Ölüm girmeyen ev

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Dervişin yanına yaklaşan kadın iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Ağlaması hıçkırıklara dönüşmüştü. Epey ağladı ve üstat sadece onu izledi. Ağlaması yavaşlayan kadın, “Çocuğum öldü efendim” dedi.

Ben dul bir kadınım. Kocam yıllar önce öldü. Şimdi de çocuğum gitti. O benim ciğerparemdi. Ben onsuz ne yapabilirim? Yaşama sevincimi kaybettim. Artık hem dulum, hem de yaşlandım. Yeniden bir çocuk sahibi olamam. Ben ne yapacağım? Lütfen bana yardım edin”.

Büyük Sufi üstadı kadına gülümseyerek “Senden kasabadaki bütün evleri dolaşmanı istiyorum” dedi. “Bütün evleri dolaş ve hiçbir cenazenin, ölünün çıkmadığı evden bir avuç buğday getirmeni istiyorum. Sen o buğdayı getir ben çocuğunla ilgili bir şeyler yapacağım”.

Kadın hemen üstadın yanından uzaklaştı. Bütün evleri akşama kadar tek tek dolaştı. Girdiği her evden muhakkak bir cenaze çıkmıştı. Kadın “Belki cenaze çıkmamış bir ev vardır” diye umutla sokakları dolaştı. Bu durum karşısında kimisi kadına acıdı, kimisi “Ölümün uğramadığı ev olur mu? Sen manyak mısın?” diye onunla dalga geçti.
Kadın dolaştıkça içinde “Ölüm evrensel bir şeydir. Hiç kimse ölümden kaçamaz. Her canlı ölümü tadacaktır. Ölüm kişisel bir şey değil, yaşamın bir parçasıdır. Ölüm sadece benim başıma gelmemiş, herkes bu acıyı tatmış” düşüncesi oluşmaya başladı.

Akşama doğru kadın bitkin bir şekilde ve elleri boş bir halde üstadın yanına geldi. Kadını gören üstad, “Hani benim istediğim bir avuç buğday nerede?” dedi.
Kadın üstadın ellerine kapandı ve “Beni aydınlattın, başardın. Lütfen bana asla ölmeyecek olanı öğret. Çocuğumun geri dirilmesini istemiyorum. Çünkü yeniden dirilse bile bir zaman sonra yeniden ölecek. Eğer sonuçta ölecekse yeniden dirilmesinin anlamı nedir? Bana asla ölmeyecek içsel olanı öğret” dedi.
Ölüm çok acıdır. Hayatta ölümden daha acı bir şey yoktur. Ölümün acılığını hissetmeniz için evinizden bir cenazenin çıkması lazım. Komşu ölmüş, uzaktan bir akraba ölmüş onlar sizi pek etkilemez. Anneniz, babanız, kardeşiniz ölsün de siz o zaman görün ölüm ne kadar acı bir şeymiş.

Ölüm acı ama sonuçta doğal bir şey. Evinizden bir cenaze çıktığında sadece ölüm meleğinin sizin eve uğradığını sanırsınız. Halbuki bir günde binlerce insan ölüyor ve binlercesi de doğuyor. Başınıza bir bela ve musibet geldiğinde bütün bu olumsuzlukların sadece sizin başınıza geldiğini zannedersiniz.

Hastaysan hastaneye gidersin ve orada çok daha kötü hastalıkların olduğunu görürsün. Dünyada sadece sen iflas etmedin, onun için kendini helak etme.

Dünyada sadece sen kaza yapmadın, senin gibi milyonlarca örnek var. Unutma! Kazada, belada, ölümde, iflasta, zararda, hastalıkta yalnız değilsin. Bunların hepsi evrensel olaylardır. Her an milyonlarca insan bu acıları yaşıyor. Bu tür olayları kişisel olarak algılama. “Yaratıcının bana garazı var, benimle uğraşıyor” diye düşünme.
Ölüm meleği zenginin evine de, dilencinin evine de uğrar. Ölüm meleği kadar adil birisi yoktur. O işini harika yapar. Sen hayatını güzel yaşamaya bak. Ölüm vakti ve saati gelince zaten seni bulur.

Ölüm girmeyen ev