KORKU İMPARATORLUĞU

YAYINLAMA: 13 Ocak 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 13 Ocak 2016 / 18.00

Bazen atılan küçük bir taş parçası devasa bir aynayı yüzlerce parçaya böler ve o aynaya bakan kendini yüzlerce parçada görür. O aynada görülen her parça algısal gerçekliğimizin tuz buz oluşudur aslında.

Geçtiğimiz günlerde Kanal D televizyonunda Beyazıt Öztürk'ün (beyaz) eğlence nitelikli şov programına katılan Ayşe Öğretmenin söyledikleri aynaya atılmış ve yüzlerce kırık parçalara dönüşmesine yol açan bir küçük taş parçasıydı. Atılan taş küçük etkisi büyük olmuştu.

Bu etki neden büyüktü? Ayşe öğretmen ne demişti ki?

Ayşe Öğretmen ''"Burada yaşananlar ekranlarda çok farklı aktarılıyor. Sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün, duyun ve artık bize el verin. Yazık; insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın. Bomba seslerinden, kurşun seslerinden… İnsanlar susuzluk ve açlıkla mücadele ediyor; özellikle de bebekler ve çocuklar. Lütfen duyarlı olun ve sessiz kalmayın." demişti telefondan ekran izleyicilerine.

Beyazıt Öztürk gerçekten içten vicdan muhasebesi yaptığından mı yoksa şov alışkanlığından mı alkışlatmıştı Ayşe öğretmenin sözlerini.

Buraya kadar her şey normal görülebilir hatta Kanal D izlemeyenler Ayşe öğretmenin dediklerinden haberdar bile olmayabilirdi. Ancak havuz medyası Ayşe öğretmenin bu açıklamasından rahatsız oldular. Neden? Çünkü günlerdir ateş altında aç susuz kalan, kadınıyla çocuğuyla öldürülen ve çocukların cenazeleri buzdolabında saklanan, sokaklarda Taybet İnan gibi öldürülüp günlerce bekletilen cenazelerin varlığından söz etmeyip, devlet şiddetini perdeleyen bir algı yaratma çabaları, Ayşe öğretmenin sözleriyle tuz buz olmuştu. Yaratılmak istenen algı deforme olmuştu. Yalan gerçeklere çarpmıştı. Devletin ideolojik hegomanya aygıtlarının aylardır gizlediği gerçekler 3 dakikada ortaya serilmiş, Ayşe öğretmen görmeyen gözlere, duymayan kulaklara ve kabuk bağlamış vicdanlara güçlü bir tokat olmuştu. Ayşe öğretmenin çığlığı kayayı delen bir incir olmuştu.

Kanal D hemen devletin yanında olduğunu açıklamış kendince zevahri kurtarmaya çalışmıştı. Ardından Beyazıt Öztürk politikayla ilgilenmediğini, polis çocuğu olduğunu söylemiş ve özür dilemişti. Ve ardından beklenen hamle geldi. Savcılık Beyaz ve programın yapımcısı hakkında terör örgütü soruşturması açtı.

Sahi soruşturma açacak ne vardı Ayşe öğretmenin konuşmasında. Suç unsuru olacak hiç bir şey olmamasına karşın soruşturma açmanın perde arkasında toplumu sindirmek, devletin hegomanya araçlarının çizmiş olduğu algı perdesinin bozulmaması yatıyordu. Faşizan anlayış muhalif olan her sözün susturulmasını, haddini bildirmeyi gerektiriyordu.

Devletin geleneğinde, ister örgütlü ister bireysel muhalif tepki koyan herkesi susturmak etkisiz kılmak fazlasıyla örnek teşkil ediyordu.

Bir zamanlar Turgut Özal kendisinin keyfiliğine karşı çıkan muhalefete ''benim cumhurbaşkanlığıma alışırsınız'' diyordu. O esnada 17 Şubat 1990 tarihinde Ankara'dan bir teğmen olan Murat Şeref Baba cumhurbaşkanına bir telgraf çeker. ''Sayın Turgut Özal ben sizin cumhurbaşkanı olmanıza alışamadım'' der. Bu sözler o dönem bütün toplumsal muhalefetin yapamadığını yapar ve büyük ses getirir. Tabi akıbeti bellidir. Teğmen Baba önce ordu içerisinde tecrite uğrar sonrasında istifa ettirilir. Toplumun vicdanı olan teğmen baba şahsında toplum cezalandırılır.

Şimdi Ayşe öğretmene 3 dakikalık mikrofon açan Beyazıt Öztürk ve Kanal D cezalandırılmak isteniyor. İster açık ister örtük bir faşizm olsun gerçekleri gizlemek için bir yandan devletin elinde bulundurduğu şiddet tekelini kullanır, bir yandan da basını medyası, dini, eğitimi ile bütün ideolojik hegomanya araçlarını kullanarak bir korku imparatorluğu yaratmak ister. Bugün AKP ülkeye korkuyu dayatarak bir korku imparatorluğu yaratıyor. Başkanlık sitemine giden yolun açılması, yarattıkları korku imparatorluğunun güçlü olmasından geçtiğini düşünüyorlar.

Ama gerçekleri uzun süre karatabilirsiniz ancak açığa çıkmasına engel olamazsınız. Ayşe öğretmenin çığlığının engellenemediği gibi. Korkularda aşılır. Yeter ki bu zulüm düzeninin yarattığı tahribatları, acıları, ölümleri, yıkımları unutmayalım. Turgut Uyar'ın dediği gibi;

Hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutma

diyor birisi yineliyorum

hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmayın

insan nasıl direnir başka

hiç unutma

 

 

KORKU İMPARATORLUĞU