Zulmün artsın ki zevalin çabuk gelsin

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

“Anadolu’da bir söz vardır, ‘Zulmün artsın ki zevalin çabuk gelsin’ derler. Zulmedenin sonu çabuk gelir” diyor ünlü yazar Yaşar Kemal.

Dün akşam, İstanbul sokaklarında açlık grevlerine destek verenlere yapılan zulmü izlerken o sözler geldi aklıma.

AKP artık halka o kadar pervasızca, fütursuzca, acımasızca davranıyor ki, bu zulmün sonunun ne zaman, nereye varacağını merak ediyorum doğrusu.

En meşru haklar için sokağa adım atan zulümden nasibini alıyor.

Halkın üzerine polisi gönderip, biber gazı ve gaz bombası attırıyor, gösteri yapanları yerler sürükletip, seyrediyorlar.

Ama halk onları yuhalayınca da gocunuyorlar.

Zevali bekleyelim bakalım ne olacak?

                                                                    ***

Daha iki gün önce Başbakan Erdoğan değil miydi, Angela Merkel’in yanında, “Türkiye’de şu anda açlık grevi diye birşey yok. Bunlar tamamen şovdur” diyen?

Önceki gün Başbakan Erdoğan’ın Adalet Bakanı ne dedi?

Başlangıçta açlık grevinde olanların sayısı 980’e ulaştı. Bugün 680’e indi. Bazen 10 kişi bırakıyor, 5 kişi başlıyor.

Ve açlık grevi tüm dehşetiyle ne yazık ki sürüyor.

BDP’lilerin açıklamasına göre, açlık grevine bugün 10 bin siyasi mahkum daha katılacak.

                                                               ***

Başbakan Erdoğan, nefret suçlarıyla ilgili yasa tasarısı hazırladıklarını da açıklamıştı bir süre önce.

Ancak önceki gün partisinin Kızılcamhamam’daki kampında, “Maalesef bu ülke idam kaldırıldı” dedikten sonra, halkın idam cezasını geri istediğini söyleyebilecek kadar nefret tohumları saçtı etrafa…

Başbakan Erdoğan’ın idamla ilgili sözlerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç bile, “Şu anda Türkiye'nin ulaştığı demokrasi seviyesi bakımından boş sözler. Çünkü dünyada idam cezasını uygulayan tek Belarus vardır ve Avrupa Konseyi'ne üye olmayan tek Avrupa ülkesi de Belarus'tur” diye karşı çıktı.

                                                               ***

Daha bir süre önce Adalet Bakanı, Abdullah Öcalan ile görüşme yapılmasının önünde bir engel olmadığını söylüyordu, ancak şimdi Başbakan Erdoğan “Ailesi ve yakınları isterlerse görüşmeye gidebilir, ama avukatları olmaz” diye kestirip attı.

Ahmet Altan, “Herhangi bir ülkede bir başbakanın bir mahkumun avukatları ile görüşemeyeceğine karar verme yetkisi var mıdır” diye soruyor.

Ahmet İnsel de, “Böyle bir irade nasıl nitelendirilebilir? Otoriter nitelemesi bu iradeyi tanımlamak için yeterli midir?” diye sorguluyor.

Nitekim, dün BDP’den “Hitler” benzetmesi geliyor.

                                                               ***

Konuyu tartışırken arkadaşım, “Acaba bu yakıştırmalar Başbakan Erdoğan’ın hoşuna gidiyor olabilir mi?” diye endişesini ifade etti.

Bir ülkede çiftlerin kaç tane çocuk yapacağından, kimin nereye aday olacağına, mahkemelerin kim hakkında, niçin dava açacağından mahkum ve tutukluların kiminle görüşüp görüşmeyeceğine kadar geniş bir yelpazade söz ve karar sahibi olmak Başbakan Erdoğan’ın belki çok hoşuna gidiyor olabilir.

Ancak, onun hoşuna giden şeyler arttıkça, bizim hoşumuza giden şeyler süratle azalıyor, demokrasi ötelenip, geriletiliyor.

Ve işte bu nokta da tam da Yaşar Kemal’in sözünü ettiği “zeval”e yaklaşılıyor.

 

 

 

 

 

 

Zulmün artsın ki zevalin çabuk gelsin