Anlamaya çalışmak

YAYINLAMA: 04 Haziran 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 03 Haziran 2025 / 15.04

Başlıktaki, olumlu ve olumsuz mana içeren bir emir kipli bir cümle. Burada aşağıdaki metne dikkat çekilip uyarıcı olması amacıyla kullanılmıştır.

Neden gözümüzün önünde olup biten olayları görmeyiz veya anlamaya çalışırız? Kabullenme, bakma, görme, farkına varma, yargılama, anlam katıp hüküm vererek olan olaydan ibret-alıp kendimizi yeniden formatlamadan başka bir safhaya geçme yaşantımızın bir parçası.  

Olaylarla olan ilişkimiz bu düzlemde gerçekleşiyor. Dikkatimizi çekiyorsa dönüp bakıyoruz yoksa? Yoksa yok sayıyoruz. Peki yok oluyor mu? Bizim var olmadığımız bir gerçek.

Halbuki her nesne milyarlarca yıllık bir süreçten geçerek kendini bize sunuyor. Biz ise sanki tüm varoluşla berabermişiz veya güvendeymişiz gibi hiç farkındalıksız yaşıyoruz veya öyle sayıyoruz.

Halbuki her varlık yaratıcısının kudretinin eseri olarak büyük bedellerle icazet alarak varlık sahnesine çıkmış. Bunu fark etmememizin nedeni toplumsal içinde var olup toplumsallık içinde yok olduğumuzdan olsa gerek. Yüce kitabımızda ne kadar az teşekkür ediyorsunuz buyrulmuştur.

Var olanı varlığına katarak yaşamak.

 İlkokulda iken “Varlığım Türk Varlığına armağan olsun” diye ant içerdik. Askerde iken de “Vatan sana canım feda” diye yürüyüş yapardık. Varlığımızı armağan ettik mi? Bence farkındalıkla veya farkındalıksız olarak ettik. Ettiğimiz için vatandaş olduk, sorumluluk aldık. Birleşip millet olduk. Vatana canımızı feda ettik mi? Yeri geldiğinde canlarını seve seve feda eden yiğitlerimiz kanlarını, kalanlar da her şartta çalışarak ter akıtarak ömürlerini, canlarını vatana feda ederek bu günümüzü sağladılar. Bugün bu yükü bizler taşıyoruz. Tüm geçmişlerimize saygı ve minnet duymak, onlardan kalan vatandaşlarımıza sevgi ve saygı göstermek insanlık vazifemizdir.

İnsanın toplumsal ve bireysel olmak üzere biri birinden ayrılmayan, birbirini besleyen iki yaşamı var. Toplumsal yaşantımızla o toplumun yasalarına, adetlerine, gelenek ve göreneklerini kabul ederek saygı göstermekle mükellefiz. Bunun oluş ve yaşayış nedenlerini merak ediyorsak da onların yaşayışlarını gözlemleyip halleri ile halleşerek değerleri duyumsayarak özümsememiz gerekir. Yoksa bunlar eskidenmiş, sizin adetiniz batsın diye yok saymaların ne onlara ne de bize fayda sağlar.

Bireysel yaşantımızla da birikimimizle, nüfuzumuzla o toplumun değerlerine katkıda bulunarak vatanın her karış toprağına ve üzerinde yaşayanlara sahip çıkıp yaşamasını sağlayarak toplumun tüketicisi değil, öğüncü olmamız beklenir.

Hayatın gözü her nesnede, hep birlikte yaşamı idame ettirmede. Yaşam istekleri farklı olsa da hepsi yaşamak istiyor. Gidişat diyalektikle devam etmede. Eğer bir harf eksik veya kusurlu olsun mana eksik olur. Karşılaştığımız sorunların bundan kaynaklandığını düşünüyorum.

Bu bağlamda, varsa eksiğimizi tamamlamak, olayların olumluya yönelmesine emek verip mana katmak bize düşer. Mana kata bilmemiz için de bizi biz edenin, birey olarak doğayı ve milleti temsil ettiğimizi idrakinde olmamız onun ruhunu özümsememiz gerekir. Bizi tamamlayan her nesneyi sevgiyle kabul edip teşekkür etmemiz gerekir. Yoksa ye iç kullan at. Değişim ve dönüşüm hayvansal olsun diye yaratılmamış olduğumuzu; bu nedenle idraklenemediğimizi ve nakaratsal bir yaşamın içinden çıkarmadığımızı düşünüyorum.

Bir örnek vermek gerekirse: Kaşların arasına domdom kurşunu değdi diye müzik çalıyor insanlar da oyun havası olarak algılayıp oynuyor? Neden böyle oluyor derseniz güfte ve müziğin ve söyleyenin ruhunu özümsemeden müziğin ritmi ile içinde bulunduğumuz ortama uymamızdan kaynaklanmakta.

Yüce kitabımızda (ki anlayamadığımızdan veya kendimize göre anladığımızdan olsa gerek ayetlerin onlarca farklı meal ve tefsirde farklı mana var. Maide 13 de…” Onlar kelimeleri yerinden oynatarak değiştirir tahrif ederler ve başka anlamlara döndürdüler emredildikleri yaşamdan faydalanamadılar...” diye serzenişte bulunulur. Hud süresinde de emrolunduğu gibi dosdoğru ol der.

Doğru olmak ne demek? Doğrunun kriteri kişiliğimiz olmasa gerek. Herkes benimki doğru diyor. Bize niye eğri geliyor öyleyse?

Kendi bulunduğumuz seviyeden varlığı anlamaya anlam katmaya çalışıyoruz. Varlık ise hiçbir anlama sığmadan her şeyiyle yaşamada.

Yunus Emre “Dilsizler haberini, kulaksız dinleyesi, Dilsiz kulaksız sözün, can gerek anlayası. Dinlemeden anladık, anlamadan eyledik Gerçek erin bu yolda, yokluktur sermayesi” diyerek konuyu özetlemiş.

Anlamaya çalışmaktansa anlamaya değil de olduğu gibi kabul edip biz kendi işimizi en doğru şekilde severek yapıp işine değil de içine karışıp varlığın devamına hizmet etmekle daha huzurlu olacağımızı düşünüyorum.

Anlamaya çalışmak
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *