Gaziantep Barosu Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Av. Şafak Yılmaz, Sabah’a yaptığı açıklamada Gaziantep’te, 127 bin 960 Suriyeli çocuğun eğitim yaşında olduğunu ancak bu çocukların yüzde 60’ının okula gidebildiğini yüzde 40’ının ise gidemediğini vurguladı. “Bu insanlardan faydalanmalıyız. Beraber yaşamalıyız. Bir Suriyeli çocuk OKS sınavında birinci oldu. Çok değerli bir insan kaynağı var. Ya bunu yöneteceğiz ya da bu insanlar bir şekilde ülkelerine gidecekler” dedi.
Türkiye, Suriyeliler için
üzerine düşeni fazlasıyla yaptı
Türkiye’nin geçici kuruma kapsamındaki Suriyeliler için politika değişikliğine gittiğini ifade eden Yılmaz, “2011 başlayan Suriye savaşından beri yaklaşık Suriyeliler 8 yıldır ülkemizde bulunuyor. Anacak son zamanlarda özellikle Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonu’nda açılan alanlara Suriyelilerin yerleştirileceği yoğun bir şekilde dillendiriliyor. Türkiye Suriyeliler için üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Sağlıkta kendi vatandaşların bile faydalanamadı haklardan yabancılar faydalanmıştır” şeklinde ifadeler kullandı.
Belirli bir plan ölçüsünde
rasyonel bir göç yönetimi şart
“4.5 milyon sığınmacıyı plansız ve programsız bir şekilde ülke topraklarında barındırmanın sosyal ve ekonomik boyutları var”diyen Avukat Yılmaz, “Sağlık ve eğitim hizmetleri sağlanmalı. Ancak geçici koruma altındaki bu insanlara uzun zaman çalışma izni bakanlık tarafından verilmedi. Kamplarda ve şehirlerin kenar semtlerinde ekonomik olarak hiçbir kazançları olmadan hayata tutunamaya çalıştılar. İtirazım şudur ki, belirli bir plan ölçüsünde rasyonel bir göç yönetimi şarttır” diye değerlendirmede bulundu.
Kişiyi, yargılama devam ederken,
sınır dışı etmek aile bütünlüğü ihlalidir
Gaziantep Barosu Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Av. Şafak Yılmaz, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bir yabancı bir adli vakıaya karıştığı için ceza yasasının en temel prensibi olan masumiyet karinesi dahi dikkate alınmaksızın 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun yabancılara sağladığı hak ve güvenceler dikkate alınmaksızın olağanüstü güvenlikçi bir bakış açısıyla sınır dışı işlemlerinin uygulanması vicdanları yaralamaktadır. 8 yıldır Türkiye'de ailesiyle yaşamış, iş kurmuş, çocuğunu okula göndermiş bir kişiyi hakkında yargılama devam ederken sınır dışı etmek en başta anayasal hak olan aile bütünlüğü hakkının ihlalidir. İdlib ve çevresinde değişik franskiyonlarda örgütler hala çatışma halindedir. Savaşın olduğu bölgeye 1951 tarihli Cenevre Konvansiyonu gereği kimseyi sınır dışı edemezsiniz. Bu uluslararası sözleşmeye Türkiye taraftır. Bu sözleşmenin en temel prensibi "Non Refulma” ilkesidir. Yani Geri Gönderme Yasağı.” Hüseyin Karataş
Türkiye, Suriyeliler için
üzerine düşeni fazlasıyla yaptı
Türkiye’nin geçici kuruma kapsamındaki Suriyeliler için politika değişikliğine gittiğini ifade eden Yılmaz, “2011 başlayan Suriye savaşından beri yaklaşık Suriyeliler 8 yıldır ülkemizde bulunuyor. Anacak son zamanlarda özellikle Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonu’nda açılan alanlara Suriyelilerin yerleştirileceği yoğun bir şekilde dillendiriliyor. Türkiye Suriyeliler için üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Sağlıkta kendi vatandaşların bile faydalanamadı haklardan yabancılar faydalanmıştır” şeklinde ifadeler kullandı.
Belirli bir plan ölçüsünde
rasyonel bir göç yönetimi şart
“4.5 milyon sığınmacıyı plansız ve programsız bir şekilde ülke topraklarında barındırmanın sosyal ve ekonomik boyutları var”diyen Avukat Yılmaz, “Sağlık ve eğitim hizmetleri sağlanmalı. Ancak geçici koruma altındaki bu insanlara uzun zaman çalışma izni bakanlık tarafından verilmedi. Kamplarda ve şehirlerin kenar semtlerinde ekonomik olarak hiçbir kazançları olmadan hayata tutunamaya çalıştılar. İtirazım şudur ki, belirli bir plan ölçüsünde rasyonel bir göç yönetimi şarttır” diye değerlendirmede bulundu.
Kişiyi, yargılama devam ederken,
sınır dışı etmek aile bütünlüğü ihlalidir
Gaziantep Barosu Göç ve İltica Komisyonu Üyesi Av. Şafak Yılmaz, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bir yabancı bir adli vakıaya karıştığı için ceza yasasının en temel prensibi olan masumiyet karinesi dahi dikkate alınmaksızın 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun yabancılara sağladığı hak ve güvenceler dikkate alınmaksızın olağanüstü güvenlikçi bir bakış açısıyla sınır dışı işlemlerinin uygulanması vicdanları yaralamaktadır. 8 yıldır Türkiye'de ailesiyle yaşamış, iş kurmuş, çocuğunu okula göndermiş bir kişiyi hakkında yargılama devam ederken sınır dışı etmek en başta anayasal hak olan aile bütünlüğü hakkının ihlalidir. İdlib ve çevresinde değişik franskiyonlarda örgütler hala çatışma halindedir. Savaşın olduğu bölgeye 1951 tarihli Cenevre Konvansiyonu gereği kimseyi sınır dışı edemezsiniz. Bu uluslararası sözleşmeye Türkiye taraftır. Bu sözleşmenin en temel prensibi "Non Refulma” ilkesidir. Yani Geri Gönderme Yasağı.” Hüseyin Karataş
RSS