Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Sinan Arslanoğlu, 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.
Arslanoğlu, “İmar Barışı” adı altında kaçak yapılaşma affı ile, denetimsiz, yeterli mühendislik hizmeti almamış yapılar da yasal hale getirilmiş, bugüne kadar sınırlı da olsa deprem güvenliği için atılmış olan tüm adımlar boşa çıkartılmıştır. İmar barışından yararlanmış olsa dahi, gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak şehrimizde 1999 yılından önce yapılan tüm yapıların incelenmesi deprem dayanıklılık testlerinin yaptırılması gerekmektedir” diye konuştu.
Doğu Anadolu Fay Zonu
gözlerden uzak tutulmamalı
Arslanoğlu, “Depremde ortaya çıkan bu olumsuz tablo; afet zararlarının doğrudan belirleyicisi olan; düşük standartlarda, sağlıksız ve yasadışı bir yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, bilimsel normlara dayalı olmayan arazi kullanım ve yer seçimi kararları, denetimsizlik ve özellikle tüm bu olumsuzlukları giderecek yasal düzenleme ve idari yapılanmaya ilişkin bütünlüklü bir çalışmanın olmayışının bir sonucunda ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan, bütün dikkatler sonuçları çok daha büyük olacak olası bir İstanbul depremine haklı olarak odaklanmışken; toplam uzunluğu 600 kilometre olan ve etkili olduğu bölgede içinde Gaziantep’inde bulunduğu 11 ilimiz ve barajlarımızın bulunan, uzun süredir sessizliğini koruyan ve enerji biriktiren ve geçmişte çok sayıda yıkıcı depreme kaynaklık etmiş, yakın gelecekte de yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmaz olan Doğu Anadolu Fay Zonu’da gözlerden uzak tutulmamalıdır” dedi.
“Doğu Anadolu Fay Sistemi’nde 4-8 mm/yıl gibi çok düşük kayma hızlarına sahip farklı segmentler farklı deprem davranışları göstermektedir” diyen Arslanoğlu, “Bu segmentlerdeki depremler 150-500/900 yıl arasında değişen aralıklarla yinelenmektedir. 1822-1905 deprem serisi öncesinde, DAFS’nde ilk olarak 1114 yılında Gölbaşı-Türkoğlu segmentinde büyüklüğü 7.8 olan büyük bir deprem meydana gelmiştir. Deprem Kahramanmaraş ve Gaziantep çevresinde çok ağır hasara neden olmuştur. Gaziantep’e kuşbakışı 40 km olan Gölbaşı-Türkoğlu segmentinin Gölanı mevkinde yapılan fay kazılarında 1000 ve 2 bin yıl öncesi iki deprem izinin saptanması, bu segment üzerindeki depremlerin 1000 yıl aralıklarla tekrarlandığını ve 1114 yılından bu yana yaklaşık 894 yıldır büyük bir depremin olmadığını ortaya koymuştur. Bu bulgu Gölbaşı-Türkoğlu segmentinin yakın bir gelecekte yaklaşık büyüklüğü 7.5 şiddetinde bir deprem oluşturacağı teknik verilerle bizlere göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Şehir planlamaları ve kentsel
dönüşüm alanları revize edilmeli
Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Sinan Arslanoğlu, konuşmasına şu cümlelerle devam etti: “Özellikle büyükşehir belediyesinin çalışmasını yaptığı deprem master planını taktirle karşılamakla birlikte, yetkililerin şehrimizde gelecekte olası depremi kabullendiklerini göstergesi bizlere umut veriyor. Bu çalışmaların içerisinde öncelikli olarak şehrimizin tamamının mikro bölgeleme etütlerin yaptırılması ve şehir planlamalarının ve kentsel dönüşüm alanlarının bu etütlere göre revize edilmesi gerekmektedir. İnşaat ruhsatı vermeye yetkili ilçe belediyelerinde, yapılan zemin etütlerinin denetimini yapan Jeoloji Mühendisi bulunmaması mevcut yapılan tüm zemin etüt raporların doğru olduğu kabulüyle denetimsiz olarak onaylanmakta ve yapılan tüm statik projeler bu raporlara göre hazırlanmaktadır.”
Deprem zararlarının
azaltılması mümkün
Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, bir doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmemesinin ve dolayısıyla deprem zararlarının azaltılmasının mümkün olduğunun altını çizen Arslanoğlu, “Doğa kaynaklı bir olayı afete dönüştüren en önemli etmenlerden biri olan yapının oturduğu zeminlerin jeolojik ve jeoteknik özelliklerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesinin ancak Jeoloji Mühendisleri tarafından yerine getirilebileceğini ifade ediyor ve yapı üretimi ve denetimi süreçlerinin jeolojik-jeoteknik (zemin ve temel) etüdü, mimari, statik, elektrik, makine, peyzaj gibi tüm etüt ve projelerin 3194 sayılı yasada belirtildiği şekilde ayrı ayrı ilgili meslek disiplini tarafından yerine getirilmesinin uygulamada sağlanması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz” şeklinde ifadeler kullandı. Hüseyin Karataş
Arslanoğlu, “İmar Barışı” adı altında kaçak yapılaşma affı ile, denetimsiz, yeterli mühendislik hizmeti almamış yapılar da yasal hale getirilmiş, bugüne kadar sınırlı da olsa deprem güvenliği için atılmış olan tüm adımlar boşa çıkartılmıştır. İmar barışından yararlanmış olsa dahi, gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak şehrimizde 1999 yılından önce yapılan tüm yapıların incelenmesi deprem dayanıklılık testlerinin yaptırılması gerekmektedir” diye konuştu.
Doğu Anadolu Fay Zonu
gözlerden uzak tutulmamalı
Arslanoğlu, “Depremde ortaya çıkan bu olumsuz tablo; afet zararlarının doğrudan belirleyicisi olan; düşük standartlarda, sağlıksız ve yasadışı bir yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, bilimsel normlara dayalı olmayan arazi kullanım ve yer seçimi kararları, denetimsizlik ve özellikle tüm bu olumsuzlukları giderecek yasal düzenleme ve idari yapılanmaya ilişkin bütünlüklü bir çalışmanın olmayışının bir sonucunda ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan, bütün dikkatler sonuçları çok daha büyük olacak olası bir İstanbul depremine haklı olarak odaklanmışken; toplam uzunluğu 600 kilometre olan ve etkili olduğu bölgede içinde Gaziantep’inde bulunduğu 11 ilimiz ve barajlarımızın bulunan, uzun süredir sessizliğini koruyan ve enerji biriktiren ve geçmişte çok sayıda yıkıcı depreme kaynaklık etmiş, yakın gelecekte de yıkıcı depremlere kaynaklık etmesi kaçınılmaz olan Doğu Anadolu Fay Zonu’da gözlerden uzak tutulmamalıdır” dedi.
“Doğu Anadolu Fay Sistemi’nde 4-8 mm/yıl gibi çok düşük kayma hızlarına sahip farklı segmentler farklı deprem davranışları göstermektedir” diyen Arslanoğlu, “Bu segmentlerdeki depremler 150-500/900 yıl arasında değişen aralıklarla yinelenmektedir. 1822-1905 deprem serisi öncesinde, DAFS’nde ilk olarak 1114 yılında Gölbaşı-Türkoğlu segmentinde büyüklüğü 7.8 olan büyük bir deprem meydana gelmiştir. Deprem Kahramanmaraş ve Gaziantep çevresinde çok ağır hasara neden olmuştur. Gaziantep’e kuşbakışı 40 km olan Gölbaşı-Türkoğlu segmentinin Gölanı mevkinde yapılan fay kazılarında 1000 ve 2 bin yıl öncesi iki deprem izinin saptanması, bu segment üzerindeki depremlerin 1000 yıl aralıklarla tekrarlandığını ve 1114 yılından bu yana yaklaşık 894 yıldır büyük bir depremin olmadığını ortaya koymuştur. Bu bulgu Gölbaşı-Türkoğlu segmentinin yakın bir gelecekte yaklaşık büyüklüğü 7.5 şiddetinde bir deprem oluşturacağı teknik verilerle bizlere göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Şehir planlamaları ve kentsel
dönüşüm alanları revize edilmeli
Jeoloji Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Sinan Arslanoğlu, konuşmasına şu cümlelerle devam etti: “Özellikle büyükşehir belediyesinin çalışmasını yaptığı deprem master planını taktirle karşılamakla birlikte, yetkililerin şehrimizde gelecekte olası depremi kabullendiklerini göstergesi bizlere umut veriyor. Bu çalışmaların içerisinde öncelikli olarak şehrimizin tamamının mikro bölgeleme etütlerin yaptırılması ve şehir planlamalarının ve kentsel dönüşüm alanlarının bu etütlere göre revize edilmesi gerekmektedir. İnşaat ruhsatı vermeye yetkili ilçe belediyelerinde, yapılan zemin etütlerinin denetimini yapan Jeoloji Mühendisi bulunmaması mevcut yapılan tüm zemin etüt raporların doğru olduğu kabulüyle denetimsiz olarak onaylanmakta ve yapılan tüm statik projeler bu raporlara göre hazırlanmaktadır.”
Deprem zararlarının
azaltılması mümkün
Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, bir doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmemesinin ve dolayısıyla deprem zararlarının azaltılmasının mümkün olduğunun altını çizen Arslanoğlu, “Doğa kaynaklı bir olayı afete dönüştüren en önemli etmenlerden biri olan yapının oturduğu zeminlerin jeolojik ve jeoteknik özelliklerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesinin ancak Jeoloji Mühendisleri tarafından yerine getirilebileceğini ifade ediyor ve yapı üretimi ve denetimi süreçlerinin jeolojik-jeoteknik (zemin ve temel) etüdü, mimari, statik, elektrik, makine, peyzaj gibi tüm etüt ve projelerin 3194 sayılı yasada belirtildiği şekilde ayrı ayrı ilgili meslek disiplini tarafından yerine getirilmesinin uygulamada sağlanması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz” şeklinde ifadeler kullandı. Hüseyin Karataş