Türk Tabipler Birliği Gaziantep Kilis Tabip Odası Dr. Ersin Arslan Devlet Polikliniği önünde açıklama yaptı.
Sağlık sisteminde şiddetin her gün arttığını belirten Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Hamza Ağca, “1988 yılında Dr. Edip CanKürklü, 2005 yılında Dr. Göksel Kalaycı, 2012 yılında Dr. Ersin Arslan, 2015 yılında Dr. Kamil Furtun ve Dr. Aynur Dağdemir çalıştıkları sağlık ortamında uğradıkları şiddet nedeniyle, 2012 yılında Dr. Melike Erdem ise, SABİM hattı üzerinden oluşturulan şiddetin, yoğun psikolojik baskı ortamının sonucunda yaşamını yitirdi” dedi.
Hedefin sağlık sistemi olduğu
açık olarak görülebiliyor
Ağca, “Sadece kayıtlı olanlar üzerinden bir değerlendirme yapıldığında bile Türkiye'de günde 31 sağlık çalışanının sağlık hizmeti sunulan alanlarda şiddete maruz kaldığı görülüyor. Sağlık alanındaki şiddet ister fiziksel, ister sözlü, ister psikolojik olsun, sağlık hizmet sunumunun hemen tüm aşamalarında ciddi bir sorun ve hekimler ve sağlık çalışanları açısından mesleki bir risk haline dönüşüyor. Sağlık ortamındaki şiddet, sıklıkla hasta ya da hasta yakınlarından sağlık çalışanlarına yönelse de, aslında burada hedefin sağlık sistemi olduğu açık olarak görülebiliyor. Bu nedenle de uygulanmakta olan sağlık politikalarını ele almadan, sağlıkta şiddetin çözümüne yönelik geçerli bir yaklaşım ortaya konamayacağını biliyoruz” şeklinde konuştu.
Sağlık hizmeti sunan kurumlar
birer işletmeye dönüştü
Ağca, “Sağlık hizmetlerinde piyasa yönelimli politikalar sağlık hizmeti sunan kurumları birer işletmeye dönüştürürken sağlık hizmetinin içeriğinin ve niteliğinin tahribine zemin hazırlıyor. “Hasta-hekim” ilişkisini deyim yerindeyse müşteri ilişkisine dönüştüren; koruma, tetkik ve tedavi sürecinde, tıbbi gereklilikler ve nitelikli sağlık hizmeti sunumundan çok, “müşteri memnuniyetine yer veren bu politikalar, sağlık kurumlarında şiddetin giderek çoğalmasınınnedenleri arasında ilk sıralarda geliyor” diye konuştu.
Ağca konuşmasına şöyle devam etti: “2012 yılında Dr. Ersin Arslan'ın bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürülmesininardından yaşanan gelişmelerle, Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) uzun yıllardır önerdiği gibi, sağlık personeline yönelik şiddeti ayrı bir suç tipi olarak düzenleme önerisinin de yer aldığı TBMM Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu'nun raporu ve sonrasında gerçekleştirilen yasal düzenleme, bu soruna yönelik olumlu gelişmelerdir. Ancak, yapılan yasal düzenlemenin, sağlıkta şiddetin geldiği noktada, toplum açısından ciddi bir tehdit oluşturduğuna ve kesinlikle sona erdirilmesi gerektiğine ilişkin toplumsal bilincin oluşmasına ve dolayısıyla sağlıkta şiddetin azaltılmasına bir katkı sağlayamadığı izlenmektedir.Yasada, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı, görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu ve yaptırımı ayrı olarak düzenlenmiş olsa da, yapılan düzenlemede tutuklama tedbirinin hâkimin takdirinde olduğu, kasten yaralama suçları dışında bırakılsa da, üst sınırı iki yılı geçmeyen yaralama suçlarında tutuklamaya karar verilemediği görülmektedir. Yapılan düzenlemenin daha etkin hale getirilmesi, önleyicilik ve koruyuculuk işlevinin sağlanarak sağlık çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulması için, TTB, Türk Ceza Kanunu'na bir madde eklenmesi ile ilgili bir öneri geliştirmiştir.”
14 Mart Tıp Haftası’na sağlıkta şiddet
sona ersin talebiyle giriyoruz
“14 Mart Tıp Haftası’na “Sağlıkta Şiddet Sona Ersin” talebiyle giriyoruz” diyen Ağca, “TTB tarafından hazırlanan Türk Ceza Kanunu'na bu alanda yapılan düzenlemeyi etkinleştirecek bir maddeeklenmesini içeren “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” önerimizin yasalaşması için mücadeleediyoruz. Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi, ancak, hastaya yeterli süre ayırmakla, Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi broşürümüzde ayrıntılı olarak belirttiğimiz gibi, güvenli ve olumlu çalışma koşullarıyla mümkün olacaktır. Bu koşulların, sağlık hizmetinin sunulabilmesinin, bireylerin tedaviye ulaşma haklarını kullanabilmesinin, bir diğer deyişle hasta haklarının korunmasının da ön koşulunu oluşturduğunu önemle ve bir kez daha vurguluyoruz” ifadelerine yer verdi. Hüseyin Karataş
Sağlık sisteminde şiddetin her gün arttığını belirten Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Hamza Ağca, “1988 yılında Dr. Edip CanKürklü, 2005 yılında Dr. Göksel Kalaycı, 2012 yılında Dr. Ersin Arslan, 2015 yılında Dr. Kamil Furtun ve Dr. Aynur Dağdemir çalıştıkları sağlık ortamında uğradıkları şiddet nedeniyle, 2012 yılında Dr. Melike Erdem ise, SABİM hattı üzerinden oluşturulan şiddetin, yoğun psikolojik baskı ortamının sonucunda yaşamını yitirdi” dedi.
Hedefin sağlık sistemi olduğu
açık olarak görülebiliyor
Ağca, “Sadece kayıtlı olanlar üzerinden bir değerlendirme yapıldığında bile Türkiye'de günde 31 sağlık çalışanının sağlık hizmeti sunulan alanlarda şiddete maruz kaldığı görülüyor. Sağlık alanındaki şiddet ister fiziksel, ister sözlü, ister psikolojik olsun, sağlık hizmet sunumunun hemen tüm aşamalarında ciddi bir sorun ve hekimler ve sağlık çalışanları açısından mesleki bir risk haline dönüşüyor. Sağlık ortamındaki şiddet, sıklıkla hasta ya da hasta yakınlarından sağlık çalışanlarına yönelse de, aslında burada hedefin sağlık sistemi olduğu açık olarak görülebiliyor. Bu nedenle de uygulanmakta olan sağlık politikalarını ele almadan, sağlıkta şiddetin çözümüne yönelik geçerli bir yaklaşım ortaya konamayacağını biliyoruz” şeklinde konuştu.
Sağlık hizmeti sunan kurumlar
birer işletmeye dönüştü
Ağca, “Sağlık hizmetlerinde piyasa yönelimli politikalar sağlık hizmeti sunan kurumları birer işletmeye dönüştürürken sağlık hizmetinin içeriğinin ve niteliğinin tahribine zemin hazırlıyor. “Hasta-hekim” ilişkisini deyim yerindeyse müşteri ilişkisine dönüştüren; koruma, tetkik ve tedavi sürecinde, tıbbi gereklilikler ve nitelikli sağlık hizmeti sunumundan çok, “müşteri memnuniyetine yer veren bu politikalar, sağlık kurumlarında şiddetin giderek çoğalmasınınnedenleri arasında ilk sıralarda geliyor” diye konuştu.
Ağca konuşmasına şöyle devam etti: “2012 yılında Dr. Ersin Arslan'ın bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürülmesininardından yaşanan gelişmelerle, Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) uzun yıllardır önerdiği gibi, sağlık personeline yönelik şiddeti ayrı bir suç tipi olarak düzenleme önerisinin de yer aldığı TBMM Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu'nun raporu ve sonrasında gerçekleştirilen yasal düzenleme, bu soruna yönelik olumlu gelişmelerdir. Ancak, yapılan yasal düzenlemenin, sağlıkta şiddetin geldiği noktada, toplum açısından ciddi bir tehdit oluşturduğuna ve kesinlikle sona erdirilmesi gerektiğine ilişkin toplumsal bilincin oluşmasına ve dolayısıyla sağlıkta şiddetin azaltılmasına bir katkı sağlayamadığı izlenmektedir.Yasada, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı, görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu ve yaptırımı ayrı olarak düzenlenmiş olsa da, yapılan düzenlemede tutuklama tedbirinin hâkimin takdirinde olduğu, kasten yaralama suçları dışında bırakılsa da, üst sınırı iki yılı geçmeyen yaralama suçlarında tutuklamaya karar verilemediği görülmektedir. Yapılan düzenlemenin daha etkin hale getirilmesi, önleyicilik ve koruyuculuk işlevinin sağlanarak sağlık çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulması için, TTB, Türk Ceza Kanunu'na bir madde eklenmesi ile ilgili bir öneri geliştirmiştir.”
14 Mart Tıp Haftası’na sağlıkta şiddet
sona ersin talebiyle giriyoruz
“14 Mart Tıp Haftası’na “Sağlıkta Şiddet Sona Ersin” talebiyle giriyoruz” diyen Ağca, “TTB tarafından hazırlanan Türk Ceza Kanunu'na bu alanda yapılan düzenlemeyi etkinleştirecek bir maddeeklenmesini içeren “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” önerimizin yasalaşması için mücadeleediyoruz. Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi, ancak, hastaya yeterli süre ayırmakla, Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi broşürümüzde ayrıntılı olarak belirttiğimiz gibi, güvenli ve olumlu çalışma koşullarıyla mümkün olacaktır. Bu koşulların, sağlık hizmetinin sunulabilmesinin, bireylerin tedaviye ulaşma haklarını kullanabilmesinin, bir diğer deyişle hasta haklarının korunmasının da ön koşulunu oluşturduğunu önemle ve bir kez daha vurguluyoruz” ifadelerine yer verdi. Hüseyin Karataş