Coğrafya öğretmenim Nilüfer hanım
Benim okulum Özel Gaziantep Koleji eski vilayet binasının arkasında bulunan sokaktaydı. Okul binası, Güllü Sait’e ve Hilmi Yetkin’e ait eski Antep evleri birleştirilerek oluşmuştu. Okulun asıl giriş kapısı Güllü Sait’in evinin olduğu kısımdaydı. Bugün hala anlamadığım bir nedenden, okula girerken önce Zihni Kutlar’a ait evin koridoruna girer, oradaki bir kapıdan okulumuza geçerdik.
Hilmi Yetkin’in evinin çok büyük bir bahçesi vardı. Bu bahçenin bir bölümüne derslikler inşa edilmişti. Böylece eve ait odaların yanısıra yeni yapılan derslikler de sınıf olarak kullanılırdı. Bu kısım, Kolej’in orta okulu; Güllü Sait’in evi ve asıl giriş olan kısım ise lise kısmıydı.
Bahsettiğim evler, duvar komşusu olduğu için aradaki duvar yıkılınca, geniş bahçeler birleşmiş ortaya çok kocaman bir alan çıkmıştı. Sınıflar Antep evinin odalarıydı. Pencereler derin, parmaklıklı ve kapaklıydı. Öğrenciler bu pencereleri kullanarak, beni bugün bile gülümseten komiklikler yaparlardı. Bütün okulun sınıflarında ve odalarında gaz sobaları vardı, gün boyu o sobalar gayet muntazam yanardı.
Okulda iyi bir öğretmen kadrosu vardı ve eğitim mükemmeldi. Kolejden mezun olduğumda İngilizce olarak derdimi anlatmanın yanısıra, benimle konuşulanı da gayet rahat anlıyordum. Bu iyi öğretmenlerden birisi coğrafya öğretmenim Nilüfer Güçdemir’di. Beni, orta okul birinci sınıftan, liseden mezun oluncaya kadar okuttu. Nilüfer Hanım’la aynı zamanda Kavaklık’taki evimizde komşuyduk da. Bir köşede onların evi, bir köşede bizim...
Nilüfer Hanım Mardin’liydi. Bize, Mardin’den getirilmiş biberli falan leblebiler gönderirdi. Birkaç sene evvel Mardin’le ilgili yemekler yazarken o leblebilerin tadı aklıma geldi. Hiç üşenmedim telefon rehberine baktım. Oğlu Güven Güçdemir’in telefonunu buldum. Telefon açtım, sekreterden Nilüfer Hanım’ın telefonunu isteyip aradım. Çok memnun oldu. Aman bana ne tarifler verdi... O zaman Nilüfer Hanım’ın geniş mutfak bilgisinin de farkına vardım.
Renkli gözlü, sarışın, iyi tahsil yapmış Nilüfer Hanım, güzel bir kadındı da... Sürekli gülümseyen gamzeli yüzünü hiç asık gördüğümü hatırlamıyorum. Benim okuduğum 1964-70 yılları arasında özellikle lise sınıflarında çeşitli nedenlerden 24 yaşına gelmiş öğrenciler de bulunurdu. Nilüfer Hanım, tatlı-sert otoritesi ile bizim gibi tıfıl öğrencilerle yaşı kemale erenleri gayet güzel yönetirdi. Bu tatlı sert otorite nedeni ile öğrencilerin yaş farklarından kaynaklanan problemler hiç su yüzüne çıkmazdı.
Coğrafya öğretmenim Nilüfer Hanım, 10 Kasım 2011 tarihinde 88 yaşında ebediyete intikal etti. Moralimin son derece bozuk olduğu bu günlerde Nilüfer Hanım’ı onun fevkalade pozitiv yaşam felsefesi ile bir kere daha anmak istedim. Biliyorum ki, yazı bittiğinde, bendeki hatıraları tıpkı öğrenciliğimde olduğu gibi bana enerji olarak dönecek...
Mardin’de doğan Nilüfer Hanım’ın çocukluğu, babasının işi nedeniyle hem Mardin’de hem İstanbul’da geçmiş. 6 yaşında Notre Damede Sion Lisesi’nin ana okulu “papillon’a gitmiş. İlk ve Orta Okulu Mardin’de bitirmiş. Liseyi ise İstanbul’da Erenköy Kız lisesinde yatılı olarak okumuş. Başarılı lise eğitiminden sonra 1946 yılında İstanbul Üniversitesi’nin coğrafya bölümünden mezun olmuş.
Eşi Cemalettin Güçdemir, Midyat savcısı olunca Mardin’li Nilüfer Hanım’la yolları kesişmiş ve yaşamlarını birleştirmişler. Hayatının bu kısmında çok hoş anılar var… Nilüfer Hanım, son derece dışa dönük, gayet güzel konuşan, dans eden, hayat dolu medeni bir kadındı… Doğal olarak kendine seçeceği eş için kriterler belirlemiş… Eşin iyi konuşması ve dans bilmesi gerekiyor… Cemalettin Bey, hukukçu olmanın verdiği rahatlıkla gayet güzel konuşurdu… Nilüfer Hanım, bu özelliğe bir artı verdi herhalde. Dans bilip bilmediğini de görüştüklerinde “La poloma” plağını çalarak test etmiş! Cemalettin Bey, pikapta çalan plağın La poloma olduğunu bilmiş… Onun üzerine dans bildiğine kanaat getirip, Cemalettin Bey’in evlenme teklifine “evet” demiş. Gel gör ki düğünde anlaşılmış ki Cemalettin Bey dans bilmiyor!
Komik bir dans hikayesi daha var… Kolej kadınlar kolu bir balo düzeliyor, okul açılışının ilk yıllarında… Açılış dansını Kolej Müdürü’nün yapması gerekiyor. Ama Müdür Bey dans bilmiyor! Nilüfer Hanım ve beden eğitimi öğretmeni Suzan Bayram, müdür beye makam odasında dans öğretiyorlar.. Birkaç gün ciddi olarak dans dersi verilince müdür bey, balo açılışını yapacak kadar dans eder hale geliyor…
Güven, Nilgün ve Argun, Nilüfer Hanım’ın çocukları… Bu yazıyı yazmak için Güven’den bilgi ve fotoğraf, Nilgün’den ise anektodlar aldım. Görüşmelerimiz sırasında Güven’in dikkatimi çektiği bir konuyu çok önemsiyorum… O da 1960’larda Gaziantep’te Nilüfer Hanım’ın da içerisinde aktif olarak rol aldığı sosyal yaşam… Müthiş bir hareketlilik vardı o yaşamda… Nüket Ersoy’un başkanlığındaki Yardımsevenler Derneği Yeşilsuyun yanındaki birara büyükşehir belediyesine ait lokal olarak da kullanılan salonda “Karakedi Pastanesi”ni açmıştı.
Bu pastanede çok lezzetli pastalar satılırdı. Özellikle milföy hamurundan yapılan böreklerin tadı hala damağımda… Kolejli öğrencilere burada çay verilirdi. Müzik de olurdu ve biz öğretmenlerimiz başta olmak üzere arkadaşlarımızla dans ederdik. Daha sonraki yıllarda yine Nilüfer Hanım’ın gayretleriyle bu çaylar çocuk yuvasının yanındaki jandarma mahvelinde hem de Edip Akbayram’ın canlı olarak söylediği çay partilerine dönüştü.
Nilüfer Hanım’ın bizim sosyalleşmemiz ve toplum içerisinde medeni cesaret sahibi olabilmemiz için çok çaba sarfettiğini hatırlıyorum.
Nüket Hanım, daha sonraki yıllarda kolej kadınlar kolunun başkanı olacak ve Gaziantep’i tiyatro şehri haline getirecekti. O dönemde Yıldız Kenter, Müşvik Kenter ve Şükran Güngör’ün yer aldığı Kenter Tiyatrosu’nun bütün oyunları; Gülriz Sururi-Engin Cezzar, Altan Erbulak, Altan Karındaş, Haldun Dormen, Nurhan Damcıoğlu, Nevra-Metin Serezli, Suna Pekuysal, Ergun Köknar, Nisa Serezli gibi bugün bile muhteşem oyun güçleri belleğimde olan tiyatro sanatçıları Gaziantepliler’e o zaman şahane oyunlar izletirlerdi. Şimdi düşünüyorum da, Sururi-Cezzar çiftinden, Altan Erbulak ve Altan Karındaş’tan çocuk tiyatrosu izlemiş olmak ne kadar lüks bir şey..
Tabii konserleri de unutmamak gerek. Aklımda, Nesrin Sipahi, Erol Büyükburç, Mavi Işıklar gurubu, Gönül Yazar, daha sonraki yıllarda Erol Evgin ve Sezen Aksu gibi sanatçıların konserleri…
Yazımı yazarken Esin Battal Tümer ile de konuştum. Esin’in hafızasına çok güvenirim. O da bana Nilüfer Hanım’ın engin kültürlülüğünden söz etti. Ayrıca, öğretmen olarak kendine çok yakın bulduğunu ve her türlü sorununu onunla paylaştığını da anlattı.
Ben de hatırladım… 1960’ların başında İsrail konusunu anlatırken, bize İsrailliler’in güneş enerjisini nasıl kullandıklarını anlatmıştı. Benim bir sorum üzerine de Amerika’daki bazı bölgelerin gün içinde değişen sıcaklıklara sahip olmalarının neden meydana geldiğini anlatmıştı. Ben de onu Amerikalılar’a söyleyince, bir Türk öğrencinin bu kadar detay bilmesine pek hayret etmişlerdi!
Kızı Nilgün, ölümünden birkaç gün sonra Nilüfer Hanım’ın çekmecelerine bakmış. Çekmecede 2003 yılından bu yana Gaziantep Kolej Vakfı’nda yapılan etkinlik davetiye ve programları, çıkarılan okul gazeteleri duruyormuş. Nilgün diyor ki “Kolej Vakfı anneme vefalıydı, Annem de onlara gönülden bağlıydı.”
Nilüfer Hanım’a bizi iyi yetiştirip, adam etmeye harcadığı emekten dolayı minnet duyuyorum. Kolej’in tüm öğrencileri ve öğretmenleri tarafından sevilmek, anılmak büyük mutluluk olsa gerek.