Zihinsizlik Hali

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Güzel bir yaz sabahı idi. Kuşlar cıvıl cıvıl ötüyordu. Etrafta tatlı bir telaş vardı. Büyük mistik Udal’ın oğlu Ketu, yıllarca süren eğitimden dönmüştü. Evde Ketu’nun dönüşü için bir kutlama yapılıyordu.

Büyük mistik Udal, oğlunu daha kapıdayken karşılamıştı. Baba Udal, oğlu Ketu’da bir şeylerin eksik olduğunun hemen farkına varmıştı. O zamanda çocuk büyük bir mürşide eğitim için yollanır ve yıllarca o alimin yanında eğitim alırdı.

Ketu da ormanda yaşayan bir alime gönderilmişti. Mistik Udal, oğlunda olmaması gereken gurur, kibir ve egonun var olduğunu sezinledi. Udal’ın temel felsefesi egosuzluk üzerine idi. Çünkü ego taşıyan bir insan, var oluşu anlayamaz ve gerçek manada mutlu olmazdı.

Ketu bütün ilimleri tahsil etmiş ve bilgi ile dolmuştu. Başarılı bir öğrenciydi. Fakat baba Udal mutsuzdu. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Ketu babasını böyle görünce ona “Baba, yanlış giden bir şey mi var? Neden mutsuzsun” dedi.
Baba Udal “Bir şey soracağım” dedi. “Öğrenerek her şeyin öğrenildiği ve unutulduğunda bütün bilginin nafile, boş, anlamsız, zarar haline geldiği o bir şeyi öğrendin mi?”.

Ketu “Orada öğretilen her şeyi en güzel şekilde öğrendim. Tarih, matematik, felsefe, mantık, dini bilgiler, dil, sanat her şeyi öğrendim”.
Ketu öğrendiği her şeyi anlattı. Mistik Udal “Fakat onu öğrendiğinde her şeyi öğrenmiş olduğun o bir şeyi öğrendin mi?”.

Ketu bu soru karşısında epey huzursuzluk hissetti. “Hocamın öğrettiği her şeyi öğrendim. Kitaplarda neler yazıyorsa hepsini öğrendim. Sen neden bahsediyorsun? O bir şey nedir? Lütfen gizemli konuşma. Açık ve net ol. Ne demek istediğini doğrudan söyle”.
Ketu ego, kibir, gurur doluydu. Bir ara babasının hiçbir şey bilmediğini, babasının saçmaladığını bile aklından geçirdi.
Mistik Udal, oğlu Ketu’ya: “Şuradaki ağacı görüyor musun? Git ondan bir tohum getir”.
Ketu gidip o ağaçtan bir meyve kopardı. Bu ağaç incir ağacı idi. Bir incirin içinde yüzlerce küçük tohum olur. Baba Udal bu tohumlardan birisini avucuna koydu.
Udal “Ağaç neden meydana gelir?”
Ketu “Bu küçük tohumdan elbet”.
Udal “Evet, bu büyük ağaç bu küçük tohumdan meydana geliyor. Tohumu parçala ve o büyük ağacın nereden meydana geldiğini gör”.

Ketu, küçücük tohumu parçaladı fakat içinde hiçbir şey yoktu. Tohumun içinde azıcık bir öz ve boşluk vardı. Baba Udal “O büyük ağacın meydana geldiği boşluğu görebiliyor musun?” dedi.
Ketu “Onun çıkarımına varabilirim ama onu göremem. Hiçliği nasıl görebilirsin?” dedi.
Baba Udal “Kastettiğim şey işte odur. Her şey hiçten gelir, her şey o boşluktan doğar. Geri git ve hiçliği öğren. Hiçliği öğrendiğin gün her şeyin farkına varırsın. Bir gayen, amacın olur. Zihnine doldurduğun her şey kabuk, çöp, posadır. Sen zihinsizliği öğren. Öğrendiğin her şey bilgidir. Sen bilmeyi, farkında olmayı, anlamayı öğren. Sen hep nesnel şeyleri öğrenmişsin. Varlığının özüne nüfuz etmemişsin. Git varlığının özünü öğren”.

Zihinsizlik, hiçlik her şeyin başlangıcı ve her şeyin sonudur. Yeni doğan bir çocuk zihinsizliği yaşar. Zihin bomboştur. Zamanla çocuk beş duyu organı ile zihne bilgileri doldurur. Zihin çöp kovası gibi dolar.

Oğul Ketu “Mürşidim bundan hiç bahsetmedi” dedi.
Udal “O zaman geri dön. Çünkü getirdiğin her şey çöp konumundadır. Bütün getirdiklerin basit şeyler. Benim ailem her zaman gerçek ermiş olmuştur”.
Müzik ve kutlama sona erdi.

Yıllardır ailesinden uzak yaşayan Ketu yeniden hocasına gönderildi. Ketu hocasının karşısına geçti. “Neden bana babamın sorduğu o bir şeyi öğretmedin. Bu kadar yılım boşa gitti. Babam bütün bildiklerimin, kendimi bilmediğim sürece işe yaramayacağını söyledi. Neden bana öğretmedin? Efendim, lütfen bana o bir şeyi öğret” dedi.

Mürşit güldü. “O bir şey öğretilemez” dedi. “Evet, o yakalanabilir, fakat öğretilemez. Eğer çok istiyorsan sana öğrenmen için sadece yol gösterebilirim. Ama öğretemem”.
Ketu “Bütün kalbimle istiyorum” dedi.
Mürşit “O zaman tapınağın bütün ineklerini topla. 400 tane inek var. Bütün bu inekleri ormanın kuytu bir köşesine, insanların olmadığı bir yere götür. Sonra ineklerin sayısı bin adet olunca geri dön. İnek sürün bin tane olmadan dönmek yok.
Bu bir çok yılını alacak. Fakat bu sürede hiçbir insan evladını görmemelisin. Çok uzaklara git. İnekler senin dostun ve ailen olacak. İstersen onlarla konuşabilirsin. Onlara şarkılar söyleyebilirsin
” dedi.

Bunun üzerine Ketu 400 ineği toplayıp ormanın derinliklerine gitti. Ormanın en kuytu köşesinde ineklerle yıllarca yaşadı. Günlerce ineklerle konuştu.
İneklere şarkılar söyledi.

Ama hiçbir inek onu dinlemiyordu. Bütün inekler ona bomboş bakıyorlardı. Kendisini takdir eden, alkışlayan hiçbir inek yoktu. Ketu yavaş yavaş konuşmayı bıraktı ve yavaş yavaş unutmaya başladı. Bu süreçte yavaş yavaş bir bebek gibi zihinsizlik durumuna geldi.

Artık hiçbir şey öğrenmiyordu. Bu uzun yıllar boyunca ineklerin sayısı bine ulaşmıştı. Ketu geri dönmeyi, inekleri saymayı bile unutmuştu. İneklerin sayısı bine ulaşınca inekler rahatsız olmaya başladılar.
Bir inek ona kafa tuttu ve davranışları ile “Dinle, şimdi bin taneyiz, eve gitme zamanı geldi. Mürşit bizi bekliyor olmalı. Hemen eve gitmeliyiz, şimdi tam zamanıdır” dediğini içinde hissetti Ketu. İnekler yola düştüler ve Ketu onları takip etti. Mürşidin kapısına vardılar. Mürşit onları bekliyordu.
Mürşit diğer müritlerine “Şu bin bir tane ineğe bakın” dedi. Fakat diğer müritler “Bin tane inek var bir tane de Ketu var” dediler. Mürşit “O kaybolmuş, o artık orada değil. O bir inek, o kadar masum ki gözlerinin içine bakın” dedi.

Bu bir zihinsizlik durumudur. Bir ağaç olmak, bir çiçek olmak, bir kuş olmak zihinsizlik durumudur. Küçük çocuklarda zihinsizlik durumu aktif olduğu için küçük çocuk kendini bir kuş gibi hissedebilir. Hayali arkadaşlar edinebilir.
Oyuncaklarla konuşup onları arkadaş edinebilir. Bu zihinsizlik durumu insanın en saf halidir. Art niyet yok, menfaat yok, çıkar yok, plan yok, program yoktur.

Zihinsizlik durumu bozuldukça insan meleklikten şeytanlığa geçiş yapar. Ego güçlenir. Zihinsizlik anı aynı zamanda hiçlik anıdır. Hiç olduğunun farkına vardığında hayat bambaşka olur.
Sen boşluktan geldin ve boşluğa gideceksin. Sen hiçlikten geldin ve hiçliğe döneceksin. Sen Allah’tan geldin ve Allah’a döneceksin. Sen varoluştan geldin ve varoluşa döneceksin. Neye inanıyorsan ondan geldin ve ona döneceksin. Sonuçta sen kocaman bir hiçsin.

Zihinsizlik Hali