En eski temizlik malzemesi: Sabun
Sabun konusunda en sağlıklı bilgi, Kudret Emiroğlu tarafından yazılan “Gündelik hayatımızın tarihi” isimli kitap da mevcut. Faydalandığım bir diğer kaynak ise Pars Tuğlacı tarafından yazılan “Okyanus Sözlüğü”.
Bugün kullandığımızın sabunun atası, herhangi bir yağ ile kül suyu ve suyun bileşiminden oluşuyor. Ancak, araştırdığım kadarı ile doğada sabun otu ve sabun ağacı olarak bilinen yapraklarına su deyip ovalanınca köpüren ve hatta temizliğe yardımcı olan bitkiler de var.
Sabun otu: Saponaria officinalis L. 30-70 cm yükseklikte, çok yıllık, otsu, beyaz ve pembe çiçekli bir bitkidir. Terletici ve idrar artırıcı olarak kullanılır. Sabunotu meyvesinde zamk, reçine, musilaj, uçucu ve sabit yağların yanısıra saponin taşır. Saponinden dolayı bitkinin kök ve yaprakları su ile çalkalanırsa sabun gibi köpük meydana getirir.
Sabun ağacı: Sapindus saponarie Dicotyledoneae sınıfının Sapindaceae familyasından Antil adalarında yetişen küçük bir ağaç. Meyveleri kiraz büyüklüğünde kırmızı ve saponin bakımından zengindir. Kumaş ve çamaşırların yıkanmasında kullanılır.
Rivayete göre bazı kayıtlar M.Ö. 2800 yıllarında Babillilerin bir çeşit sabun kullandığını göstermektedir. Hititler ise helvacıotu kökü ve sabunotu külleriyle temizlik yapmaktaydılar. Eski Mısır, beden ve giysi temizliğinde bugün hala kullanılmakta olan sabunu ilk üreten uygarlık olarak tarihe geçmiştir. Tevrat, hem bedensel hem de ruhsal kirlenme olan “murdar”lık durumundan çıkabilmeleri için insanlara giysilerini de yıkamalarını emretmektedir. Yani sabun kullanımında dini bir zorunluluk da bulunmaktadır.
Birçok kaynakta referans verilen bir Roma efsanesine göre sabun Roma’daki Sapo tepesinde tesadüfen keşfedilmiştir. Kurban edilen hayvanların küllerle karışan yağları Tiber nehrine sürüklenmiş; burada çamaşır yıkayan Romalı kadınlar, bu kaygan maddenin karıştığı suyla yıkadıkları çamaşırların daha kolay temizlendiğini görmüşler. Ve sabun o günden bu yana temizlenmek için kullanılır olmuş.
Romalılar sabunu tesadüfen teşfetmiş olabilirler; ama yukarda bahsettiğimiz gibi sabun, bizim coğrafyamızda çok daha eskilerden beri bilinen bir temizlik malzemesiydi. Gerek insan bedeninin gerekse giysilerin düzenli olarak temizlenmesinin tarihi medeniyet tarihi kadar eskidir. Bu tarih, insan uygarlığının filizlendiği Mezopotamya ve Nil vadilerinde insanlık kültürünün birçok öğesiyle paralel bir gelişme göstermiştir.
Halen Arap sabunu olarak bildiğimiz yoğun sıvısabunu ilk defa M.Ö. 6. Yüzyılda Fenikelilerin geliştirdiği rivayet edilir. Fenikeliler keçi yağı, kül ve potasyum karbonatı suda kaynatarak ilk sıvı sabunu ürettiler. Anadolu’da bunlar oldukdan çok sonra, Romalılar Pompeii’de Avrupa’nın ilk sabun imalathanesini kurdular.
Roma dışında kalan Avrupa coğrafyasında sabun 8. ve 14. Yüzyıllar arasında görülmeye başlandı. İtalyanca sapone, Yunanca sapuni, Sırpça sapun, Fransızca savon, İspanyolca jabon, Almanca seife isimleriyle Avrupa kıtasına yayılan, Arap sabun tekniği İspanya’dan Avrupa’ya geçti. İlk başlarda soğuk yöntemle Marsilaya’da üretilen sabunun Almanya üzerinden İlgiltere’ye ulaşması 1300 leri buldu. Kuzey Avrupa’da sabun lüks sayılıyor, hayvani yağ ve külden kendi ürettikleri sabun kötü koktuğu için yalnız çamaşır yıkamakta kullanılıyordu.
Bizans’ta sabuncu esnafı bir lonca etrafında üretim yapıyordu; başkent Konstantiopolis’te 10. Yüzyıldan beri sabuncu loncası faaliyetteydi. Bu gelenek hemen hiç değişmeden Osmanlıya geçti.
Osmanlılarda bilinen üç temel sabun vardı; beyaz sabun, yeşil sabun ve Arap sabunu. Özellikle çamaşır yıkamakta kullanılan “kara sabun” kil, donyağ ve kireç karıştırılarak yapılırdı.
Bugün Edirne’nin turistik eşyası haline gelen meyve biçimindeki sabunlar ilk kez Osmanlı’da üretildi. Beyaz sabun eritildikten sonra içine birkaç damla gülyağı katılır ve soğumaya bırakılır. Bundan sonra maharetli ustalar , soğuyan sabun hamurunu elle meyve biçimine getirir, boyar ve “miss” sabunu diye satılırdı. Osmanlı’da ayrıca çiçek sabunu, Hünkari Miski sabun, alaca sabun, araki sabun, kara sabun, mine sabunu, kokulu sabun, kandiye sabunu, fes sabunu, arap sabunu, Iraki sabun, Trabluskari sabun, Girid sabunu ve leke sabunu adıyla birçok sabun türü satılırdı.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kaynatma sisteminin yerini buhar sisteminin almasıyla sabun üretimi sanayiye dönüştü ve 1884 yılında W.H. Lever tarafından ilk defa ambalajlanıp piyasaya sürüldü.
Osmanlı İmparatorluğunda aynı dönemde sabunhanelerin yanı sıra sanayi üretime geçildi ve 1863 yılında sabun imalatını da içeren kararname ile üretim esasları belirlendi.
Lever 1900’de ilk defa toz sabunu üretti. Bundan önce sabunler evlerda kadınlar tarafından kesilip rendelenmekteydi. Toz sabunun suya daha çabuk karışması çamaşırların temizlenme oranını yükseltiyordu.
Zeytin üreticisi bölgelerde zeytinyağlı sabun; Edirne’de kokulu ve meyve biçimli sabunlar üretildi. Sabun üretiminde zeytin, keten, haşhaş, ayçiçeği, kendir, pamuk, susam, mısır, şalgam, soya fasulyesi, yer fıstığı, kemik yağı, at yağı, hayvani iç yağlar kullanılmaktaydı. 1952 yılında Sabun Normları Tüzüğü çıkarıldı.
Sabun, önceleri dokumacılıkta da kullanılırdı. Dokumacılık sabunları yağların veya yağ asidlerinin sülfürik asidle işlenmesi sonucunda elde edilir. Bu sabunlar kullanıldıkları dokuma cinsine göre değişik özelliktedirler. Pamuk, yün, ipek gibi çeşitli dokuma maddelerinin sert sularda ıslatılıp yıkanmasını sağlarlar.
Ortadoğu coğrafyasında Halebi önemli bir ticaret merkezi haline getiren zeytinyağlı, defneli sabun imalatı halen devam etmektedir. Haleb’in etrafındaki Antakya, Antep gibi kentlerde de aynı coğrafyaya sahip olmaları nedeniyle sabun imalatı bugün de eskisi kadar popüler ve gereklidir.
Yüzyılı aşan bir sabun imalathanesini bugün büyük başarı ile sürdüren Ökkeş Humanızlı, kendi imalathanelerinde hep yenemeyecek kadar asitli zeytinyağı kullanarak sabun yaptıklarını söyledi. Humanızlı, bazı imalatçıların hayvani yağ kullandıklarını, daha yüksek verim elde ettiklerini, ancak kendilerinin kalitelerini düşürmemek için çoğunlukla zeytinyağı; bazen de palm yağı kullandıklarını söyledi. Palm yağı, palmiye ağaçlarında yetişen şekil olarak küçük hurmaya benzeyen meyvelerin sıkılmasıyla elde ediliyor.