Ekici: 1 Şeker: 0

YAYINLAMA: 19 Temmuz 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 19 Temmuz 2015 / 20.00

Ekici, Ankara’dan gelen pasa mazallah öyle bir vole çaktı ki, kaleci Şeker topu tutayım derken topla birlikte kendisi de filelere yapıştı! Şut çok sertti! Kaleci Şeker’in ne kariyeri kaldı, ne de karizması… Hepsi silindi, yerle yeksan oldu!

 

Aslında CHP’yi seçime götüren yönetim iyiydi. Hiçbir beklentiye kapılmadan dürüst ve çok çalıştılar. Ellerinden geleni yaptılar. Onlarda bir suç aramak yanlış olur. Eğer bir hata varsa, onu Ankara’nın saçma sapan listesinde aramak lazım. Tabii bir de siyasi konjonktür

 

CHP ilginç bir parti; daha doğrusu garip, güven vermeyen, bir türlü çözemediği temel sorunların altında kıvranan bir parti.

Bizzat CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş’ın Selin Ongun’a verdiği röportajda ifade ettiği gibi, “CHP’nin acilen ideolojik ve politik çizgisini daha net hale getirecek çalışmalar yapması gerek. Örgüt modelinde ve tüzükte çok önemli değişiklikler yapılmalı” derken herhalde kafasında modelolarak Gaziantep örgütü ve ikinci parti konumundan üçüncüye parti konumuna gerilemek vardı!..

 

Kötü bir seçim tecrübesi geçiren il yönetimi, daha iyi hizmet verebilmek, üyeler arasındaki tesanüdü sağlamak uğruna genel merkezle temasa geçiyor ve planını aktarıyor. İstifa edersek bizi yeniden görevlendirir misiniz, il ve ilçe seçimlerinin daha demokratik bir ortamda yapılmasını sağlarız, diyor.

Son derece uygarca yapılan bir diyalog. Genel Merkez, ‘Tamam” diyor, bunlar da istifa ediyor.

Aradan iki MYK geçiyor, gelmesi gereken haber bir türlü gelmiyor! Bu arada istifaların bile kabul edilip edilmediği belli olmuyor. Oyalanıyorlar!

 

Bu arada Genel Başkan Kılıçdaroğlu, eski milletvekili ve yakın arkadaşı Akif Ekici’yi Ankara’ya çağırıyor.

Nedir bu Antep’in hali Allah aşkına Akif Bey? Neden böyle oldu? Ne yapmamızı önerirsin?” diyor.

Tam sırası, Ekici içini boşatmak istiyor, nasıl kazık yediğini anlatmak istiyor ama karşısında çok kibar, nazik  bir genel başkan var, vazgeçiyor! Bildiklerini anlatıyor, fırsatını bulunca da taşı gediğine yerleştiriyor, bizi batıran gönderdiğiniz liste oldu, diyor. Kılıçdaroğlu yutkunuyor, itiraz edemiyor.

Sonrası malum, Kılçdaroğlu, Ekici’yi yetkilendiriyor, “Arkadaş git bu işi hallet” diyor.

 

Ekici kolları sıvadı büyük bir sorumluluğun altına girdi. Öyle ya, tarih, skoru yazıyor, bahaneleri değil…

2.5 aylık maratonda Gaziantep’te CHP’nin kaderi belli olacak.

Şimdi gelelim partinin diğer ağır ağabeylerinin neler söylediklerine…

Onlar Sait Köse’nin devam etmesini istiyorlardı. Çünkü, Köse partiye tam hakim değildi, örneğin falan mahallenin muhtarının adını bilmeyebilirdi. Böylece, ilçeler ve il seçimi daha bağımsız, yönlendirilmeden, demokratik bir ortamda, rekabete dayalı yapılırdı. Ama Ekici kurt gibi, herşeyi bilir, bütün ilçeleri tereyağdan kıl çeker gibi halleder. Zaten kendisi de İl Başkanı olacaktır. Bakmayın siz şimdi söylediklerine. Kesinlikle görev almayacağım diyor ama zamanı gelince partili arkadaşlarımın ısrarına dayanamadım der ve seçilir.

 

CHP’nin daha derin düşünebilen ekabir takımı ise, “Yok canım, Akif söz verdiği gibi il başkanı olmayacak. Onun derdi Kılıçdaroğlu’na sözünü verdiği ‘24 oy’u Aralık ayındaki Kurultay’a götürüp, MYK üyesi seçilmek. Niye il başkanı olup da, ha babam, de babam uğraşsın ki!..” diyor…

 

Ama bütün tarafların üzerinde ittifak ettikleri, Akif Ekici’nin miletvekilliğine oynadığı. Hele ki erken seçim bütün azametiyle gündemdeyken!..

Eh yani, bu kadar çalışmayı kim Hilal-i Ahmer uğruna yapar? Değil mi?

 

 

Adana Amerikan Konsolosu

John L. Espinoza

Ağustos 2012 ‘de Adana Konsolosu olarak göreve atandıktan kısa  süre sonra ziyaretime gelen Espinoza, genç görünümüne rağmen tecrübeli, siyasi kariyeri dolu  bir diplomattı.

Birçok görevinin dışında Paris’teki ABD Büyükelçiğinde siyasi ataşe olarak görev yapmış, daha sonra ABD Bağdat Büyükelçiliğinde de Büyükelçi John D. Negroponte’nin özel yardımcılığını yürütmüştü.

 

Gazete ofisinde sohbet ederken haliyle o günün en önemli konusu Suriye meselesine dalmıştık.

Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu o günlerde Esad’ın gidişinin aylara değil, haftalara hatta belki de günlere bağlı olduğunu söylüyordu.

Espinoza da, Başbakan Erdoğan’ı beğendiklerini, takdir ettiklerini ifadeyle, Esad’ın birkaç ay içinde gideceğini iddia edince şaşırmıştım! Öyle ya, karşımda ABD’nin koskoca Konsolosu duruyordu. ABD ne derse oydu! Arkadaş sohbeti değildi ki, çok ciddi bir söylemdi ve en yetkili ağız konuşuyordu…

 

Ben de kararlı bir şekilde karşı çıkmış, “Yanlış düşünüyorsunuz, bölgeyi iyi tanımıyorsunuz, Esad gitmez, gitmeyecektir” demiştim.

Buz gibi bir hava esti. Galiba Espinoza’yı kızdırmıştım. Sinirlendiği her halinden belli oluyordu.

Öyle ya, Irak’ta Büyükelçi’nin özel yardımcısı olarak görev yap, bilgi donanımına ve birçok özel istihbarata sahip ol, sonra da karşındaki yerel bir gazeteci, bölgeyi tanımıyorsunuz falan diye sana kafa tutsun!

 

Bir daha gelmedi beni ziyarete, ilişkisini de kesti. Oysa, önceki konsoloslar ve büyükelçiler Gaziantep’e gelince mutlaka önce bana uğrarlardı, birlikte yemek yer, sohbet ederdik.

Acaba o gün kabalık mı etmiştim? Bir misafire karşı daha mı kibar ve nazik olmalıydım? Sonraki günler, arkadaşlarım beni eleştirdi.

Asla nezaket kurallarının dışına çıkmamıştım, hayatımda hiç yapmadığım bir iş, ama karşımdakinin de inanmadığım, kabul edemeyeceğim iddialarına karşı, misafirimi memnun etmek için kendi argümanlarımı söylememek benim pek yapabileceğim bir iş değildi!

 

Nitekim benim dediğim oldu, haklı çıktım yani!

Bu düşüncemin şekillenmesinde bana dağarcığımdaki iki önemli veri yardımcı olmuştu.

Birincisi ABD Başkanı Cumhuriyetçi (Republican) Bush savaşın adamıydı! Demokrat (Democrat) Obama ise barışın adamıydı!..

Amerikan Anayasasına göre yabancı bir devlet başkanına suikast, devirme vb eylemler kesinlikle suçtu.

Amerika bir mühahalede bulunamayacağına göre Esad’ın gitmesi tamamen iç dinamiklere bağlıydı. Bunun da mümkün olamayacağı gün gibi aşikardı. Ayrıca bölgede resmi ve gayriresmi güçleri bulunan Rusya ve İran Esad’ın gitmesine karşıydılar.

Bir diğer bilinen ise Ortadoğu’da Mısır’sız savaş, Suriyesiz barış olamayacağı gerçeğiydi!..

 

İşte böyle…

İstemeyerek de olsa bazen dostları incitmek uzun süren kırgınlıklara sebep olabiliyor. Keşke olmasaydı.

Espinoza Adana’daki görevini tamamladı, başka görevlere atanmak üzere ülkesine dönüyor.

Yolun açık olsun Mr. Espinoza. Kariyerinde başarı dileklerimle birlikte…

Ekici: 1  Şeker: 0