Bugün 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü… Son on iki buçuk yılda en az 770 çocuk çalışırken hayatını kaybetti
İSİG tarafından yayınlanan iş cinayetleri raporuna göre, 2013’ten bugüne kadar 770 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Antep’te aynı dönemle 5-15 yaş aralığından yaşamını yitiren çocuk işçi sayısı 22 olurken, 15-17 yaşı aralığında iş cinayetine kurban giden çocuk sayısı 24 olarak tespit edildi. Antep 15-17 yaşı aralığında çocuk işçi cinayetleri sıralamasında İstanbul, Urfa ve Adana’dan sonra 4. Sırada yer alırken, 5-14 yaş grubunda birinci sıraya yerleşti.
Antep, Adana ve Konya’da çocuklar hem tarım hem sanayide çalışıyor
Çocuk işçi ölümlerinin en çok meydana geldiği şehirler ise sırasıyla 5-14 yaş grubunda Gaziantep, Şanlıurfa, Konya, İstanbul, Samsun ve Adana; 15-17 yaş grubunda ise İstanbul, Şanlıurfa, Adana, Gaziantep, Antalya ve Konya’dır. İki yaş grubunda da beş şehrin kesişmesi tesadüfi değildir. Şanlıurfa tarımın merkezidir ve eklemek gerekirse birçok şehirde de ölen mevsimlik çocuk işçilerin memleketlerinde ilk sırada Şanlıurfalılar vardır. Şanlıurfa’nın 2 milyon 200 bini aşan nüfusunun yaklaşık 1 milyonu çocuktur ve mevsimlik tarım işgücünün ana kaynağıdır. İstanbul ise sanayi, inşaat ve hizmetlerin beşiğidir. Gaziantep, Adana ve Konya’da ise hem tarım hem sanayide çalışan çocuk sayısı çok fazladır.
Derinleşen yoksulluk çocuk işçi ve ölüm oranını artırdı
İSİG raporunda, “Çocuklarımızın okuması, oynaması, gezmesi, ruhsal ve fiziksel gelişimlerini tamamlaması, sağlıklı ve güvenli yaşaması gerekirken son dönemde derinleşen yoksulluk temelinde (özellikle devlet eliyle de) hızla ve öğrenci, çırak, stajyer adlarıyla işçileştiriliyorlar. Bunun sonucu olarak her yıl en az 60-70 çocuk işçiyi iş cinayetlerinde kaybediyoruz; binlerce yaralanma, uzuv kaybı, ruhsal ve fiziksel gelişime vurulan darbeler gözükmüyor bile” denildi.
Gerçeklerin üzerini örtemezsiniz!
Açıklamada, “AKP/Cumhur İttifakı döneminde olgunlaşan neoliberal tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikaların sonucu olarak her geçen gün daha fazla çocuk işçileşti. Diğer yandan çocuk işçi ölümleri ile ilgili resmi verilere baktığımızda Türkiye’de “çocuk işçilik” yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışılıyor. Ancak gerçeklerin üzerini örtemezsiniz!
2013 yılında en az 59 çocuk işçi, 2014 yılında en az 54 çocuk işçi, 2015 yılında en az 63 çocuk işçi, 2016 yılında en az 56 çocuk işçi, 2017 yılında en az 60 çocuk işçi, 2018 yılında en az 67 çocuk işçi, 2019 yılında en az 67 çocuk işçi, 2020 yılında en az 67 çocuk işçi, 2021 yılında en az 62 çocuk işçi, 2022 yılında en az 62 çocuk işçi, 2023 yılında en az 54 çocuk işçi, 2024 yılında en az 71 çocuk işçi ve 2025 yılının ilk beş ayında en az 28 çocuk işçi olmak üzere, 2013-2025 yılları döneminde en az 770 çocuk işçi hayatını kaybetti” vurgusu yapıldı.
Tehlikeli işkollarında çalıştırma ve denetimsizlik had safhada
Ölen çocuk işçilerin 261’i (yüzde 34) 5-14 yaş arasında, 509’u (yüzde 66) 15-17 yaş aralığında olduğu belirtilen İSİG raporunda şu bilgilere yer verildi: “Yani Türkiye’de çalışması yasak olan yaşlarda çalıştırma, tehlikeli işkollarında çalıştırma ve denetimsizlik had safhada.
5-14 yaş arasındaki çocuk işçilerin hemen hemen tamamı kayıt dışı, sayıları yüzbinlerce ve büyük çoğunluğu mevsimlik tarım olmak üzere, sokakta, tekstil-gıda-metal atölyelerinde ve inşaatlarda çalışıyorlar. 15-17 yaş grubunda ise yine başat çalışma alanı mevsimlik tarım olsa da son yıllarda bu yaş grubunda çalışma şehirlere (sanayi-inşaat-hizmetler) akıyor. Bunun temel nedeni devlet eliyle (örneğin MESEM) işçileştirmedir. Diğer bir önemli neden de başta büyükşehirler olmak üzere Türkiye’nin 81 şehrindeki OSB’lerin açılması, yaygınlaştırılmasıdır. Yani ucuz işçilik ihtiyacıdır; asgari ücretin altında alan, çoğunlukla sigortasız, uzun-yoğun-aşırı çalışan, sendikasız ve hakkını aramayı bilmeyen bir işçi kitlesi…
5-14 yaş grubunda ölen çocuk işçilerin yüzde 20’si kız çocuğu ve yüzde 12’si göçmen
Genel işçi kitlesi ve iş cinayetlerine göre çocuk işçilerde kız çocuk-genç kadın ve göçmen ölümleri çok daha fazladır. İş cinayetlerinde tespit edebildiğimiz kadın işçi ölüm oranı yüzde 7, göçmen işçi ölüm oranı yüzde 5’tir. Ancak 5-14 yaş grubunda ölen çocuk işçilerin yüzde 20’si kız çocuğu ve yüzde 12’si göçmen çocuktur. 15-17 yaş grubunda ise ölen çocuk işçilerin yüzde 11’i genç kadın ve yine yüzde 11’i göçmendir (ve büyük çoğunluğunun Suriyeli olduğunu belirtelim).
“Dilenci” ya da “mevsimlik tarım işçisi ailenin çocuğu”
Yine yaş gruplarına dair altını çizmemiz gereken bir husus var. Özellikle daha evvel paylaştığımız raporlar sonrası “5-6 yaşında işçi olur mu” diye itirazlar geldi. Ancak TÜİK’in çocuk işçi raporunun da 5-17 yaşı kapsadığı unutuluyor? Yani devletin kurumu bile bu yaşta çocuğun çalıştığını açıklarken itiraz edilen nedir? Daha iyi anlaşılması için açıklayalım. Son on iki buçuk yılda 5-9 yaş aralığında en az 53 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiğini tespit etmişiz. Bu çocuklar elbette fabrikalarda ya da inşaatlarda çalışmıyor ama tüm toplum tarafından da görülmüyor ve bazen “dilenci” ya da “mevsimlik tarım işçisi ailenin çocuğu” diye geçiştiriliyor. Oysa bu yaş grubundaki çocuklarda çobanlık yapan var; ailesiyle beraber mevsimlik tarım işçisi olan (yardımcı, toplayıcı) var, buna özellikle kız çocuklarının çadırda bebek bakımı ve yemek işleri yapmasını da ekleyelim; sokakta mendil satan, atık kağıt toplayan, araba camı silen var…
Çocuk işçilik yasaklanmalı
“Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolu ucuz işgücü ihracıdır. Sermaye için çocuk işçilik elzem olarak görülmektedir. Tam da bu noktada (ilerleyen günlerde alt başlıklarını açacağımız) üç temel talebimiz var:
1- Çocuk işçilik yasaklanmalı, mesleki öğrenim çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanmalı ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olmalıdır.
2- Eğitim her kademede parasız olmalı, müfredat bilimin ışığında ve yaşam ile bağı kuran bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
3- Yaşam alanlarımız uyuşturucu ve çeteleşmeden temizlenmeli, çocukların gelişimine uygun bir hale getirilmelidir.
Ancak bunları sistem içinde ifade etmek tek başına bir anlam ifade etmiyor. Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor. Bu noktada “Çocuk İşçiliği İle Mücadele” ekseninde örgütlenen, orta-uzun vadeye dayalı, her kesimin kendi özgünlüğü ile katıldığı bir “Koordinasyon” çalışmasının başlatılması acil bir görev olarak önümüzde durmaktadır. İSİG Meclisi olarak bizler de gereken sorumluluğu alacağız.