“Vakfıkebir Ekmeği” üzerine bazı düşünceler

YAYINLAMA: 07 Temmuz 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 07 Temmuz 2015 / 20.00

 
 
Ekmek üzerine söylenmiş o kadar çok sözümüz var ki… Hangisinden söz etsem bilemiyorum. Ama söylenecek daha çok söz var bu konuda.

Günümüzde ekmekten söz edildiğinde de hemen akıllara “Vakfıkebir Ekmeği” geliyor.  Gelmesi de doğru. Ülkemizin hangi yöresine giderseniz orada bir “Vakfıkebir Ekmeği  üreten fırın vardır mutlaka.  Vardır, ismi doğrudur bu ekmeğin, ancak  gerek görüntüsü ve gerekse pişirme özelliklerinden ötürü daha önce tattığınız “Vakfıkebir Ekmeği”nin kalitesi/tadını bulamazsınız. Öncelikle “ekşi maya” denilen ekmek hamurunun beklemeye bırakılmasıyla elde edilen maya kullanılır.  Ayrıca ekmek hamurunun kıvamına geldiğinde öncelikle taş fırınlarda pişirilmesi gerekir. Başka-başka özellikler de var ama bugün onlar konumuz değil.

Kısaca belirtirsek, “Vakfıkebir Ekmeği  1970’li yıllardan itibaren aranır olmaya, daha çok tüketilmeye başlandı. O yıllarda Avrupa’ya çalışmaya giden işçilerimiz oradaki arkadaşlarına “memleket özlemi”ni gidersin diye 3-5 kiloluk “Vakfıkebir Ekmeği”ni alıp hediye olarak götürüyorlardı. İşçilerimiz, ayrıca Almanların, Fransızların bu ekmeği çok beğendiklerini “pasta gibi ekmek” olarak tanımladıklarını söylerlerdi. Bir işçi arkadaşıma fırından ekmek alırken rastladım. Alırken fotoğrafını çektim. Kendisinden rica ettim, aldığı ekmekle yaşadığı kentin caddesinde arka planda yabancı tabelalar görünür birkaç fotoğraf çektirip göndermesini rica ettim. On gün sonra fotoğraflar geldi… Harika… Beklediğimden de başarılı.  Hemen bir haber yapıp o zamanlar muhabirliğini yaptığım Hürriyet gazetesine gönderdim.

Vakfıkebir Ekmeği”nin yabancılarca pasta gibi sevilip tüketildiği haberi birinci sayfada yer aldı. Gazetenin Avrupa baskısında da aynı haber yayımlandı. Ondan sonra da her gazeteci/yazar Vakfıkebir’e yolu düşsün-düşmesin bu ekmek için yazdılar/söylediler.

Belirttiğim gibi bugün  Vakfıkebir Ekmeği” ülkemizin her bölgesinde üretiliyor/tüketiliyor, ama kalite farkı ile… Geçen yıl Belçika Brüksel’de üretildiğini arkadaşlar söylediler ama o günlerin koşuşturmasında gidip göremedim.

Bizler ekmeği kutsal sayarız. Küçük bir parçacığını bile çiğnemez, yere düşmüşse alır,  kuş/böcek yesin diye bir kenara koyarız. Böyle özenli düşünce ve davranışımıza karşın ülkemizde kimi çevrelerce ekmeğin israf edildiğini biliyoruz. İstanbul’da aylık olarak yayımlanan Retail Türkiye Dergisinde okudum: “Gıda, Tarım ve hayvancılık Bakanlığı’nın 2013 yılı Ocak ayında  başlattığı “Ekmek İsrafını Önleme  Kampanyası” ile  bir yıl içerisinde   ekmek israfında  yaklaşık yüzde 18’lik azalma sağlandı.Böylece günde 1 milyon 80 bin, yılda 384 milyon  ekmek israf  edilmekten kurtarıldı ve 2 milyar 800 milyon liralık tasarruf sağlandı. Bu olumlu gelişmelere rağmen Türkiye’de hala 4,9 milyon adet ekmek  çöpe atılıyor.”

Bu da gösteriyor ki, ekmek tüketimi konusunda günlük tüketim ayarlamasında başarılı değiliz. Bayatlayan ekmeği nasıl taze duruma getireceğimizi bilmiyoruz demek ki… Bu konun bir de sağlıklı ambalajlama yönü var kuşkusuz.

Vakfıkebir Ekmeği”nin   -ama bu ilçede pişirilenin-  3-5 gün bayatlamadığı özelliğini unutmamak gerek. O bakımdan bu alandaki israfı önlemek için “ Vakfıkebir Ekmeği”nin öğretimi konusu üniversitelerce ele alınmalı, markalaştırılmalı…

 

 “Vakfıkebir Ekmeği” üzerine bazı düşünceler