisansız faaliyet gösteren tesis sayısı ise 20.
Üçüncü gerçek, yine Bakanlık kayıtlarına göre kimyasal ayrıştırma işlemi yapan lisanslı Piroliz tesisi sayısı 1. Sektör duyumlarına göre tespit edile lisanssız Piroliz tesisi sayısı 2.Merdiven altı üretim yapan atölye sayısı ise tahmin edilemiyor.
Dördüncü gerçek, kayıtlı ya da kayıt dışı Piroliz tesislerinin elde edilen yağların hangi amaçla kimlere satıldığını denetleyen bir kurum ve kuruluş yok.
İDDİALAR OLDUKÇA İLGİNÇ İddia 1: Piroliz tesislerinde elde edilen yağlar akaryakıt olarak işlenmek üzere el altından piyasa veriliyor. Kimlerin eline geçtiği bilinmeyen bu yağ fuel oil ya da motorinle karışıtırılarak alternatif akaryakıt olarak piyasaya sürülüyor.
İddia 2: Sektör kaynakları bakanlığın yetki verdiği LASDER'in atık lastik piyasasında tekel oluşturduğunu ve yetkisini kötüye kullandığını iddia ediyorlar.
İddia 3:Kaynaklar, LASDER topladığı atık lastikleri geri dönüşüm tesisleri yerine kendisine yakın işletmelere üretimi için verdiğini iddia ediyorlar.
İddia 4: Çevre ve Orman Bakanlığı ile yapılan protokol gereği LASDER piyasaya çıkan atık lastiğin yüzde 50'sini toplamak ve ücretsiz olarak işletmeler vermek zorunda. Kırma işletmeleri ise LASDER'den lastik alamadıklarını için kota doldurmak için piyasadan atık lastik toplamak zorunda kaldıklarını iddia ediyorlar.
İddia 5:LASDER kendi sorumluluğu dışındaki atık lastiklerle ilgili denetim ve takibin bakanlık tarafından yapılması gerektiğini iddia ediyor.
İddia 6: Bakanlık ise atık lastiği toplamak gibi bir sorumluluğu olmadığını iddia ediyor.
İddia 7: Sektör kaynakları lisanssız tesisler hakkında ihbar ve şikayette bulunmalarına rağmen Çevre Bakanlığı ve İl Müdürlükleri'nin konuyla ilgili bir girişimde bulunmadığını ve tesislerin kayıtdışı üretim yapmalarına göz yumduğunu iddia ediyorlar.
İddialar bunlarla bitmiyor. Sektörde faaliyet gösteren firmalar Bakanlığın lisans verme işlemlerinin masa başından ve internet üzerinden yaptığını kaydederek bazı tesislere yerinde denetim yapılmadan faaliyet izni ve lisans verildiğini de tespit ettiklerini söylüyorlar.
BAKANLIK DENETİMSİZLİĞİ KABUL ETTİ İddialara cevap almak üzere aradığımız Çevre ve Orman Bakanlığı Atık Dairesi Başkanı Mahir Erdem'in yaptığı açıklama ise konu ile ilgili ortaya çıkan gerçekleri ve iddiaların en azından bir kısmını destekliyor.
Erdem, lisans almadan kayıtdışı çalışan tesislerin varlığını kabul ederken bakanlığın denetim zaafiyetini ise bakın nasıl dile getiriyor: " Bu tesislerin denetimi çok zor. Bir ihbar ve şikayet olmadığı sürece denetim yapılamıyor. Bu tesisleri bulmak samanlıkta iğne aramak gibi. Bir atölyenin içinde kolayca atık lastik işlenebilir. Kimsenin de haberi olmaz."
Mahir Erdem'în açıklamaları kaçak ya da hileli üretimin Türkiye'de ne kadar kolay yapılabildiği gerçeğini ortaya koyarken Çevre ve Orman Bakanlığı'nın sorumluluğundaki atık ve geri dönüşüm sektöründeki denetimsizliğin ve başıboşluğun boyutu bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Devletin bakanlıklar arasında yaşanan koordinasyonsuzluk, yasal boşluklar, denetimlerin kimler tarafından ve nasıl yapılacağına yönelik mevzuatın eksikliği adeta sahteciliğe devlet eliyle davetiye çıkarılması anlamına geliyor.