YOLA ÇIKMAYA ÖVGÜ

YAYINLAMA: 01 Ağustos 2022 / 17.35 | GÜNCELLEME: 01 Ağustos 2022 / 17.35

291689548_144206311582210_1297732350550749289_n

Efkan Şeşen’in sesinden dinlediğimiz ve hemen herkesin içinde kendisini bulduğu, “Dokuz Altı Yolları” şarkısında belirttiği dokuz-altı iş rutinin tümden dışına çıkınca, dört duvarın arasında sıkışıp kalmış günlük yaşamın karmaşasını geride bırakıp yoldan çıkıyorum. Ucuz çak bileti için kampanyaları takip etmek, son zamanlardaki aşırı fiyat artışlarına yani enflasyona karşı gündelik yaşamdan zorunlu harcamaların dışında harcama yapmamak, gidilecek yerlerin planlarını yapmak ve yola çıkmanın heyecanını yaşamak…

295541870_144206344915540_8150832640434501059_n

Hemen her fırsatı yola çıkmak için fırsata çevirmeye çalışan birisi olarak, ulaşım araçları için tercihim yok. Otomobil, uçak, tren, otobüs ve en çok da tabanvay…Yola çıkmaya niyetlenince ve yoldan çıkınca hepsi çok güzel…

296375809_144206291582212_4627279877781684040_n

1970’li yıllarda çocukluğumu keyifle yaşadım. Kalabalık bir işçi ailesinin çocuğuydum. Ailece tatile gittiğimizi hiç hatırlamıyorum. O yıllarda tatilin t’si de bilinmezdi zaten. İlkokul yıllarında yaşadığım bir olay, şimdi düşündüğümde hafızamda silinmemiş.  Babam, Eskişehir Gökçekaya Barajı’nda çalışıyordu. Arkadaşlarıyla Eskişehir, Bursa, İzmir, Muğla ve Antalya’ya çıkacakları bir gezi için otomobildeki yer için çok ısrar etmeme rağmen, benim yerime erkek kardeşini yani amcamı tercih etmişti ve çok uzun yıllar sonra yollara çıkmaya başladığım ilk gezide bu olayı hatırladım nedense. Aklımın bir köşesinde hiç silinmemişti bu geçmiş. Uzun yolcukları çok severim, yol hiç bitmesin isterim. Burada bir parantez açmak gerekir. Ortaokulu Adana’da dört yıl yatılı okudum. Tatillerde uzun otobüs yolculuklarımı hep yalnız yaptım, yanımda kimse yoktu. Maraş’ın Tekir bölgesi kardan dolayı ulaşıma kapanırdı ve biz köylülere misafir olurduk. Misafir deyince aklınıza oda gelmesin, köylünün odunluğunda yatardık. İlkokul dönemi dışında kalan öğrenim hayatım evden uzakta geçti. Her işimi kendim yaptım. Parantezi burada kapatmak gerekir. 1982-86 yılları arasında Ankara Hacettepe Üniversitesi Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmet Bölümündeki öğrencilik yıllarımda iki sınıf arkadaşımla Manavgat-Side’de çadır tatili yaptık. Daha sonraki yıl, mezuniyetten önce bir grup okul arkadaşımla Ayvalık’ta bir tatil köyünde çalıştık. Bu çalışma sırasında kazandığım parayla çevreyi, Ayvalık, Bergama ve İzmir’i gezdim. Bu yolculukta otostop çekmeyi öğrendim. Hayatımda uçağa ilk kez 1991 yılında, Sivas Çocuk Yuvası’nda memuriyetten istifa ettikten sonra, Ankara-İstanbul-Londra’ya giderken bindim. O güne kadar otobüsten başka bir ulaşım aracına binmemiş olan benim için harika bir deneyimdi. Türk Hava Yolları’na ait bir uçaktı. Uçakta yiyecek içecek servisi de vardı. Yemek sonrası iki defa viski istediğimi unutmuyorum. Zaman içinde havayolu şirketlerinin sayısı artıkça, ucuz havayolu şirketleri yurtiçi uçuşlarda bir bardak suyu bile parayla satmaya başladılar.

296444309_144206328248875_1608737088363512216_n

Bugünden geriye doğru baktığımda gerek ülkede gerekse dünyada ne çok değişmiş. İnternetin gündelik yaşama hızlı girişi ve ucuz havayolların faaliyet geçmesiyle birlikte iletişim ve ulaşım trafiği hızlanmıştır. Bütün bunlardan sonra her türlü gezi ve seyahat yayınlarından (gezi ilanları, kampanyaları ve yazılarında) artış yaşanmıştır. Ülkemizde yaşayan insanların büyük bir çoğunluğu günümüzde gezi ve seyahati bir ihtiyaç olarak kabul ediyor. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılarda ilk vazgeçilen de bu “ihtiyaç” oluyor haklı olarak.  Türkiye’de siyaset değiştirebilecek şeyler üzerinde değil değiştirilemeyecek şeyler için yapıldığından dolayı hep başarısız oluyor. Bu başarısızlığın faturasını da halk olarak biz ödüyoruz. Başarısızlığın mimarlarını da halk olarak biz seçiyoruz. “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?” deyişinde olduğu gibi.  Frantz Fanun'un meşhur kitabı Yeryüzünün Lanetlileri kitabında dediği gibi," Kapitalist ülkelerde, sömürülenler ile iktidar arasına çok sayıda ahlak hocası, danışman ve "kafa karıştırıcı" girer." Tıpkı dün olduğu gibi bugünde kafalarımızı karıştırmak isteyenlere yüz vermememiz gerekiyor. Neyse, şimdilik bunu geçiyorum.

Yola çıkmak, yoldan çıkmak, yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak ne güzel! Yol aynı zamanda karşılaşma yapmaya yarar. Yolcu/gezgin, geldiği yeri gördüğü kıyaslar, karşılaştırır. Geçmişten günümüze gelen pek çok seyahatname/gezi kitabı mevcuttur. Her yerin kendine özgü özellikleri vardır. Yolcu, gittiği yeri sever ya da sevmez. Yolcuların gördükleri yerlere ilişkin düşündükleri de farklıdır. Her yolcu aynı yeri farklı yaşar, yaşamak zorundadır. Yol ve yolculuk bireysel bir meraktır. Her yolcunun merakı farklıdır.

296724843_144206364915538_8219747481622519638_n

Yol, yolcu ve yol arkadaşı önemlidir. Yürümeyi sevmeyen, gittiği yerin yöresel yemeklerini denemeyen, kentlerin sokaklarında kaybolmaktan hoşlanmayan, doğal güzellikleri ve tarihsel zenginlikleri anlamayan, yavaş hareket eden, her şeyden şikayet eden, sürekli mızmızlanan ve her gününüzü çekilmez hale getiren kişilerle yola çıkmayın. Önce yol arkadaşı sonra yol birbirini tamamlıyor. Kötü yol arkadaşlarından uzak durun.  İlle de bir yol arkadaşıyla yola çıkmanız gerekmiyor. Tek başına da bir yol arkadaşıyla yola çıkmak kolay bir iş görünmüyor. Her ikisinin avantaj ve dezavantajları bulunuyor.  Biriyle yola çıkacaksanız kendinize yakın biriyle yola çıkmalısınız. 

1899-1986 yılları arasında yaşamış yazar ve şair Jorge Luis Borges’in “Anlar” şiirinde dediği gibi;

“Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya

Seyahat ederdim daha fazla

Daha çok güneş doğuşu izler

Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.”

Keşke, hepimizin hayalleri bu kadar kolay olabilseydi. Ülkede bugün enflasyondan, gelir paylaşımının adil olmayışından, nüfusun büyük bir kısmının yoksulluk bile açlık sınırında yaşamasını göz ardı etmek mümkün görünmüyor. Geçmişten günümüze değişmeyen, kısa ve orta vadede değişmeyecek gibi görünen bu sorun, her gün yaşadığımız haksızlıklar, tanık olduğumuz yolsuzluklar, bilgisiz ve beceriksiz insanların karar mekanizmalarında olması ve halkın büyük bir kısmının üç maymunu oynaması etrafımızda güzellikleri göremez olduk. Politikacıların hatalarının nelere mal olduğunu düşünmekte yarar var.

Bütün bunların yanında çoğu insanın yola çıkmamak için sonu gelmez mazeretleri de yok değil. Gündelik yaşamımızda anlamsız nelere harcama yapıyoruz. Şans oyunları, marka merakı gibi. Yola çıkmayı son dakikaya bırakıyoruz, önce planlama yapmayı sevmiyoruz. Havayolu şirketlerinin kampanyalarının bilet ücretine yansıması gibi. Günde bir sigara parası biriktirerek yılda bir geziye gidenlerin olduğu bilinmiyor. Gezginlere laf atmadan önce yaşamınızı gözden geçirmekte yarar olduğunu düşünüyorum.

“Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır; zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.”

Her yolcu, gezgin veya seyyah nasıl tanımlarsanız tanımlayın, şair Özkan Mert bir şiirinde dediği gibi, “savaşçı değil, gül yetiştirici”si olmalıdır.

Gün olur yola çıkar, yoldan çıkarsanız, selam söyleyin insana, doğaya ve tarihe…

YOLA ÇIKMAYA ÖVGÜ