Sevgi dolu olmak
Yaşlı mistik eşiyle birlikte küçük bir kulübede yaşıyormuş.
Bir gün gece yarısı sağanak bir yağmur başlamış. Yağmur öylesine şiddetli yağıyormuş ki bardaktan boşanırcasına sular akıyormuş. Bu sırada yaşlı mistik eşiyle derin bir uykudaymış. Tam bu anda kapı çalmaya başlamış. Bu gelen yağmurda sığınmak için yer arayan bir yabancıymış. Mistik kapı tarafında uyuyan eşine “Dışarıda birisi var, bir yolcu, tanımadığımız bir dost. Lütfen ona kapıyı aç” demiş.
Karısı “Kapıyı açayım ama hiç yer yok ki” demiş. “İkimiz zor sığıyoruz. İçeriye bir kişiyi daha nasıl alalım?”
Yaşlı mistik “Canım” demiş. “Burası zengin bir adamın sarayı değil; fakir bir adamın kulübesi… Zengin adamın sarayında her zaman yer sıkıntısı olur. Bir misafir bile gelse ona yer bulmakta zorlanırlar. Burası fakir bir adamın kulübesi ve her zaman dostlara yer bulunur”.
Karısı “Zengin ya da fakir olmanın bununla ne alakası var? Burası görüldüğü gibi ufacık bir yer” demiş.
Yaşlı mistik “Eğer kalbinde yeterince sevgi varsa bu kulübenin bile saray olduğunu hissedersin” demiş. “Eğer kalbinde sevgi yoksa bir saray bile sana daracık gelir. Lütfen kapıyı aç. Kapımıza gelen birisi nasıl geri çevrilir? Yatınca burası ikimize yetiyordu. Belki üç kişi uzanamayız ama oturunca hepimize yeterli yer açılır.”
Kadın kapıyı açmış. Yabancı adam, üstü sırılsıklam bir şekilde kendini kulübeye atıvermiş. Oturup sohbet etmeye başlamışlar. Bu sırada yağmurda ıslanan iki kişi daha kapıyı çalmış. Yaşlı mistik “Birkaç kişi daha geldi sanırım” demiş. Kapıya yakın oturan misafirden kapıyı açmasını istemiş. Misafir şaşkın şaşkın, “Kapıyı mı açayım? İçeride hiç yer yok ki” demiş. Yaşlı mistik gülmüş “Sevgili dostum ben sana yer açmadım mı?” demiş. “Sen içeriye girebildin. Çünkü burada sevgi var. O sevgi seninle bitmedi. Burada halen sevgi var. Sen lütfen kapıyı aç. Şu anda ayrı oturuyoruz. Eğer sıkışırsak o gelen misafirlere de yer açabiliriz. Kış ve hava soğuk… Sıkışarak hem ısınırız hem de sohbet ederiz”
Misafir kapıyı açmış ve iki kişi daha içeri girmiş. Mistiğin sevgisi, sadece misafire karşı değilmiş. Çünkü o sevgi doluymuş. Yeni gelen misafirlerle tanışmaya başlamışlar. Tam bu sırada yağmurdan kaçan bir eşek kafası ile kapıya vurmuş. Yaşlı mistik son gelen ve kapının yanında oturan adamdan, “Tanımadığımız yeni bir dostumuz geldi” diyerek kapıyı açmasını istemiş.
Adamlar dışarıya bir göz atmışlar ve “Yeni gelen dost ya da dosta benzer bir şey değil. O bir eşek… Ona kapıyı açmamıza gerek yok” demişler.
Yaşlı mistik “Belki sizler zenginlerin kapısında insanlara hayvan gibi davranıldığının farkında değilsiniz. Burası fakir bir adamın kulübesi… Biz burada hayvanlara bile insan gibi davranırız. Lütfen kapıyı açın” demiş.
Yabancılar sızlanarak “Ama nereye gelecek?” demişler. Yaşlı mistik “Oturmak yerine hepimiz ayakta durabiliriz ve o hayvana da yer açabiliriz” demiş. “Eğer ayağa kalkarsak ona da yer açılır. Eğer sığmazsak ben dışarı çıkarak ona yerimi verebilirim”
Sevmekle, sevgi dolu olmak aynı şey değildir. Siz bir akrabanızı, arkadaşınızı sevebilirsiniz. Ama bütün insanlığa, varlığa karşı sevgi dolu olmak, bambaşka bir şeydir.
Her şeye karşı sevgi dolu olmak mistiklerin, sufilerin, dervişlerin yoludur.
İnsan olmanın en erdemli sokağıdır.
Irklara, renklere, mezheplere, ideolojilere bölmeden, herkesi sevebilmek, sevgi dolu olmayı gerektirir. Başkalarına hakaret eden, küfreden, onları aşağılayan birisi sevgi dolu olamaz. O sadece kendi yandaşını seven birisidir.
Onun sevgisi sahtedir, eksiktir, arızalıdır, patolojiktir.