Sokaklar tekin değil
Bir süredir Antep sokaklarında yürürken ya da bisiklet sürerken caddelerde, az sonra başıma feci şeyler gelecekmiş gibi hissediyorum. Elleri annelerinin elleriyle prangalanmış çocukların yüzlerine bakıyorum ve sebebini tam olarak anlamadığım ama bir çocuğun yüzüne konduramadığım o huzursuz ifade, genç kadınlar genellikle hızlı ve ifadesiz adımlıyor, kılığını kıyafetini çekiştirip düzeltiyor, geç vakitlerde ise sürekli tetikte arkasını kontrol ederek hatta genellikle geç olmadan evlere dönmüş oluyor. Eşli kadınlar eşlerine sarılarak yürüyor, yaşlı kadınlar çantalarına, birkaç kişi beraber oturup kalkan, gezip dolaşan kadınlar sürekli birbirilerini kolluyorlar. Suriyeli kadınlar ise bizden bile fena durumda.
Bu saatten sonra beni artık kimse erkek şoförlerle kadın şoförlerin trafikte aynı haklara sahip olduğuna inandıramaz. Karayolları Trafik Kanunu’nda bizim görmediğimiz ama sadece bazı erkek şoförlerin gördüğü hükümler olmasa; sürekli trafiğin huzur ve güvenliğini bozan, başta kadın sürücüleri olmak üzere SÜREKLİ yayaları motosikletlileri ya da bisikletlileri taciz eden bu adamlara polisimiz neden ceza yazmasın ki?
Sahi polisimiz demişken, neyse onu sonra söyleriz.
Daha öncelikli bir soru var; Okuldan eve dönen 8. Sınıf öğrencisi bir kız çocuğunu gündüzün gözünde kaçırma ve alıkoymaya teşebbüs eden adamlar bu cüreti nereden buluyorlar, kaçıramadıkları için hırslanıp çocuğun ailesinin konutunu ve iş yerini ateşli silahlarla tarama cüretini nereden buluyorlar, o çocuğun ailesi neden korkuyor gidip şikayetçi olmaya? Şikayetçi olmak için neden ikna edilmek zorunda kalıyorlar?
Aynı cüret, trafikte bisikletli bir çocuk sürücüyü yaralayıp kaçarak ölümüne sebep olan lüks arabalı adamda var aynısı hem de. Biz neden saldırganlar kadar korkusuzca dolaşamıyoruz bu sokaklarda? Bu saldırganlar birilerinin can güvenliğini, beden bütünlüğünü ve dokunulmazlığını böyle kolay ihlal etme cüretini nereden buluyorlar, seni şikayet edeceğim dediğimizde ‘git kime şikayet edersen et bana kimse hiçbir şey yapamaz’’ deme özgüveni nereden yükleniyor bu kişilere? Çarptıktan sonra ardına bakmadan nasıl kaçıyor o lüks araç.
Gece kötülükleri örter, ama bunlar hep gündüz vakti oluyor.
Kendilerine gece kartalları diyen bekçilerin, Antep’te parkta köpeğiyle gezen kişiyi silahla yaralama hakkı içişleri bakanlığımızın genelgesiyle mi tanımlanmış? İnanın çok baktım, göremedim buna ilişkin düzenlemeyi, hukukçuydum oysa böyle bir madde olsaydı bilirdim. Parkta köpeğiyle gezen kişinin ya da köpeğinin nasıl bir kamu güvenliği tehdidi oluşturduğunu düşünecek oluyorum, sorguluyorum, gene de bulamıyorum.
Şehrin tam göbeğinde ofisimin olduğu bir iş merkezinde, bisikletimle asansöre bindiğimde, asansöre sığmayacağı için bisikletimle asansörden inmemi söyleyen, ben asansörden inmeyince, beni darp ederek hakaretlerle asansörden çıkarmaya çalışan zorbaya bu haddi kim veriyor? Çığlık çığlığa imdat diye bağırıyorum, gelen özel güvenlik araya girmese, olayı izleyen iş merkezi sakinleri bana sadece sen de kadınlığını bil uzatma dediğiyle kalacak.
Genellikle Antep sokaklarında yürürken ya da bisiklet sürerken caddelerde başıma feci fena şeyler geliyor ya da başkalarının başına. Huzur ve sükun sözcüklerine kanunlarda, kararlarda rastlayınca bu anlamları realize etmek için gözlerimi kapatıyorum, derin derin nefes alıp düşünmeye başlıyorum. Kamu güvenliğinin başta geldiğini söyleyen idare hukuku düzenlemeleri okuyorum, faydası olmuyor, vazgeçiyorum sonra. Uzun namlulu silahtan çıkan kurşunla şüpheli şekilde ölen, baş şüphelisi kocası Mehmet Aycan olan Damla (saso) Aycan’ın soruşturma dosyasına çalışmaya dönüyorum. Mehmet Aycan sokakta. Silah onun ruhsatsız silahı. Namlusu 25 cm. sözde Damla kendini göğsünden vurmuş bu silahla.
Galiba kaderi Gotham City ile aynı yazılmış bu şehirde, tüm kapıları çalıp, tüm evlere girip bir şeyler anlatmak gerekiyor. Çocukların, kadınların, göçmenlerin ve hayvanların da özgürce yaşamaya, taciz edilmeden yürümeye, haksız şekilde dokunulmamaya ihtiyaçları var, eli silahlı, ağzı küfürlü, cüzdanı kabarık ve şoför koltuğuna geçtiğinde kendini bir nimet sanan erkekler kadar. Gözüm hep gökyüzünde, ben şu dilekçeyi yazana kadar belki Batman sağlar adaleti.