2008 Ekim ayında yürürlüğe giren sosyal güvenlik reformu çalışanı kötü vurmuş: 2000 yılından önce işe girenler çalışmaya devam ettikçe maaşı düşüyor!
Bugün gazetesinden Saddetin Orhan köşe yazısında bu konuyu şöyle gündeme getirdi: "Soru şu: "Çalışmaya devam ettikçe ileride bağlanacak emekli aylığımız düşüyor mu, düşüyorsa neden?" Soru çok basit ve mantıklı ama cevabı bu kadar basit ve mantıklı değil. Normal bir sosyal güvenlik sisteminde, sigortalılar ne kadar fazla çalışır ve ne kadar fazla prim öderlerse, bağlanacak aylıkları da o kadar yüksek olur. Yani basit bir 'ne kadar ekmek, o kadar köfte' mantığı geçerlidir. Ancak ülkemizde, 2008/Ekim itibariyle yürürlüğe giren sosyal güvenlik reformu sonrasında bu mantık -bazı çalışanlar için- tersine dönmüş durumda. Buna göre en az 8 milyon SSK ve Bağ-Kur sigortalısının aylığı, çalışmaya devam ettikçe düşüyor. Pek çoğunuza absürt gelecek bu durumu biraz açalım.
Sorun nedir?
Çalışanlar için emekli aylıkları, yıllar itibariyle ödedikleri primlerin karşılığıdır. Ancak ülkemizde her on yılda bir yapılan sistem değişikliği sebebiyle, bu primlerin hangi dönemlerde ödendiği, bağlanacak aylığı önemli ölçüde etkiler. Buna göre 01.01.2000 öncesi primler ayrı, 01.01.2000-30.09.2008 arası primler ayrı ve 01.10.2008 sonrası ödenen primler ayrı değerlendirilir.
Bu üç dönem için belirlenen kısmi aylıkların toplamı sigortalıya bugün bağlanacak aylığı ifade eder. Üç dönem içerisinde en değerli çalışmalar 2000 yılı öncesi çalışmalar olup, bu dönemdeki primlerin fazlalığı ve kazançların yüksekliği, bağlanacak aylığı da artırır. Daha önce de verdiğim bir örneği tekrar edeyim; diyelim ki üç ayrı kapta şekerli su var. Birinci kapta şeker oranı %80, ikincide %60, üçüncüde %40 olsun. Elinizdeki bardağa, şeker oranı en yüksek kaptan ne kadar fazla koyarsanız, bardağınızdaki su da o kadar şekerli olacaktır. İşte 2000 öncesi çalışmalar, örneğimizdeki en şekerli suya benziyor. Tabii en şekersiz olansa 2008/Ekim sonrası çalışmalarınız oluyor. Yani 2008/Ekim sonrası çalışmaya devam ettikçe, aylığınızın tadı kaçıyor.
Özetlersek; 1 Ocak 2000 öncesi çalışması bulunan ve hâlâ çalışmaya devam eden SSK'lı ve Bağ-Kur'luların aylıkları, çalışmaya devam ettikçe düşüyor. Bu kapsamda en az 8 milyon sigortalının bulunduğunu da tekrar etmiş olalım. Çözüm nedir? Aylıkların düşmesini engellemek için biri bireysel tedbir diğeri yasal düzenleme olmak üzere iki yol var. Bireysel tedbir şu; SGK'ya yapılan bildirimlerinizi aylık brüt 2.700 liranın üzerine çıkarabilirseniz ileride bağlanacak aylığın düşmesini engellersiniz. Ancak genelde asgari ücretten bildirim yapılan ülkemizde bu formülü uygulamak herkese nasip olmaz. Şu halde asıl çözüm yasal düzenlemeyle mümkün olacak. Zira sosyal güvenlik reformu yapılırken, insanların mümkün olduğunca uzun yıllar çalışması ve geç emekli olması hedeflendi. Ancak kanun yazılırken, bunun tam aksine, reform öncesi çalışmaya başlamış olanları çalışmaktan caydıracak şekilde yazıldı.
Bunun sonucu olarak ortaya çıkan manzaraları sıralarsak; • Emeklilik için prim gününü doldurmuş olanlardan kimisi -çalıştıkça aylığının düştüğünü fark edenler- evde oturmayı tercih ediyor. . İhtiyaç sebebiyle çalışmak zorunda olan ve aylığını da düşürmek istemeyenler, kayıt dışı/sigortasız çalışmayı tercih ediyor. • Kimi çalışanlar, günlük prim matrahını yükseltmek için 30 gün çalıştığı halde 5-6 günlük sigorta yaptırıyor. Böylece işverenin cebinden yine aynı prim çıkıyor ancak işçinin brütü yükselmiş oluyor. Önümüzdeki yıllarda daha sık rastlayacağımız bu dolambaçlı işlemlerin önünü kesmek için, acilen düzenleme yapıp, eski sigortalıların aylık kaybını önlememiz gerekiyor." (Bugün)
Bugün gazetesinden Saddetin Orhan köşe yazısında bu konuyu şöyle gündeme getirdi: "Soru şu: "Çalışmaya devam ettikçe ileride bağlanacak emekli aylığımız düşüyor mu, düşüyorsa neden?" Soru çok basit ve mantıklı ama cevabı bu kadar basit ve mantıklı değil. Normal bir sosyal güvenlik sisteminde, sigortalılar ne kadar fazla çalışır ve ne kadar fazla prim öderlerse, bağlanacak aylıkları da o kadar yüksek olur. Yani basit bir 'ne kadar ekmek, o kadar köfte' mantığı geçerlidir. Ancak ülkemizde, 2008/Ekim itibariyle yürürlüğe giren sosyal güvenlik reformu sonrasında bu mantık -bazı çalışanlar için- tersine dönmüş durumda. Buna göre en az 8 milyon SSK ve Bağ-Kur sigortalısının aylığı, çalışmaya devam ettikçe düşüyor. Pek çoğunuza absürt gelecek bu durumu biraz açalım.
Sorun nedir?
Çalışanlar için emekli aylıkları, yıllar itibariyle ödedikleri primlerin karşılığıdır. Ancak ülkemizde her on yılda bir yapılan sistem değişikliği sebebiyle, bu primlerin hangi dönemlerde ödendiği, bağlanacak aylığı önemli ölçüde etkiler. Buna göre 01.01.2000 öncesi primler ayrı, 01.01.2000-30.09.2008 arası primler ayrı ve 01.10.2008 sonrası ödenen primler ayrı değerlendirilir.
Bu üç dönem için belirlenen kısmi aylıkların toplamı sigortalıya bugün bağlanacak aylığı ifade eder. Üç dönem içerisinde en değerli çalışmalar 2000 yılı öncesi çalışmalar olup, bu dönemdeki primlerin fazlalığı ve kazançların yüksekliği, bağlanacak aylığı da artırır. Daha önce de verdiğim bir örneği tekrar edeyim; diyelim ki üç ayrı kapta şekerli su var. Birinci kapta şeker oranı %80, ikincide %60, üçüncüde %40 olsun. Elinizdeki bardağa, şeker oranı en yüksek kaptan ne kadar fazla koyarsanız, bardağınızdaki su da o kadar şekerli olacaktır. İşte 2000 öncesi çalışmalar, örneğimizdeki en şekerli suya benziyor. Tabii en şekersiz olansa 2008/Ekim sonrası çalışmalarınız oluyor. Yani 2008/Ekim sonrası çalışmaya devam ettikçe, aylığınızın tadı kaçıyor.
Özetlersek; 1 Ocak 2000 öncesi çalışması bulunan ve hâlâ çalışmaya devam eden SSK'lı ve Bağ-Kur'luların aylıkları, çalışmaya devam ettikçe düşüyor. Bu kapsamda en az 8 milyon sigortalının bulunduğunu da tekrar etmiş olalım. Çözüm nedir? Aylıkların düşmesini engellemek için biri bireysel tedbir diğeri yasal düzenleme olmak üzere iki yol var. Bireysel tedbir şu; SGK'ya yapılan bildirimlerinizi aylık brüt 2.700 liranın üzerine çıkarabilirseniz ileride bağlanacak aylığın düşmesini engellersiniz. Ancak genelde asgari ücretten bildirim yapılan ülkemizde bu formülü uygulamak herkese nasip olmaz. Şu halde asıl çözüm yasal düzenlemeyle mümkün olacak. Zira sosyal güvenlik reformu yapılırken, insanların mümkün olduğunca uzun yıllar çalışması ve geç emekli olması hedeflendi. Ancak kanun yazılırken, bunun tam aksine, reform öncesi çalışmaya başlamış olanları çalışmaktan caydıracak şekilde yazıldı.
Bunun sonucu olarak ortaya çıkan manzaraları sıralarsak; • Emeklilik için prim gününü doldurmuş olanlardan kimisi -çalıştıkça aylığının düştüğünü fark edenler- evde oturmayı tercih ediyor. . İhtiyaç sebebiyle çalışmak zorunda olan ve aylığını da düşürmek istemeyenler, kayıt dışı/sigortasız çalışmayı tercih ediyor. • Kimi çalışanlar, günlük prim matrahını yükseltmek için 30 gün çalıştığı halde 5-6 günlük sigorta yaptırıyor. Böylece işverenin cebinden yine aynı prim çıkıyor ancak işçinin brütü yükselmiş oluyor. Önümüzdeki yıllarda daha sık rastlayacağımız bu dolambaçlı işlemlerin önünü kesmek için, acilen düzenleme yapıp, eski sigortalıların aylık kaybını önlememiz gerekiyor." (Bugün)