ANASAYFA arrow right Güncel

OHAL, KHK’lar emekçileri, üretenleri ve muhalif toplumu tedirgin ediyor

OHAL, KHK’lar emekçileri, üretenleri ve muhalif toplumu tedirgin ediyor
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.44
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.44
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 21. yıl kuruluş yıldönümü nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşanı KESK Gaziantep Şubesi Dönem Sözcüsü ve Eğitim-Sen Şube Başkanı Ali Ersönmez, “Bugün, sizlerle 21. Kuru
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 21. yıl kuruluş yıldönümü nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşanı KESK Gaziantep Şubesi Dönem Sözcüsü ve Eğitim-Sen Şube Başkanı Ali Ersönmez, “Bugün, sizlerle 21. Kuruluş yıl dönümümüzü kutlamak için bir araya gelecek idik. Ancak Türkiye tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyoruz.15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında OHAL, KHK’larla ülkemizin yönetilmesi başta biz emekçiler, üretenleri, toplumun muhalif olan büyük toplumsal kesimleri tedirgin etmektedir” dedi.

“Emek alanı sus pus hale getirilmek istenmektedir”
Geçen yıl 10 Ekim katliamı nedeniyle 20.yıl kuruluş yıl dönümü kutlamalarının iptal ettiklerini söyleyen Ersönmez, “Bu yıl ise ülkemizin içinde olduğu durum kutlama değil, mücadelenin büyütülmesi ihtiyacını dayatmaktadır.15 Temmuz darbe girişimi karşısında “Ne Darbe, Ne OHAL” diyen KESK’ in şahsında tüm emek alanı sus pus hale getirilmek istenmektedir.Hukuksuz bir şekilde sendikalaşmadan, sendikal faaliyetlerden dolayı emekçilerin açığa alındığı, emekçilerin ihraç edildiği, İş Güvencemizin kaldırıldığı, sözleşmeli kölece çalışmanın dayatıldığı, örgütlemenin önündeki engellerin büyütüldüğü, her gün yoksullaşmanın arttığı, tüm muhalefettin baskılandığı bu dönemde 21. Kuruluş Yıldönümümüz vesilesiyle Konfederasyonumuzun mücadele tarihinden bazı kesitleri hatırlatmak istiyoruz” diye konuştu.

“KESK geleneğin bugünkü taşıyıcısı, ifadesi ve mirasçısıdır”
KESK’in 1960’larda TÖS ve İLK-SEN’in açtığı, 1970’lerde TÖB-DER’den TÜM-DER’e kadar uzanan yaygın bir dernekleşme hareketi olduğunu ve yeniden sahneye çıktığını vurgulayan Ersönmez, 1980’lerin ikinci yarısından itibaren kendisini tekrar görünür kılan bir çığırın ve geleneğin bugünkü taşıyıcısı, ifadesi ve mirasçısı olduğunu söyledi.

“Kapıkulu zihniyeti”nibüyük ölçüde yıktı”
Ersönmez konuşmasına şöyle devam etti: “Bu gelenek kısa kesintiler dışında kamu emekçileri sendikaları hareketinin öncüsü ve sürükleyicisi olmayı başardı. Türkiye’nin son 40-50 yıllık tarihi boyunca toplumsal muhalefetin ana bileşenleri arasında ilk sıralarda yer alan bir etkililik ve süreklilik sergiledi. “Kapıkulu zihniyeti”ni büyük ölçüde yıktı, kamu emekçilerini dönüştürdü, onların mücadele ve örgütlenme kapasitelerini açığa çıkardı.Fiili ve meşru mücadele çizgisine yaratıcı ve her biri başlı başına birer deneyim olan ciddi katkılarda bulundu. Yüz binleri seferber ettiği başarılı eylemlerle sokakları ve meydanları özgürleştirdi; “Yasakları” birer birer hükümsüz kıldı.Üretimden ve hizmetten gelen gücü bir imkândan çıkararak defalarca fiili bir kapasiteye dönüştürdü.12 Eylül rejiminde gedikler açılmasında ciddi roller oynadı” şeklinde konuştu.

“KESK, ezilenin ve ötekileştirenlerinve haklının yanında saf tuttu”
Ersönmez, bu ülkenin emeği ile geçinen tüm kesimlerinin önünde her zaman zorlu süreçler, çetin mücadeleler olduğunu ve bunu en iyi bilenlerin ise KESK’liler olduğunu ileri sürdü. KESK’in güçlünün hukukuna karşı her zaman ezilen, dışlanan, ötekileştirenlerin, haklının yanında saf tuttuğunu vurgulayan Ersönmez, “KESK kurulduğu ilk günden bu yana muhafazakarlaştırmaya, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, kadının çalışma yaşamında yok sayılmasına, güvencesizliğe, kadına yönelik şiddete ve her tür gericiliğe karşı mücadele yürüterek kadın örgütlülüğünün her aşamada geliştirilmesini esas almıştır” ifadelerini kullandı.

“KESK tüm engellemelere ve baskılara rağmen ayakta kaldı”
KESK’in önüne çıkarılan tüm engellemelere, baskılara, gözaltı ve tutuklama kuşatmasına inatla, mücadele kararlılığıyla hep ayakta kaldığını kaydeden Ersöznmez, “Bizler, 1990’lı yıllarda kurduğumuz sendikaların tümü hakkında kapatma davaları açılmasına, bazı yöneticilerimizin görevden uzaklaştırılmasına, sendikalar mühürlenmeye başlanmasına rağmen fiili ve meşru temelde mücadelesine sendikaların mühürleri sökerek devam eden bir gelenekten geliyoruz. Bizler, sendika kurma girişimlerinin ve kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakkının “yürürlükteki mevzuata aykırı” olduğunun iddia edilerek yasaklandığı dönemlerde kamu emekçilerinin ilk toplu sözleşmesine imza atanlarız.Bizler, “yasal düzenleme olmadan memurlar sendika kurmamalı” diyen bugünün yandaş Konfederasyonu daha ortada yokken 15 Temmuz 1992’de “Hak Direnişi” olarak gerçekleştirilen ilk iş bırakma eylemini gerçekleştirenleriz.
Bu nedenle demokrasiye susamış bir halka baskı, zor ve şiddetten başka bir şey vaat etmeyenlerin öncelikli hedefleri arasında KESK’’in yer alması şaşırtıcı değildir” şeklinde açıklamalarda bulundu. Hüseyin Karataş

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *