Bayram öncesi düşünceleri…

YAYINLAMA: 15 Temmuz 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 15 Temmuz 2015 / 20.00

Zaman-zaman yaptığım gibi bu kez de ünlü yazarımız, merhum Peyami Safa’nın Objektif adlı köşesinde yayımladığı   “İki Peygamber ve iki medeniyet” başlıklı yazısını kısaltarak sunuyorum. Yazı, Hadiselere Tercüman gazetesinde yayımlanmış, ancak, tarihini yazmayı unutmuşum nedense… Yazı şöyle başlıyor:

“…. Müslümanlık da,  Hristiyanlık da Hak dindir. Daha sonra ve daha mütekâmil olan İslamiyet, İseviyeti inkâr etmez.

Bütün tarihçiler ve medeniyet felsefecileri kabul ederler ki,  Hazret-i İsa ve Hristiyanlık olmasaydı, Batı medeniyeti olmazdı. Onu vücuda getiren üç büyük unsur, Grek mucizesi (matematik düşünce), Roma hukuku ve Hristiyan dinidir. İslâm tarihçi ve medeniyet felsefecileri de bilirler ki, Hazret-i Muhammed  ve İslamiyet olmasaydı, İslâm medeniyeti olmazdı ve İslâm  medeniyeti olmasaydı Batı medeniyeti doğamazdı. Çünkü İslâm medeniyetini temellendiren  klâsik Greko-Lâtin  kültürünü Onuncu asırdan sonra Avrupa’ya tanıtanlar, İslâm (ve bu arada Türk) âlimleridir. Ayrıca Müsbet denilen ilimlerin (matematik)’in, fizik’in, kimya’nın, astronomi’nin, tababetin… kökleri İslâm medeniyetindedir. Bunun delilerini yalnız İslâm tarihçilerinin değil,  Batılı ve Hristiyan âlimlerin eserlerinde de bulabilirsiniz.”

(………)

“Batı medeniyeti, modern bir şekilde  var olabilmek için, Hristiyanlıktan altı asır sonra  doğan İslâmiyeti bekledi.”

Peyami Safa merhum, özetlediği m bu yazısını sanırım 1960’lı yıllarda yazdı. Tam yarım yüzyıl önce… Yazarın bu gerçekçi tespitlerinden sonra bugünkü İslam dünyasının içinde bulunduğu duruma bir bakar mısınız? Uygarlığın/medeniyetin yani, bilimin kaynağı İslâmiyet ne hallere düşmüş…

Batı uygarlığı, şimdilerde İslâm coğrafyasında kafasına vura-vura güya demokrasiyi öğretmek istiyor  Müslüman’a…

 Biri, (Batı) ulaştığı uygarlığı vahşice kullanıyor, doymak bilmeyen iştahını İslâm dünyasından karşılıyor. Bombalıyor, yıkıyor, yakıyor ve  “uygarlık/demokrasi getireceğim” deyip sömürü düzenini kurmak istiyor.

Diğeri, (İslam dünyası) kendi coğrafyasındaunuttuğu, - aslında dinin gereği-  yardımlaşma odaklı sevgidünyasını yaratamamanın cezasını Batı uygarlığının elinden çekiyor. Osmanlı’nın din üzerinden kurduğu İslâmi coğrafya bütünlüğü yine Batı’nın bu din kardeşliğine soktuğu  nifak çomağıyla koca bir  imparatorluk çöktürüldü.

      Batı kendi dini inançlarının kutsallığını unutup, diğer bir inanç dünyasına böylesine zalimce saldırı düzenlemesi çok eskilerde din adına  yapılırdı. Tarih bu yanlışlığı yazdı. Ama günümüzde sırf kendi yaşam düzeylerini korumak, sömürü düzeni kurmak adına  “son dine inanan bir dünya”ya sömürü adına vahşet uygulamak  -eğer inanıyorsa Batı-  hiçbir dinde yoktur, olamaz da…

Batı’nın” demokrasi getireceğim” iddiasıyla girip yakıp/yıkıp, bombaladığı, insanları vahşice katlettiği hangi coğrafyaya refah/mutluluk geldi? Türkiye kendi topraklarına ekip büyütme çabasını gösterdiği demokrasisini, dolayısıyla da sosyal yaşamını şekillendiren/düzenleyen ekonomisini, eğitimini, kültür/sanatını vb. geliştirme çabalarına yönelik az mı sabotajla karşılaştı?

Bir kutsal bayramı bu duygu ve düşüncelerle karşılıyorum. Kutsal Ramazan Bayramınızı esenlik dileklerimle kutluyor, tüm insanlığa her alanda barış ve kardeşlik getirmesini diliyorum.

 

 

Bayram öncesi düşünceleri…