Halk Sağlığı Müdürlüğü'ne bağlı Ruh Sağlığı Programları Tütün ve Diğer Bağımlılık Yapıcı Maddeler Şube Müdürü Psikolog Dr. Hüseyin Durak , Türkiye’nin psikolojide ve sosyolojide epeyce geri kaldığına dikkat çekti
Halk Sağlığı Müdürlüğü'ne bağlı Ruh Sağlığı Programları Tütün ve Diğer Bağımlılık Yapıcı Maddeler Şube Müdürü Psikolog Dr. Hüseyin Durak ise Türkiye’nin psikolojide geri kaldığına dikkat çekerek, “Yurtdışında psikoloji üzerine yazılar yazılırken, Türkiye’de onların çevirileri yapıldı. Psikolojide epeyce geri kaldık. Sosyoloji bölümleri araştırmalarını yapmış olsaydı, bugün töre cinayetlerinden bahsetmezdik. Belki kadına şiddet veya kangren olan çözüm süreci sorunu da çözülebilirdi. Ama bugün maalesef psikoloji bölümünün 3 yıla indirilmesi ve psikolojinin bağımsız bir tedavi alanı olarak kabul edilmemesiyle karşılaşıyoruz. Bunlar ileride bizim karşımıza çıkacak sorunlar olacak” dedi.
Kaygı modern bir kavram
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nün organize ettiği ‘Psikoloji Gündemi-1’ sempozyumuna HKÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özdemir, Mütevelli Heyeti Üyesi Dr. Songül Kalyoncu, Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Hanifi Aslan, akademisyenler, Gaziantep ve çevre illerden psikologlar, psikolojik danışman ve rehber öğretmenler katıldı.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi geçtiğimiz haftasonu ‘Psikoloji Gündemi 1’ Sempozyumu’na ev sahipliği yaptı.
Gaziantep ve çevre illerden psikologlar, psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerin katıldığı sempozyumda ‘Sınav kaygısı’ tüm detaylarıyla ele alındı. Sempozyumun açılışında konuşan HKÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özdemir, sınav kaygısının herkesi ilgilendiren bir konu olduğunu söyledi. Sınav kaygısının strese soktuğu öğrencilerin kişisel bir meselesi olmaktan çıkıp çevresindeki herkese yansıdığını kaydeden Prof.Dr. Özdemir, “Kaygı modern bir kavram. Filozoflara baktığımızda ‘Ne olacak’ , ‘Başıma ne gelecek?’, ‘İşim sürekli olacak mı’, ‘Başarılı olacabilecek miyim’ gibi soruları sorduğunu görürüz. Bu çerçevede biz bölgedeki öğretmenlerimizi çağırdık. Bu sempozyumun aynı zamanda yeni dostluklar, yeni pencereler, yeni köprüler kurmasını amaçladık” dedi.
Disiplinler arası işbirliğinin
olmaması büyük eksiklik
Sempozyumda ‘Sırf kaygı mı?’ konulu sunum yapan Prof.Dr.Mücahit Öztürk de, Türkiye’de ruh sağlığının gündeme gelmemesinin ve dünyadan geri olmasının temel nedeninin disiplinler arası işbirliğinin olmaması olarak nitelendirdi. “Herkes kendi bakış açısıyla değerlendirir, kendi yönüyle yorumlar ve sonunda ortaya çok kalitesiz bir ürün çıkar” diyen Prof.Dr. Öztürk, ruh sağlığının bir ekip çalışması olduğunu dile getirdi. Prof.Dr. Öztürk şunları söyledi: “Mesela beyin cerrahı olabilirsiniz, bu konuda çok yetkin olabilirsiniz, ama ameliyata tek başınıza giremezsiniz. Yanınızda ekip olmalıdır. Ruh sağlığı böyle bir şeydir. Disiplinler arası işbirliğinin olmaması Türkiye’de gerek halkın, gerekse devlet yöneticilerinin olaya bakışını çok farklı kılıyor. Çünkü bilimsel ortak dili kullanmıyorsunuz. Biz birlikte hareket ederek sorun çözmek durumundayız. Bunu başardığımızda çok ciddi ilerlemeler sağlarız. O yüzden bölüm olarak bizler bu ortak çalışma disiplinini verebilir miyiz diye uğraşacağız.”
Kaygı, korkuyla yakın ilintili
Kaygının, korkuyla çok yakın bir ilişkisi olduğunu kaydeden Prof.Dr. Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaygıda reel korku unsuru olmayabilir. Daha çok imaj, hayali olması beklenen bir durumdan kaçmak demektir. Bir anlamda üretmek demektir. ‘Ya’ ile başlayan ve ‘nokta nokta’ ile devam eden bir takım endişelerimizi kaygı olarak adlandırıyoruz. Kaygı bir dereceye kadar oldukça yararlı. Performansı, hayata bağlılığı ve başarıyı artırır. Bir müddet sonra performansı ve başarıyı düşürür. Girdiğimiz sınavda beklemediğimiz oranda başarısız oluruz ve hem kendinizin, hem de çevrenizin yaşam kalitesini bozarsınız. Bu durumu sadece büyük sınavlarla kıyaslamamak gerekir. Eğitim boyunca sınavların hepsi çocuk için kaygı verecek unsurlar oluşturabilir. Problem kaygının oluşturduğu reaktif davranışlar vücudun savunma mekanizmasını ve kişinin fizyolojik dengesini bozuyor. Buna bağlı bir takım rahatsızlıklar kişinin ve çevresinin yaşam kalitesini etkiliyor. Kaygı bozukluğu dediğimiz bir takım hastalıklar var. Özgül fobiler, sosyal fobi, panik bozukluk, genel kaygı bozukluğu, OKB, posttravmatik stres bozukluğu en sık rastlanan psikiyatrik bozukluk çeşididir. Sınav kaygısı sınavdan önce, sınav anında ve sonrasında olmak üzere 3 grupta toplanıyor. Kişilerin özelliklerine ve kaygının derecesine göre değişiyor. Sınav kaygısı deyince genellikle ruhsal belirtilerden söz ediyor gibi oluruz. Halbuki sınav kaygısının duygusal, düşünce, davranış ve fiziksel anlamda belirtileri vardır. Çocuğunuz sınavı kazanmazsa ne olur? Başarı pompalaması nedeniyle reaksiyonel tavır geliştiriyor.”
Türkiye’de meslek lisesi oranı
Avrupa’ya göre çok düşük
‘Sınavlar ve Meslek Tercihlerimiz’ konulu sunum yapan Prof. Dr. Emel Ültanır da, Türkiye’de meslek lisesi oranının Avrupa’ya göre çok düşük olduğunu bildirdi. “Bu durum endüstrileşme sürecinin neresinde olduğumuzu gösterebiliyor” diyen Prof.Dr. Ültanır, şöyle devam etti: “Bizde yüzde 65 gibi bir oranla gençler üniversiteye gitmeliyiz düşüncesinde. Tüm bu sınav kaygıları bunların bir ürünü olmakta. Böyle bir çabanın ardından daha bilimsel olarak ülkelerde kariyer danışmanlığı ve rehberlik faaliyetleri nasıl yürütülüyor ve kariyer planlama sürecinde özellikle okul danışmanlarının rolleri neler, ona bakmamız gerekiyor. Kariyer danışmanlığı programları ‘Mihenk taşı’ dediğimiz, bir okulun olmazsa olmazıdır. Biz ülkemizde ne kadar uyguluyoruz? Öyle bir süreç ki toplumun pek çok ayağıyla beraber gerçekleşen bir süreç. Yani okullar, öğrenciler, ana-babalar, toplumsal birimlerle yapılması gereken bir süreç. Hatta gelişmiş ülkelerde kariyer danışmanlığının kolları olarak burs ve finansal yardım planlama bölümü bile var. Biz de madem ki Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyoruz, bu konuda gelişme yolunda olduğumuzu söylüyoruz. Bizim de aslında bu noktaya gelmemiz gerekiyor.”
Okul danışmanları öğrencilerin
kendilerini tanımalarını yardımcı olur
Konuşmasında okul danışmanlarının önemine de değinen Prof.Dr. Ültanır, “Okul danışmanları öğrencilerin kendilerini tanımalarını yardımcı olur. Yapılan çalışmalarda insanların mesleklere yönelimi 4 başlık altında toplanır. Bunlar insanlara yönelik, verilere yönelik, nesnelere yönelik ve fikirlere yöneliktir. Bir insan birden fazla meslek seçme yöneliminde olabiliyor. Bu süreçte iyi bir plan yapma karar almada en önemli aşamayı oluşturuyor. İyi bir kariyer planlama yapılırsa başarılı olunur. Bir öğrenci kendisine en uygun mesleği seçsin ki ilerde daha başarılı ve mutlu olsun. Böylelikle geleceğin dünyasında mutlu ve başarılı bir nesil oluşsun.”
Prof. Dr. Can Tuncer de ‘Sınavlar ve Kişiliğimiz’ konulu sunumunda az miktarda kaygının sınav başarısı için önemli olduğunu ifade ederek, ancak bunun dozunun önemli olduğunu ifade etti. Sempozyum Prof. Dr. Şermin Külahoğlu, Yrd. Doç. Dr. Itır Tarı Cömert ve Yrd. Doç. Dr. Özge Mergen sunumlarıyla devam etti. Katılımcıların sorularının da cevaplandığı sempozyum katılım belgelerinin dağıtılmasıyla sona erdi.
Halk Sağlığı Müdürlüğü'ne bağlı Ruh Sağlığı Programları Tütün ve Diğer Bağımlılık Yapıcı Maddeler Şube Müdürü Psikolog Dr. Hüseyin Durak ise Türkiye’nin psikolojide geri kaldığına dikkat çekerek, “Yurtdışında psikoloji üzerine yazılar yazılırken, Türkiye’de onların çevirileri yapıldı. Psikolojide epeyce geri kaldık. Sosyoloji bölümleri araştırmalarını yapmış olsaydı, bugün töre cinayetlerinden bahsetmezdik. Belki kadına şiddet veya kangren olan çözüm süreci sorunu da çözülebilirdi. Ama bugün maalesef psikoloji bölümünün 3 yıla indirilmesi ve psikolojinin bağımsız bir tedavi alanı olarak kabul edilmemesiyle karşılaşıyoruz. Bunlar ileride bizim karşımıza çıkacak sorunlar olacak” dedi.
Kaygı modern bir kavram
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nün organize ettiği ‘Psikoloji Gündemi-1’ sempozyumuna HKÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özdemir, Mütevelli Heyeti Üyesi Dr. Songül Kalyoncu, Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Hanifi Aslan, akademisyenler, Gaziantep ve çevre illerden psikologlar, psikolojik danışman ve rehber öğretmenler katıldı.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi geçtiğimiz haftasonu ‘Psikoloji Gündemi 1’ Sempozyumu’na ev sahipliği yaptı.
Gaziantep ve çevre illerden psikologlar, psikolojik danışman ve rehber öğretmenlerin katıldığı sempozyumda ‘Sınav kaygısı’ tüm detaylarıyla ele alındı. Sempozyumun açılışında konuşan HKÜ Rektörü Prof.Dr. İbrahim Özdemir, sınav kaygısının herkesi ilgilendiren bir konu olduğunu söyledi. Sınav kaygısının strese soktuğu öğrencilerin kişisel bir meselesi olmaktan çıkıp çevresindeki herkese yansıdığını kaydeden Prof.Dr. Özdemir, “Kaygı modern bir kavram. Filozoflara baktığımızda ‘Ne olacak’ , ‘Başıma ne gelecek?’, ‘İşim sürekli olacak mı’, ‘Başarılı olacabilecek miyim’ gibi soruları sorduğunu görürüz. Bu çerçevede biz bölgedeki öğretmenlerimizi çağırdık. Bu sempozyumun aynı zamanda yeni dostluklar, yeni pencereler, yeni köprüler kurmasını amaçladık” dedi.
Disiplinler arası işbirliğinin
olmaması büyük eksiklik
Sempozyumda ‘Sırf kaygı mı?’ konulu sunum yapan Prof.Dr.Mücahit Öztürk de, Türkiye’de ruh sağlığının gündeme gelmemesinin ve dünyadan geri olmasının temel nedeninin disiplinler arası işbirliğinin olmaması olarak nitelendirdi. “Herkes kendi bakış açısıyla değerlendirir, kendi yönüyle yorumlar ve sonunda ortaya çok kalitesiz bir ürün çıkar” diyen Prof.Dr. Öztürk, ruh sağlığının bir ekip çalışması olduğunu dile getirdi. Prof.Dr. Öztürk şunları söyledi: “Mesela beyin cerrahı olabilirsiniz, bu konuda çok yetkin olabilirsiniz, ama ameliyata tek başınıza giremezsiniz. Yanınızda ekip olmalıdır. Ruh sağlığı böyle bir şeydir. Disiplinler arası işbirliğinin olmaması Türkiye’de gerek halkın, gerekse devlet yöneticilerinin olaya bakışını çok farklı kılıyor. Çünkü bilimsel ortak dili kullanmıyorsunuz. Biz birlikte hareket ederek sorun çözmek durumundayız. Bunu başardığımızda çok ciddi ilerlemeler sağlarız. O yüzden bölüm olarak bizler bu ortak çalışma disiplinini verebilir miyiz diye uğraşacağız.”
Kaygı, korkuyla yakın ilintili
Kaygının, korkuyla çok yakın bir ilişkisi olduğunu kaydeden Prof.Dr. Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaygıda reel korku unsuru olmayabilir. Daha çok imaj, hayali olması beklenen bir durumdan kaçmak demektir. Bir anlamda üretmek demektir. ‘Ya’ ile başlayan ve ‘nokta nokta’ ile devam eden bir takım endişelerimizi kaygı olarak adlandırıyoruz. Kaygı bir dereceye kadar oldukça yararlı. Performansı, hayata bağlılığı ve başarıyı artırır. Bir müddet sonra performansı ve başarıyı düşürür. Girdiğimiz sınavda beklemediğimiz oranda başarısız oluruz ve hem kendinizin, hem de çevrenizin yaşam kalitesini bozarsınız. Bu durumu sadece büyük sınavlarla kıyaslamamak gerekir. Eğitim boyunca sınavların hepsi çocuk için kaygı verecek unsurlar oluşturabilir. Problem kaygının oluşturduğu reaktif davranışlar vücudun savunma mekanizmasını ve kişinin fizyolojik dengesini bozuyor. Buna bağlı bir takım rahatsızlıklar kişinin ve çevresinin yaşam kalitesini etkiliyor. Kaygı bozukluğu dediğimiz bir takım hastalıklar var. Özgül fobiler, sosyal fobi, panik bozukluk, genel kaygı bozukluğu, OKB, posttravmatik stres bozukluğu en sık rastlanan psikiyatrik bozukluk çeşididir. Sınav kaygısı sınavdan önce, sınav anında ve sonrasında olmak üzere 3 grupta toplanıyor. Kişilerin özelliklerine ve kaygının derecesine göre değişiyor. Sınav kaygısı deyince genellikle ruhsal belirtilerden söz ediyor gibi oluruz. Halbuki sınav kaygısının duygusal, düşünce, davranış ve fiziksel anlamda belirtileri vardır. Çocuğunuz sınavı kazanmazsa ne olur? Başarı pompalaması nedeniyle reaksiyonel tavır geliştiriyor.”
Türkiye’de meslek lisesi oranı
Avrupa’ya göre çok düşük
‘Sınavlar ve Meslek Tercihlerimiz’ konulu sunum yapan Prof. Dr. Emel Ültanır da, Türkiye’de meslek lisesi oranının Avrupa’ya göre çok düşük olduğunu bildirdi. “Bu durum endüstrileşme sürecinin neresinde olduğumuzu gösterebiliyor” diyen Prof.Dr. Ültanır, şöyle devam etti: “Bizde yüzde 65 gibi bir oranla gençler üniversiteye gitmeliyiz düşüncesinde. Tüm bu sınav kaygıları bunların bir ürünü olmakta. Böyle bir çabanın ardından daha bilimsel olarak ülkelerde kariyer danışmanlığı ve rehberlik faaliyetleri nasıl yürütülüyor ve kariyer planlama sürecinde özellikle okul danışmanlarının rolleri neler, ona bakmamız gerekiyor. Kariyer danışmanlığı programları ‘Mihenk taşı’ dediğimiz, bir okulun olmazsa olmazıdır. Biz ülkemizde ne kadar uyguluyoruz? Öyle bir süreç ki toplumun pek çok ayağıyla beraber gerçekleşen bir süreç. Yani okullar, öğrenciler, ana-babalar, toplumsal birimlerle yapılması gereken bir süreç. Hatta gelişmiş ülkelerde kariyer danışmanlığının kolları olarak burs ve finansal yardım planlama bölümü bile var. Biz de madem ki Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyoruz, bu konuda gelişme yolunda olduğumuzu söylüyoruz. Bizim de aslında bu noktaya gelmemiz gerekiyor.”
Okul danışmanları öğrencilerin
kendilerini tanımalarını yardımcı olur
Konuşmasında okul danışmanlarının önemine de değinen Prof.Dr. Ültanır, “Okul danışmanları öğrencilerin kendilerini tanımalarını yardımcı olur. Yapılan çalışmalarda insanların mesleklere yönelimi 4 başlık altında toplanır. Bunlar insanlara yönelik, verilere yönelik, nesnelere yönelik ve fikirlere yöneliktir. Bir insan birden fazla meslek seçme yöneliminde olabiliyor. Bu süreçte iyi bir plan yapma karar almada en önemli aşamayı oluşturuyor. İyi bir kariyer planlama yapılırsa başarılı olunur. Bir öğrenci kendisine en uygun mesleği seçsin ki ilerde daha başarılı ve mutlu olsun. Böylelikle geleceğin dünyasında mutlu ve başarılı bir nesil oluşsun.”
Prof. Dr. Can Tuncer de ‘Sınavlar ve Kişiliğimiz’ konulu sunumunda az miktarda kaygının sınav başarısı için önemli olduğunu ifade ederek, ancak bunun dozunun önemli olduğunu ifade etti. Sempozyum Prof. Dr. Şermin Külahoğlu, Yrd. Doç. Dr. Itır Tarı Cömert ve Yrd. Doç. Dr. Özge Mergen sunumlarıyla devam etti. Katılımcıların sorularının da cevaplandığı sempozyum katılım belgelerinin dağıtılmasıyla sona erdi.