İSO Başkanı Tanıl Küçük, dövizdeki hızlı yükseliş nedeniyle özellikle döviz ya da dövize endeksli kredi kullanan işletmelerin kârlarında büyük ölçüde düşüş görüleceğini kaydetti.
Ceren DİLEKÇİ - İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı C. Tanıl Küçük tarafından kamuoyuna açıklanan İSO Ekonomik Durum Tespit Anket Çalışması'na göre, geçen yıllara kıyasla işletmelerin döviz ya da dövize endeksli kredi kullanım oranlarında görülen artış nedeniyle işletmelerin yıl sonu kârlarında ciddi bir düşüş gözleneceği ve 2008 yılındaki benzer bir tablo görüleceği belirtildi. İşletmelerin kredi portföylerinin yüzde 49,3’ünün döviz ya da dövize endeksli kredilerden oluştuğu görülürken yaklaşık olarak her üç küçük ölçekli biri yabancı kaynak kullanımına yönelirken, orta ölçeklilerde her iki işletmeden biri ve büyük ölçeklerde ise her dört işletmeden üçünün toplam kredilerinde döviz ya da türevi kredi kullandığı göze çarptı. Özellikle büyük ölçekli işletmelerde yüzde 63,6 olan bu oranın yüzde 76,3’e yükselmesi dikkat çekici olarak nitelendirildi. Toplam krediler içinde yüzde 70 üzerinde döviz ve dövize endeksli kredi kullanan işletmelerin oranının ise yüzde 45,6’dan yüzde 51,3’e yükseldiği gözlendi. 2011 yılının ikinci yarısında özellikle karlılık oranlarında 2009’a kıyasla farklı bir tabloyla karşılaşılacağını belirten Küçük, dövizdeki beklentilerin üzerindeki artışın karlılıkları olumsuz etkileyeceğini söyledi. Küçük, 2009’da durağan olan tablonun değişerek 2008 yılındakine benzer bir tablo görülebileceğini kaydetti. Türkiye’nin üretim ve ihracat yapısında değiştirmek zorunda olduğunu belirten Küçük, tasarrufları arttırmak gerektiğine değindi. Dünyadaki gelişmelerden daha az etkilenmek için üstüne düşenleri yapmak zorunda olduğunu ve bu ön sürecin daha fazla özen gösterilmesi gereken bir süreç olduğunu dile getirdi. Son günlerde tartışılan resesyon konusu hakkında kahin olmadığı için açıklama yapmayacağını belirten Küçük, ''Kahinler resesyon beklentisi içinde'' dedi. İSO Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bildiğiniz gibi, bu Ağustos ayı hem dünya hem Türkiye ekonomisi açısından hızlı değişimlerin yaşandığı bir ay oldu. Küresel ekonomideki gelişmelere paralel olarak, Türkiye ekonomisinde de öncelikler ve ana gündem maddeleri farklılaştı. Ekonomik konjonktürde kısa sürede ortaya çıkan bu değişim, anketimize yansıyan beklentiler ile mevcut durumdaki beklentilerin bir miktar farklılaşmasına yol açtı. Ancak, bu ilk izlenimden ayrılarak, anketimizin sonuçlarını biraz daha dikkatle incelediğimizde, esasen yılın ilk yarısında ekonomideki olumlu seyre rağmen, sanayicimizin yılın ikinci yarısına yönelik olarak bazı soru işaretleri taşıdığını görebiliyoruz. Geçmiş dönemlerdeki beklenti ve gerçekleşmeler arasındaki korelasyona bakarak elde ettiğimiz gerçekleşme tahmini, 138,8'lik beklenti değerinin, 2011 ikinci yarıda, 117,1 civarında gerçekleşeceğine işaret etmektedir ki, bu da küresel kriz sonrası dönemlerin en düşük değeri olacaktır. Şu anda tüm dünya bir belirsizlik küresel ekonomi, daha önce tecrübe edilmemiş sorunlarla karşı karşıya. Gelişmelerin ne yönde olacağını hep beraber göreceğiz. Türkiye, proaktif davranarak, gelişmelerin önüne gitmeye çalışan, ekonomi politikalarında acilen değişiklik yaparak süratleönlem alan, gelişmelere kendinim hızla adapte etmeye çalışan, ekonomi politikalarında acilen değişiklik yaparak, süratle önlem alan, gelişmelere kendini hızla adapte etmeye çalışan bir ülke profili ortaya koymaktadır. Çeşitli kriz tecrübelerine sahip olan Türk özel sektörü de, bu yeni duruma kendini hızla adapte etmenin arayışı içindedir. Sanayicimizin ve özel sektörümüzün mevcut belirsizlik ortamında da, gerekli refleksleri zamanında göstererek, bu zor koşulların da üstesinden geleceğine inanıyoruz. Bu süreçte beklentimiz, hükümet ve ekonomi yönetiminin reel sektöre her zamankinden daha fazla destek vermesidir.''
Ceren DİLEKÇİ - İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı C. Tanıl Küçük tarafından kamuoyuna açıklanan İSO Ekonomik Durum Tespit Anket Çalışması'na göre, geçen yıllara kıyasla işletmelerin döviz ya da dövize endeksli kredi kullanım oranlarında görülen artış nedeniyle işletmelerin yıl sonu kârlarında ciddi bir düşüş gözleneceği ve 2008 yılındaki benzer bir tablo görüleceği belirtildi. İşletmelerin kredi portföylerinin yüzde 49,3’ünün döviz ya da dövize endeksli kredilerden oluştuğu görülürken yaklaşık olarak her üç küçük ölçekli biri yabancı kaynak kullanımına yönelirken, orta ölçeklilerde her iki işletmeden biri ve büyük ölçeklerde ise her dört işletmeden üçünün toplam kredilerinde döviz ya da türevi kredi kullandığı göze çarptı. Özellikle büyük ölçekli işletmelerde yüzde 63,6 olan bu oranın yüzde 76,3’e yükselmesi dikkat çekici olarak nitelendirildi. Toplam krediler içinde yüzde 70 üzerinde döviz ve dövize endeksli kredi kullanan işletmelerin oranının ise yüzde 45,6’dan yüzde 51,3’e yükseldiği gözlendi. 2011 yılının ikinci yarısında özellikle karlılık oranlarında 2009’a kıyasla farklı bir tabloyla karşılaşılacağını belirten Küçük, dövizdeki beklentilerin üzerindeki artışın karlılıkları olumsuz etkileyeceğini söyledi. Küçük, 2009’da durağan olan tablonun değişerek 2008 yılındakine benzer bir tablo görülebileceğini kaydetti. Türkiye’nin üretim ve ihracat yapısında değiştirmek zorunda olduğunu belirten Küçük, tasarrufları arttırmak gerektiğine değindi. Dünyadaki gelişmelerden daha az etkilenmek için üstüne düşenleri yapmak zorunda olduğunu ve bu ön sürecin daha fazla özen gösterilmesi gereken bir süreç olduğunu dile getirdi. Son günlerde tartışılan resesyon konusu hakkında kahin olmadığı için açıklama yapmayacağını belirten Küçük, ''Kahinler resesyon beklentisi içinde'' dedi. İSO Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bildiğiniz gibi, bu Ağustos ayı hem dünya hem Türkiye ekonomisi açısından hızlı değişimlerin yaşandığı bir ay oldu. Küresel ekonomideki gelişmelere paralel olarak, Türkiye ekonomisinde de öncelikler ve ana gündem maddeleri farklılaştı. Ekonomik konjonktürde kısa sürede ortaya çıkan bu değişim, anketimize yansıyan beklentiler ile mevcut durumdaki beklentilerin bir miktar farklılaşmasına yol açtı. Ancak, bu ilk izlenimden ayrılarak, anketimizin sonuçlarını biraz daha dikkatle incelediğimizde, esasen yılın ilk yarısında ekonomideki olumlu seyre rağmen, sanayicimizin yılın ikinci yarısına yönelik olarak bazı soru işaretleri taşıdığını görebiliyoruz. Geçmiş dönemlerdeki beklenti ve gerçekleşmeler arasındaki korelasyona bakarak elde ettiğimiz gerçekleşme tahmini, 138,8'lik beklenti değerinin, 2011 ikinci yarıda, 117,1 civarında gerçekleşeceğine işaret etmektedir ki, bu da küresel kriz sonrası dönemlerin en düşük değeri olacaktır. Şu anda tüm dünya bir belirsizlik küresel ekonomi, daha önce tecrübe edilmemiş sorunlarla karşı karşıya. Gelişmelerin ne yönde olacağını hep beraber göreceğiz. Türkiye, proaktif davranarak, gelişmelerin önüne gitmeye çalışan, ekonomi politikalarında acilen değişiklik yaparak süratleönlem alan, gelişmelere kendinim hızla adapte etmeye çalışan, ekonomi politikalarında acilen değişiklik yaparak, süratle önlem alan, gelişmelere kendini hızla adapte etmeye çalışan bir ülke profili ortaya koymaktadır. Çeşitli kriz tecrübelerine sahip olan Türk özel sektörü de, bu yeni duruma kendini hızla adapte etmenin arayışı içindedir. Sanayicimizin ve özel sektörümüzün mevcut belirsizlik ortamında da, gerekli refleksleri zamanında göstererek, bu zor koşulların da üstesinden geleceğine inanıyoruz. Bu süreçte beklentimiz, hükümet ve ekonomi yönetiminin reel sektöre her zamankinden daha fazla destek vermesidir.''