TOPLUMDA ŞİDDET NEDEN ARTIYOR VE ÖNLENEMİYOR?
Ülkemizde şiddet akıl almaz bir tırmanışta ve önlenemiyor. Her gün yazılı ya da sözlü basında darp edilen kiracılar, dövülen doktorlar, hastanelik olan öğretmenler, birbirini sokak ortasında kurşunlayan insanlar, öldürülen kadınlar, kan ve cinayetle sonuçlanan alacak verecek çatışmaları haberleri var. En büyük korkum bunu bir süre sonra kanıksayacak bir halkın yaratılması. Aynı durumu 1970’li yıllarda da bize yaşatmışlardı. TV’lerde, gazetelerde “Bugün kim öldürülmüş“ diye haber okur, dinlerdik. Üzülürdük elbette ama bize, bu durumu olağanmış gibi kanıksatmışlardı.
Uyuşturucu ve silah kaçakçılığının adeta legalleştiği, her türlü adaletsizliğin diz boyu yaşandığı, kuralsızlığın kural olduğu, bunu dokunulmazlıklarıyla bize belleten mafyöz grupların varlığının artık yalanlanmadığı, gelir adaletsizliğin ayyuka çıktığı bir ülkede bu sonuç elbette ki kaçınılmaz.
Kapitalizmin mutlak bir yasası olan “Eşitsiz gelişim“i bu ara sıkça hatırlıyorum. Bolşevik siyasetçi, devrimci ve Marksist teorisyen Troçki 1930’da özetle şöyle yazmış:
“Geri kalmış ülkelerin geleceği şekillenirken, tarihsel sürecin en genel yasası olan eşitsizlik en belirgin biçimde ortaya çıkar. Zorunlulukların dayatılmasıyla bu ülkelerin geri kültürü ileri sıçramalar yapmaya başlar.
Marx’ın da söylediği gibi “Zarlar baştan hileli olduğundan” her süreç, egemenlerin lehine şekillenir. Hiçbir müdahalede bulunulmadan gelişmenin eşit olarak dağılmasını beklemek saflıktır. Şu örnek eşitsiz gelişim yasasını çok güzel sembolize ediyor: Yıllar önce yol güzergahlarında bulunan tuvaletlerin çok pis olmaları nedeniyle bir kampanya yapılmış ve yarışmalarla, özendirmelerle yıllar içinde benzin istasyonlarındaki tuvaletler pırıl pırıl bir hale getirilmişti. Zamanla bu tuvaletlerin kompleksine abdest alınacak yerler de eklendi. Bu bir gelişimdi ancak abdest alınacak yeri gördüğü halde ayağını bu temiz tuvaletlerin lavabosunda yıkamaya çalışan kişi işte eşitsiz gelişim örneğidir.
Kendi karanlığından sıçrar ve yaratılmak istenen gelişimin göbeğine oturur.
Toplumda şiddetin artmasının birçok nedeni var:
Ekonomik eşitsizlik: Gelir, eğitim ve fırsatlardaki eşitsizlikler hayal kırıklığı ve kızgınlığa yol açıyor ve bu da şiddeti körüklüyor.
Yoksulluk: Yoksulluk içinde yaşayan insanlar, hayatta kalma aracı olarak suça ve şiddete başvurmak zorunda bırakılıyor.
Aile ve toplum yapılarının bozulması: Güçlü sosyal destek sistemlerinin eksikliği, bireylerin kendilerini toplum dışına itilmiş hissetmelerine ve şiddete daha yatkın olmalarına yol açıyor.
Sosyal normlar ve kültürel faktörler: Şiddeti hoş gören ve hatta teşvik eden toplumsal normlar ve tutumlar, şiddetin devam etmesine neden oluyor. Özellikle tüm yandaş kanallardaki TV dizileri mafyöz ailelerin olağan algılanmasına ve toplumda kanıksanmasına hizmet ediyorlar.
Bozulan ve tedavi edilmeyen ruh sağlığımız sebebiyle bazen şiddet içeren davranışlardan medet umuyoruz.
Köşe başlarını tutan egemenlerin serbestçe yurda soktukları uyuşturucu ve alkol kullanımı muhakeme yeteneğimizi zayıflatıyor ve saldırgan davranışlara yol açıyor.
Tüm bunların ötesinde bence en önemli sebep zayıf yönetime ve yolsuzluklara toplumda göz yumma eğiliminin artması. Kurumlara ve yönetime duyulan güven eksikliği şiddetin artmasına neden oluyor.
Kontrol edilemeyen, başıboş toplumda, çevrimiçi platformlar radikalleşmeyi ve aşırı ideolojilerin yayılmasını tetikliyor.
Bunların üstüne bir de bizim kentimiz gibi, geçici sığınmacıları zorla barındırmak durumunda bırakılmamız da ev sahibi topluluklarla çatışmalara yol açıyor.
Şiddetin önlenmesi zorlu bir görevdir ancak iktidarın temel sorumluluklarından biridir. Çok yönlü, akılcı ve planlı bir yaklaşım gerektirir. Tamamen ortadan kaldırılamasa da birkaç strateji hafifletmeye yardımcı olabilir:
Eğitim ve Farkındalık: Şiddetin sonuçları ve temel nedenleri hakkında farkındalığın arttırılması, önleme konusunda çok önemli bir adım olabilir.
Sosyal Hizmetlere Erişim: Sağlık hizmetlerine, ruh sağlığı hizmetlerine, eğitime ve iş fırsatlarına erişim sağlamak, şiddete yol açan temel faktörlerden bazılarını azaltabilir.
Toplum Polisliği: Kolluk kuvvetleri ile topluluklar arasında güven oluşturmak, çatışmaların önlenmesine ve çözülmesine yardımcı olabilir.
Çatışma Çözümü Programları: Anlaşmazlıkları ve çatışmaları çözmenin barışçıl yollarını teşvik etmek şiddeti azaltabilir.
Silah Kontrolü: Ateşli silah sahipliğine ve erişimine ilişkin daha sıkı düzenlemelerin uygulanması şiddet olaylarının ölümcüllüğünü azaltabilir.
Erken Müdahale: Şiddete başvurma riski taşıyan bireylerin belirlenmesi ve uygun müdahale ve desteğin sağlanması muhtemel cinayetleri önleyebilir.
Onarıcı Adalet: Vaktinde, adil ve eşit uygulanacak adalet insanların sisteme güven sağlamalarına sebep olur.
Şiddetin önlenmesi, bireylerden topluluklara, hükümetlerden uluslararası kuruluşlara kadar çeşitli düzeylerde iş birliği gerektiren uzun vadeli ve karmaşık bir çabadır. Daha güvenli ve barışçıl toplumların oluşması için önce barış dili, sonra içtenlikle bu dilin yeşereceği ortam için gereğini uygulamak şarttır ve bu öncelikle iktidarın görevidir.