Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bu ülkenin temelleri, “Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları, vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler" diyen faşist zihniyet tarafından atıldığı için, devlet halen farklı etnik kökenden olan vatandaşlarını hep lafta vatandaş kabul etmiş, özde onları asla bağrına basamamıştır.

İşte bu yüzdendir ki, 30 seneden fazladır topraklarımız üzerinde süren savaşta, bir tarafı şehit kabul ederken, diğer taraftan alınan her cana sevinilmesi gerektiği empoze edilebilmektedir.

Oysa böyle bir yaklaşımın ne devlet ne de insan olmakla alakası vardır.

                                                               ***

Bir süre önce tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, çevirmen Serra Yılmaz Radikal’de yayınlanan röportajında, “Şehit sayılarına üzülüp, dağda öldürülenlere sevinmeyi anlayamıyorum. Barış için her iki taraftaki ölümlere de lanet etmeliyiz” demişti.

Önceki gün ilk kez bir bürokrat aynı şeyleri söyledi.

Soruna, devletin geleneksel penceresinden değil, vatandaşın gözünden bakılabileceğini gösterdi.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’i dinlerken, “Devlet ne zaman Diyarbakır Emniyet Müdürü gibi düşünürse, işte o zaman Türkiye’de bir takım şeylerin iyiye doğru gittiğine inanmaya başlayabiliriz” diye düşündüm.

                                                               ***

Doğu ve Güneydoğu’da gençlerin dağa çıkmış olmasında herkesin sorumluluğu olduğuna dikkat çeken Recep Güven, bunun en büyük nedeninin devletin bölgede orantısız güç kullanmasından kaynaklandığına vurgu yapıyor.

Güven, "Diyarbakır'da 1991-1996 yılları arasında görev yapmıştım. En zor yıllar olarak bilinir. Keşke yaşanmasaydı, hiç olmasaydı dediğimiz bir süreçte Diyarbakır'da hizmet vermeye çalışmıştım. Boşaltılan her köyün aslında geleceğimize tehdit olduğunu biliyorduk” ve "Kimimiz susarak, kimimiz uygulayarak, kimimiz kaçarak karşılıklı kimimiz vurarak bu sorunu büyüttük elbirliğiyle ve kendi insanımızla aramızda kocaman sorunlar çıkardık. Biz o zamanki sistemin hem mağduru, hem mahkumu, hem mecburu olmuştuk” derken bir anlamda devlet adına özeleştiride bulunuyor.

                                               ***

Önce vatan değil, önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyor Recep Güven haklı ve doğru olarak.

Ama bu ülkede yıllardan beri bunun tam tersi  bir zihniyet yaşamın her kademesinde kendini göstermiyor mu?

Anaların-babaların yüreğine ateş düşüyor, bu ülkeyi yönetenler, “Vatan sağolsun” diyor.

Devlet, terörü bitirecek iradeyi gösterip, sorunu barışçı yollardan çözme becerisi gösteremiyor.

Günde 10 ölü bu tarafa geliyor, dağdaki yüzlerce genç, “etkisiz hale getirildi” deniliyor.

O çocukların anneleri, babaları, kardeşleri, yoldaşları bu ülkede, bu devletin çatısı altında  yaşıyor.

O ocaklara da ateş düşüyor. Sonuçta bu ülkenin gencecik insanları pisi pisine ölüp gidiyor. Devlet nerede, ne yapıyor?

                                               ***

Bugün, Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in çıkıp söyleyebildiği iki çift insani söz bile, yüreğimize su serpebiliyorsa, devletin alayının aynı zihniyete sahip olduğu bir ülke kimbilir bu ülkenin toprakları üzerinde yaşayan ve ötekileştirilen insanları ne kadar mutlu edecektir.

Ne diyelim darısı devletin başına!

 

 

 

 

 

 

Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz